Benim olmayacaksa kimsenin olmasın

Benim olmayacaksa kimsenin olmasın

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin ne yapmak istediğini, rasyonel olarak düşünürseniz anlayabilmek mümkün değil. Aynı konuşma içinde hem parlamenter sistemi güçlendirerek devam etmekten söz ediyor, hem de başkanlık sistemini referanduma götürmek için AKP'nin eksik kalan oylarını tamamlayacağını söylüyor.

 Yani şöyle mi olacak:

MHP, Meclis'te parlamenter sistemi savunup AKP'nin başkanlık sistemi önerisine mi oy verecek?

Millete ne diyecek?

"Ben oy verdim ama siz vermeyin" mi?

Parlamenter sistemi güçlendirmekten ne kastettiğini bilemiyorum, çünkü onunla ilgili bir şey de söylemiyor.

"Kırmızı çizgilerinden" söz ediyor, bunlar da Anayasa'nın ilk dört maddesi ve parlamenter ya da başkanlık sisteminin işleyişi için bir anlam ifade etmiyor.

Hem "Milletimiz ne derse kabul ederiz" diyor hem de AKP'nin anayasa önerisini "bir görmekten" söz ediyor. Halka sorulacak olan anayasa taslağı AKP'nin taslağı olacak ise MHP liderinin bunu "bir görmesi" niye gerekiyor? O beğense de beğenmese de halk beğendiği takdirde bunu içine sindireceğini zaten söylememiş miydi?

MHP'ye atanmış kayyum gibi

Rahmetli anneannemin bir sözü vardı:

 "Dilim, başıma giydirir kilim!"

Ama ben Bahçeli'nin durumunun böyle olmadığını düşünüyorum. Bahçeli, bilinçli bir adım atıyor. Parti içindeki hâkimiyeti kesinken "Küçük olsun, benim olsun" diye düşünüyordu. Koltuğun altından gidebileceğini düşünmeye başladığından beri her hareketi MHP'yi tasfiyeyle görevlendirilmiş bir kayyumu çağrıştırıyor. Sosyalist literatürde buna likidatör denilir, milliyetçi sağda ne deniliyor, bilmiyorum. Bahçeli bence artık şöyle düşünüyor: "Benim olmayacaksa, küçük olarak bile ayakta kalamasın!"

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Ete soğanı doğramış

-----

Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök 15 Temmuz Komisyonu'nda söyledi:

"FETÖ'ye karşı hükümeti 2004 yılında MGK kararıyla uyardık, icra planı yaptık ancak pek fazla bir şey yapılmadığını gördük."

O MGK kararında Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün imzaları da vardır.

Alınan kararlar icra planında 4 ana başlıkta özetlenmiş...

1. Gülen grubuna ait okulların takip ve rapor edilmesi,

2. Öğrenci evlerinin İçişleri Bakanlığı'nca takip ve engellenmesi,

3. Yapılan bağışların MASAK aracılığı ile takip edilmesi,

4. Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Abdullah Gül'ün büyükelçilere yolladığı Türk okulları ve Milli Görüş'e ait vakıf ve derneklerin faaliyetlerine yardımcı olmaları talimatının geri çekilmesi...

Toplantıya katılan Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde 24 Haziran 2004 tarihli şu not okunuyor:

"Fethullah Gülen konusunda Genelkurmay Başkanı oldukça ağır bir konuşma yaptı ve hükümeti suçladı. Eğer siyasi irade konulup bu konunun üstüne gidilmezse bir felaket olacağını belirtti."

Ne var ki iktidar partisi bu tehlikeyi görmezden gelmiştir.

Hilmi Paşa ete soğanı doğramış, MGK hükümeti uyarmış, ama iktidar tencereyi ateşe koymamıştır.

FETÖ'nün terör örgütü sayılması gereken tarih yani milat 17/25 2013 değil bu tarih yani 2004'tür...

Melih Aşık Milliyet

***

Pilavdan dönenin...

------

Zaten Türkiye'nin başında anayasal sınırları zorlayan biri yok muş gibi...

Başkanlığı Recep Bey ve AKP'nin ellerine teslim edip tasasız (!) günlerimize renk getirdi, sonra da meydan okudu:

"Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın."

AKP cenahından sevinç sesleri geliyor:

 "Helal olsun sana bu yollar..."

İftihar ediyordur!..

* * *

Devlet Bahçeli'nin meydan okumada üstüne yoktur...

Yardımcıları da öyle...

