Beyaz Müslümanlar

Bildiğiniz gibi her alanın, kendine özgü, kavram ve sözcüklerden oluşan bir literatürü vardır. Siyaset biliminin de öyle. Siyasetin temel kavramları değişmese de uygulamalarda ülkeden ülkeye farklılıklar olur ve bu farklılıkta yeni kavramlar ve sözcükler üretir, Türkiye de böyledir. Beyaz Türkler kavramı oturdu ve çok sık bir şekilde kullanılmaktadır. Genelde iki anlamda kullanılmaktadır. Birincisi, Türklükle ve İslamiyet ile bir ilgisi olmayan, Türkleri ve Müslümanları beğenmeyen, aşağılayan ve hor gören, büyük bir şanssızlık gereği Türkiye'de yaşayan veya yaşamak zorunda kalan, bu ülkenin kaymağını yiyen küçük bir kesim. Tayyip Erdoğan "Beyaz Türkler" tabirini çok kullanmakta ve bu anlamda düşünmektedir. İkinci anlamı ise biraz daha ölçülü ve insaflıdır, eğitimli, görgülü, varlıklı, İslamiyet'ten çok Türklüğü öne çıkartan, Atatürkçü, cumhuriyetçi ve laik kesime "Beyaz Türkler" denmektedir. Şimdi ise AKP'nin 13 yıllık iktidarı süresince zengin ettiği bir grup sözde dindar var ki diğer Müslümanlardan daha farklı bir durum arz etmektedir. Bunlar pahalı arabalara binmekte, pahalı markalardan giyinmekte, büyük evlerde oturmakta, umre davetleri düzenlemekte ve yeni piyasaya çıkan balıkçı ve kebapçılarda boy göstermektedir. En önemli özellikleri ölçüsüz, israfçı, eğitimsiz ve görgüsüzlükleridir. İslam'ın özünü anlayamayan, üretim yapmayan, kitap okumayan, sanat ve estetiğe para harcamayan, Türklükten hiç nasibini almamış, Türk devletine ve milletine hiçbir katkı sağlamayan, artık aleni Türk düşmanlığı yapan bir topluluktur. AKP iktidarı bittikten sonra arkalarında övünecekleri hiçbir eserleri yoktur ve bunların varlığı AKP ile sınırlıdır, zira bunların para kazanmaları kendi beceri ve kalitelerinden gelmemekte, AKP'li olmalarından gelmektedir.


******************************


Komşudan ders almak

Komşumuz Yunanistan'da, sekiz ay içinde üçüncü parlamento seçimi, 2010'dan bu tarafa da beşinci seçim olmuştur. Geçen Pazar günü, 20 Eylül'de yapılan son seçimde seçmenin yaklaşık yarısı %43.8'i oy kullanmamıştır. Avrupa'da olduğu gibi Yunanistan'da da sağ oylar sola göre daha fazladır. Ancak Avrupa'daki sol, geri kalmış ülkelerdeki gibi halktan kopmuş ve halkın değerlerine aykırı davranan bir yapıda değildir. Avrupa sağı ve solu arasında ciddi farklar yoktur. Sağ ve sol partilerin hepsi, cumhuriyetçidir, serbest piyasa ekonomisini savunurlar, demokrasi yanlılarıdır, hukuk devleti ve insan haklarına saygılılar. Sağ veya sol partile de liderler ve ekipleri güçlüyse iktidar şansları eşittir. Ancak aşırı sol ve aşırı sağ partiler rağbet görmez ve Avrupa halkları hep ihtiyatlı davranır. Yunanistan'da bir istisna oldu ve aşırı sol olarak bilinen SYRİZA ve lideri Alexis Tsipras sekiz ay arayla parlamento seçimlerin de iki kez üst üste birinci parti olarak çıkmıştır. Ne oldu da Yunanistan'da iki kez, genç aşırı bir solcu içte ve dışta bütün engelleyici çabalara rağmen, seçimlerden birinci parti olarak çıktı. Bunun en önemli nedenleri, sağdan "Yeni Demokrasi Partisi" ve soldan "PASOK" son 50 yıldır sırasıyla Yunanistan'ı yönetmişler ve siyasi tekel haline gelmişlerdir. Bu kadar uzun iktidar süresi her iki partinin yöneticilerinin tamamına yakınını rüşvet, yolsuzluk ve adam kayırma bataklığına düşürmüş ve halk bunlardan bıkmıştır. 2010'da ortaya çıkan ağır ekonomik krizin faturası dar gelirlilere yıkılınca, Tsipras iki şeyin sözünü verdi, yolsuzluğu, rüşveti kaldıracağım ve borçları da zenginlere ödeteceğim. Ama bunu Ocak ayından bu tarafa iktidarda olmasına rağmen yapamadı, kendi partisi ile ülke içinden ve Avrupa Birliği'nden özellikle de Almanya'dan, genç başbakanın politikalarına ciddi engeller oldu. Tsipras kendi partisinden bir grup arkadaşıyla yolunu ayırdı ve halka; "Hatalar yaptım bunları kabul ediyorum. Bana ikinci bir şans verin ve size herhangi bir söz de vermiyorum, aksine beni bir daha seçerseniz, vergileri yükselteceğim belki maaşları da düşüreceğim, ama politikam ve uygulamalarım insani olacaktır" dedi ve halk ikinci kez seçti. Türkiye'de yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet ve adam kayırma had safhadadır. Türkiye geri gitmiştir. Türkiye artık bir Orta Doğu ülkesidir. Atalarımız Orta Doğu ülkesi olmaması için savaşlar vermiş, reformlar yapmış ve bedel ödemişlerdir. AKP bunların hepsini yok saymış ve ülkemizi bir bataklığa sokmuştur. Anayasa artık uygulanmıyor, halk adalete güvenmiyor, 13 yıldan bu tarafa aynı aileler yiyecek paketleri alıyor ve şunu görmüyor, niçin 13 yıldır sosyal yardım alacak kadar yoksulum ve bir türlü kendimi geçindiremiyorum. Muhalefet partileri bunun bir kader olmadığını AKP'nin politikalarından dolayı yoksul kaldıklarını anlatmaları gerekir. SYRİZA, Yunanistan'daki ekonomik krizin nedeninin ve sorumluların ülkeyi yönetenlerde olduğuna halkı inandırdı. CHP ve MHP'nin de halka bu yoksulluğun, yolsuzluğun ve ülkenin bölünme noktasına gelinmesi kader değil, sorumlusu AKP'dir, deyip halkı inandırması gerekir. 

 

Yazarın Diğer Yazıları