Binali Yıldırım'dan tarihi itiraf!

Başbakan Binali Yıldırım, Estonya Başbakanı Juri Ratas'ı geçtiğimiz hafta içinde Türkiye'de ağırladı. Aynı zamanda AB'nin dönem başkanı olan Ratas, Türkiye'yi yakından ilgilendiren birçok konuda önemli açıklamalar yaptı. Ancak (hükümetten gelen açıklamalar konusunda) Anadolu Ajansı'nın geçtiği habere bağlı kalan medya kuruluşları konuyu Yıldırım: "Mülteciler konusunda AB'nin desteği yeterli değil" üzerinden gördü.

Oysa konuşmada vatandaşları doğrudan etkileyen itiraf niteliğinde bölümler vardı.

O bölümde Yıldırım kelimesi kelimesine şunları söyledi: "Türkiye son 6 yıldır Suriye ve Irak'ta var olan otorite boşluğu ve iç savaşın getirdiği olumsuzlukları dünyada en fazla göğüsleyen ülkelerin başında gelmektedir. 3 milyonu aşan mülteciye, Türkiye ev sahipliği yapıyor. Onların dertlerine derman olmaya çalışıyor. Bir anlamda Türkiye, bölgenin ve Avrupa'nın güvenliğiyle istikrarı için büyük bir fedakârlığı gerçekleştiriyor. Bu anlamda tabii ki AB başta olmak üzere dünyanın değişik ülkelerinin Türkiye'nin yaptığı bu çalışmayı takdirle karşılaması anlamlıdır, iyidir; ama yeterli değildir."

Bu sözlere Estonya Başbakanı teşekkür ederek şu açıklamayı yaptı: "Göç konusu bizim önceliğimiz. Şu aşamaya kadar AB ve Türkiye bu konuda, düzensiz göç sayısını azaltabilmek için güçlerini birleştirdiler. Türkiye'den AB'ye gelen düzensiz göçmen sayısı azaltıldı. Göç konusu, Estonya'nın dönem başkanlığında da Avrupa gündeminin en üst sıralarında yer almaya devam edecek."

***

Yıldırım özetle diyor ki; Avrupa'nın güvenliği ve istikrarı için mültecileri Türkiye'de barındırıyoruz. Eğer bunları serbest bırakır ve gitmelerine engel olmazsak, Avrupa'da asayiş olayları patlayabilir, büyük bir fedakârlık yapıyoruz.

Estonya Başbakanı da özetle, Avrupa'nın en önemli konusunun mültecilerin gelişini engellemek olduğunu ve bu konuda Türkiye'ye yardımcı olmaya devam edeceklerini açıklıyor.

***

Bu konuşmalar, bu bakış açısı Türk halkına verilen önemin ifadesidir.

Söz konusu Avrupalının huzur ve refahı olduğunda, "mülteciler Türkiye'de kalsın, bizi uğraştırmayın, parası neyse verelim."

Böyle bir mantık olabilir mi? Avrupa'nın gözünde Türk insanına verilen değer, mültecilere verilen değerden farklı değildir.

Sosyolojik anlamda en karışık toplumlardan Pakistan, Lübnan bile "mülteci kabul etme" konusunda Türkiye'nin çok çok gerisinde...

Kimseler dile getirmiyor ancak dünyada en çok mülteci kabul eden ülke Türkiye!

Dahası vatandaşlık vermeye çalışan, onları ülkelerine geri döndürmek için çeşitli yollar aramak yerine, yerleşik düzene geçiren, büyükşehirlere entegre etmeye çalışan tek ülke Türkiye!

Mülteciler için müfredata ders koyan, konuşma kursları açan, devlet tabelalarını ve ticarethane isimlerini değiştiren tek ülke de yine Türkiye!

***

Diyanet'in Cuma hutbesinde "Din kardeşimiz oldukları için sahip çıkıyoruz" dediği mülteciler konusunda, anlaşılan o ki AKP farklı düşünüyor.

AKP'ye göre, "Avrupalıların huzur ve güvenliği için fedakârlık yaptığımız mültecilere maddi yardım yapılmalı."

AB'ye göre "Yardımlar yapılacak, sakın onları bırakmayın."

***

Seçim süreçlerinde AB'ye "Batı zihniyeti, haçlı ittifakı" diyenlerin, Avrupa'nın huzur ve güvenliği için vatandaşları "fedakârlık" yapmak zorunda bırakmalarını kabul etmek mümkün değil.

Hırsızlık olaylarına bile polislerin bakmak istemediği günlerden geçiyoruz.

Asayişin bu denli ortadan kalktığı şartlarda, böylesine açık bir demografik ameliyat kimler tarafından, kimlerin eliyle gerçekleştirilmektedir!

Tarih bu itirafları yazıyor, yazmaya da devam edecek!

Ancak iş işten geçtiğinde Türkiye'nin geri kalmış Arap toplumlarından, 3. Dünya ülkelerinden, muz cumhuriyetlerinden farkı kalmayacak!

Yazarın Diğer Yazıları