 Misal; 7 Haziran seçim sonuçlarının alındığı gece pilav, kaşık yoktu ama... Önce "Milletvekili sayımıza 31 ilave olmuştur... Gücümüze güç katmıştır" demiş, sonra da "Ne zaman olursa erken seçim olur" diye bastırmıştı... O da pilav gibi bir şeydi... Erken (zoraki) seçim olmuş 1 Kasım'da ilave 31 milletvekili gittiği gibi, gidenlere 9 daha eklenmiş, 40 olmuştu!.. Meydan okumak iyi de... Dört ayda milletvekillerinin yarısını kaybetmişti Devlet Bey!..

* * *

Şimdi ortada pilav görünmüyor, ama Bahçeli Türkiye'yi bu defa da referanduma götürüyor...

"Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın" demesi en çok AKP'yi mutlu etti ve Binali Yıldırım yerden göğe kadar hak verdi:

"Sayın Bahçeli gayet nettir... Adresin millet olduğunu açıkça ifade etti."

Körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz... Koalisyon ortakları olsalar bu kadar uyum olmaz!..

* * *

Pilavdan dönenin.......

Aman dönme, zira AKP Genel Başkan Yardımcısı Hayati tarih verdi:

"Referandum nisan ayında olur."

(...)

 Devlet Bey "Millete gidelim" dediğine göre, başkanlık teklifi Meclis'e gelince MHP destekleyecek ki millete gidilebilsin... Aksi takdirde 330'un altında kalır...

O zaman şöyle olacak:

 MHP Meclis'te destekleyecek, Bahçeli parlamenter sistemden yana olduğunu açıkladığına göre referandumda karşı çıkacak!..

Peki bunu nasıl izah edecek?..

Hiç önemli değil, bugün böyle yarın öyle...

* * *

Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın... Kırılsın da... Şu pilavı afiyetle yiyen hep Recep Bey, yediren de hep Devlet Bey oluyor!

Mehmet Türker Sözcü

***

Fiili durum; engel olamıyorsan katkı sağla

------

Artık herkesin beynine kazındı; Türkiye'de fiili durum var.

Nedir bu fiili durum?

Anayasa yok, yasalar yok, parlamento işlevsiz hale getirildi, hukuk askıya alındı, demokrasiyi zaten yıllardır unuttuk, insan hakları ayaklar altında, özgürlükler güvenlik nedeniyle rafa kaldırıldı. Yönetim tek kişinin eline bırakıldı. Çünkü artık seçilmiş Cumhurbaşkanı var, Türkiye iki başlı olamaz, siyaset tıkandığı için Cumhurbaşkanı duruma el koydu, fiilen başkanlıkla yönetiliyoruz.

Çare ne peki;

Bu duruma hukuki ve zemin kazandırmalıyız.

Türkçesi; başkanlık sistemine geçelim, Erdoğan'ı başkan yapalım kurtulalım.

Oysa tam tersi de var. Cumhurbaşkanı anayasal sınırlarına çekilsin, parlamento devreye girsin, hükümet çalışsın, anayasa yeniden uygulansın, hukuk askıdan indirilsin, demokrasi hatırlansın, insan hakları uygulansın, özgürlükler raftan alınsın.

Ama hayır; ille de başkanlık sistemi. İşte yine son noktadan bakıyoruz. Oysa bugünkü durumu yaşamamak için elimizde koca bir 7 yıl vardı, onca eleştiri ve uyarıya kulak tıkandı...

Can Ataklı Korkusuz

***

Türkmenleri konuşacak mısınız?

-------

...ABD Savunma Bakanı Ashton Carter Cuma günü Türkiye'ye geliyor.

Konu, tahmin edileceği gibi "Türkiye'nin Suriye'de ÖSO'ya destek vererek Cerablus ve çevresinin IŞİD'den kurtarılmasını sağlaması, Dabık'ın da alınması, Rakka'ya yapılacak operasyona PYD'nin katılacak olması ve Musul operasyonu" olacaktır.

Carter'la konuşulması gereken diğer konular "Musul halkının ve tabii Türkmenlerin korunmasının önemi, bunun yanında Türkiye'de PKK terörü yanında artan IŞİD canlı bomba saldırıları"dır.

IŞİD'in Musul çevresindeki köylerde yaşayan halkı kent merkezine sürerek "canlı kalkan" yapma ihtimali bölgedeki muhabirler tarafından bildiriliyor.

Musul'da halk "sokaklarda IŞİD militanları ve tepelerinde bomba yağdıran savaş uçakları" nedeniyle yemek almak için bile evlerinden çıkamıyor. Çıksalar da "alacak paraları olmadığını" anlatıyor.

Halep'te Esad ve Rus ordularının bombardımanları nedeniyle yaşanan insanlık dramının benzeri artık Musul'da yaşanmaktadır. Daha önce Irak'ta tarihi bir fiyaskoya neden olan ABD bunu önleme sorumluluğu taşıyor.

Güngör Mengi Vatan