Beyaz Saray hapishanesi

       ABD Başkanları, görevde kaldıkları sürece her çeşit ödemelerini, beş yıldızlı bir otelin konforunda yaşadıkları için yüksek miktarda yapmak zorundadır. Washington'da en lüks lokantada ödenecek yemek bedeli mesela yüz dolar tutuyorsa, Başkan da Beyaz Saray'da yediği bir öğün yemeğin bedeli olarak o miktar ödeme yapmak zorundadır...

       George Bush'un eşi Laura Bush "Spoken From The Heart" adlı kitabında Beyaz Saray'da yaşamanın çok pahalı bir şey olduğunu yazmış. Kadının en zoruna giden husus ise her sabah sarayın kuaförüne saçını yaptırmak ve parasını ödemekmiş...

       Başkan maaşına en son, 1999 yılında zam yapılmış; yapılana bizdeki gibi zam dememişler, ayarlama ya da güncelleme demişler. Bugün başkanın maaşı yıllık 400 bin dolar, her yıl için verilen görev tazminatı ise 50 bin dolar... Bu iki gelir de vergiye tabi, dolayısıyla başkan ikisinin de vergisini cebinden ödemekte.

       Gerald Ford başkanlık görevini tamamladıktan sonra "Bugüne kadar gördüğüm en lüks sosyal konut Beyaz Saray oldu" demiş... Beyaz Saray, saray değil ev, farkı hem konut, hem müze, hem de devlet dairesi olması. Hepsi tek çatı altında...

O nedenle Amerikan medyası ve halk buraya, "Beyaz Ev" diyor, beyazlık binanın dış boyasından kaynaklanıyor...

       Binanın yaşı hayli büyük, 1700'lü yıllarda ABD 13 kolonili bir devlet; bina o zaman yapılmış, gününe göre hayli görkemli bir yapı olmuş. Tarihi bir eser olarak korunuyor. Bugüne kadar da hiçbir başkan "Bu binayı büyütelim" ya da "Yıkalım yenisini yapalım" dememiş, hatta bunları aklının köşesinden dahi geçirmemiş...

       Beyaz Ev kimseye kapalı değil. Halk istediği zaman ziyaret edebilir, binayı gezebilir... Haftada ortalama 30 bin insanın müzeyi gezdiği biliniyor...

       Başkan Truman, Beyaz Saray'ı dışı çok güzel bir hapishaneye benzetmiş. Reagan ise "Orada kaldığım sürece kendimi akvaryum balığı gibi gördüm" demiş...

       Başkan Obama'nın eşi Michelle Obama da Beyaz Saray'ın iyi dekore edilmiş bir hapishane olduğunu söylemiş...

       * * *

       Bütün bu gerçeklere rağmen hiçbir başkan saltanat sürmeye kalkmamış, harcamalarının yükünü devletin, dolayısıyla halkın sırtına vurmamış, binanın halkın malı olduğu gerçeğinden ayrılmamış...

    Eyvah eyvah

 

      Vize olayı patladı ya, en memnun olan herhalde Pensilvanya'daki iblisle oralara sığınmış firari hainler...

      Nedeni malûm, vize sorunu...

      Bu saatten sonra ne Trump "Gönderiyorum alın" diyebilir, ne de biz "Verin alalım" diyebiliriz...

      Vize yasağı kalkana kadar Trump da rahat, hainler de!

Kişi adı taşıyan üniversiteler

      Bülent Ecevit Üniversitesi'ne ilanla rektör aranıyor; bakalım talip çıkacak mı...

      Celal Bayar, Adnan Menderes, Süleyman Demirel, Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan, Turgut Özal, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit adında üniversiteler var ama maalesef Alparslan Türkeş Üniversitesi yok, girişim de yok...

      Ne kaldı geriye; Devlet Bahçeli Üniversitesi...

      AKP iktidarına bağlılığını sürdürürse Osmaniye'de onun da adına bir üniversite açarlar...

Dikkatimi çekenler

      LÂFIM Katar'a ilişkin; bizimle yapılan anlaşmaları onayladıklarını KHK yoluyla duyurmuşlar. KHK, bu küçük ülkede de demokratik parlamenter sistemin olmadığını kanıtlayan bir tavır...

      * * *

      Bu lâfım da, hukuk devleti iddiasına ilişkin; Erdoğan Ukrayna'da, "Türkiye hukuk devletidir" demiş; elhak doğru. Yalnız buna ek olacak bir ifade var ki onun söylenmesi unutulmuş. Siz hatırlayın bari...

      * * *

      Ahmet Hakan'ın "Kadir abisi" "Fetöcü olamam, ilahiyat eğitimi aldım" demiş... Sağlam savunma değil... Topbaş'ı tenzih ederek soruyorum, bu millet ilahiyat eğitimi almış hiç mi sapkın, hırsız, yalancı, dolandırıcı, rüşvetçi görmedi... Demek ki ilahiyat kültürü de beşeri, insan yapmaya yetmiyor...

Yazarın Diğer Yazıları