Beşir Atalay isyan bayrağını Meclis'te açtı!..

"Neresinden tutsan elinde kalıyor" derler ya!.. İşte öyle bir şey...

Meclis gündemine getirilen kanun tasarısının adı; "Sanayinin Geliştirilmesi ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı."

Hilkat garibesinin tanımı gibi!.. TBMM'den kaçırılarak KHK ile yapılan düzenlemeleri bir torbanın içine dolduruyorlar. Sonra da, kanun çıkararak işlerine gelen yeni düzenlemeler yapıyorlar. Söz konusu tasarının genel adı kamuoyunda "zeytinlikler" olarak biliniyor. CHP milletvekilleri, tasarıya şiddetle tepki göstererek zeytinliklerin imar, maden ve fabrika yatırımları için talan edileceğini anlatıyor. Ancak torbada yok yok!.. YÖK ve üniversitelerle ilgili maddeler de var. Tali komisyon olan Millî Eğitim'de "rica" ile üyelere, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü ve ilgili bürokratlar tarafından brifing verildi.

Kızağa alınan, "çözüm süreci"nin baş mimarlarından eski Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın AKP'nin gidişatından çok huzursuz olduğu kulislerde konuşuluyor. Atalay, sıkıntılarını özel görüşmelerde dışa vuruyordu. Sonunda, isyan bayrağını, tasarı Perşembe günü görüşülürken, başkanı olduğu komisyonda açtı. "YÖK" ile ilgili düzenlemeler bahane oldu Atalay için... Komisyon tutanaklarını satır satır okudum pek de inceden gitmemiş!..

Tasarıyı değerlendirirken konuşmasına "ben, kendim komisyon başkanı değil de üyesi olarak bazı şeylere işaret etmek istiyorum" diye başlamış. Sonra şöyle bindirmiş (tutanaklardan-aht-) kendi iktidarına ve ara sıra da lideri Erdoğan'a:

Bizi takan yok sitemi

 "Burada, tabii, farklı şeyler söylenebilir ama arkadaşlarımız dile getirdiler; bu, sanayi, üretimle ilgili önemli bir reform paketi, yani onu değerli görüyoruz, Hükümetimizin bir tasarısı ama eğitimle ilgili olan birkaç husus onun içinde olabilirdi, meslek eğitimiyle ilgili. Ama yıllardır beklenen, özellikle üniversitelerde büyük reform hamlesine ihtiyaç duyulan, işte, kaliteyle ilgili konuların falan hazırlık safhasından itibaren ve ayrı bir tasarı olarak Komisyonumuza gelmesi daha uygun olurdu. Bunları niye söylüyorum? Şu anda tasarı gelmiş, görüşüyoruz ama notlarımızda olsun, kayıtlara geçsin ve ilgili kurumlar da bunlardan derslerini alsın diye söylemiş oluyorum."

Torbaya tepki

"Bizim şu anda ciddi bir YÖK reformuna ihtiyacımız var arkadaşlar. Burada, tabii, eski rektörlerimiz var, akademisyenler var, eğitimciler var. Yani parça parça pek çok şeyde 'Şu ihtiyaç var' diye düzenlemeler, kimi kanun hükmünde kararnamelerle kimi buraya gelen değişik bakanlıkların tasarıları içinde kimi torbalar içinde maddelerle YÖK'ün yürütülmesi kolay değil, yani bütünlük içinde bir YÖK reformuna ihtiyacımız var."

Kızağa çekilme isyanı

"Bunun için de biz AK Parti olarak kuruluş programımızda, bütün Hükümet programlarında, bütün seçim beyannamelerimizde bu taahhütte bulunduk ama bu gerçekleşemedi. Ben kendim hem AK Parti'nin programını yazan dar ekip içindeyim hem de doğrusu ilk 6 Hükümetin programının yazılmasını koordine eden kişiyim. Yani bütün seçim beyannameleri ve bütün Hükümet programlarının yazılmasında koordinasyonu yürüten kişi oldum. Biliyorum orada, bu YÖK'ü de çok bilinçli olarak yazdım. Şu andaki son Hükümet Programı'nda da bu var, YÖK reformu. Hatta bir ara -Komisyonumuzu ve YÖK'ü bilgilendireyim diye, bilmeyebilir Hasan Beyler- şöyle bir çalışma da oldu. Ömer Dinçer Millî Eğitim Bakanıydı, Nabi Avcı Eğitim Komisyonu Başkanıydı, Gökhan Bey YÖK Başkanıydı. Bir tasarı çalışıldı üniversite bünyesinde, Hükümete geldi. O zamanki Başbakanımız Tayyip Bey -ben de Başbakan Yardımcısıydım- bana 'Hocam, sen bunu koordine et.' dedi benim müktesebimi de bilerek. Ben, doğrusu, Millî Eğitim Bakanı, Meclisteki Komisyon Başkanı, YÖK Başkanı ve onların çalışma arkadaşlarından bir heyet oluşturdum ve biz o tasarıyı epeyce çalıştık. Yani YÖK'ün Hükümete gönderdiği taslağı epey çalıştık, olgunlaştı, şu anda raflarda duruyor."

Otoriterliğe itiraz

"YÖK'le ilgili bütün boyutları kuşatan iyi bir reform paketine ihtiyaç var. Bunun yapılması lazım. Bu çağda bu olmazsa olmaz. Yine, böyle merkezî bir şeyle, işte otorite olarak, her şeye müdahil falan, böyle bir şeyle, üniversite, çağımızda yürümez. Şimdi, benim gördüğüm bu yapıda, tamam, 'mali, idari özerklik' deniliyor ama YÖK'ün şemsiyesiyle kuşatılmış gibi görüyorum ben, üyelerin çoğunu YÖK seçiyor, Üniversitelerarası Kurul seçiyor. İşte, Başkanı buralardan biri olacak. Yani, YÖK'ün şemsiyesi altında, YÖK'ün sözünün geçtiği falan şekilde hiçbir kalite kontrol veya denetleme kurumu o geniş şemsiye altında yürümez. Yani o bağımsızlığını bize garanti edin, özerkliğini garanti edin ve rahat çalışsın. Bugünkü YÖK denetimiyle falan ilgilenmiyorum, YÖK'ün kendisiyle ilgiliyim. YÖK, mevcut yapısıyla, şartlarıyla hiçbir kalite sağlayamaz. Bakın, burada bile "teknoloji merkezleri" falan deniliyor, hepsinde "YÖK'ün izni", "YÖK'ün onayı", her cümlede bir "YÖK'ün onayı..." Böyle bir şey olamaz, böyle bir üniversite gelişemez arkadaşlar, gerçekçi olalım."

Eleştirilerle dolu konuşmasının sonunda Beşir Atalay, "yaklaşık bir yıldan beri bizim komisyonumuza tasarı gelmedi" diye de sitem ediyor.

"Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla" olmuş!..

Yazarın Diğer Yazıları