Bir Balkan seferi öyküsü...

Büyük Balkan turundayım.  8 günde 8 ülke... Yunanistan - Makedonya - Arnavutluk - Karadağ­- Hırvatistan - Bosna Hersek - Sırbistan  ve  Bulgaristan'ı birlikte gezeceğiz. Heyecan dorukta. Bizi neler bekliyor?.. Nelerle karşılaşıp anılarımıza alacağız bilmiyoruz... Geçen hafta giden grup çok yağmur ve soğuk sebebiyle gezinin tadını çıkaramamış. Acaba aynı durumu bizler de yaşar mıyız?.. Sorusunu konuşa konuşa yolculuk başladı...

 

Yaklaşık 45 kişilik katılımda acaba kimlerle yolculuk ediyorum diye meraklanıyorum. Sohbet sohbeti açınca 30 yaş ve 75 yaş arasında her nesilden ve meslekten yol arkadaşım olduğunu görüyorum.

Avukatı, hâkimi, savcısı, albayı, öğretmeni,  muhasebecisi, doktoru, hemşiresi, bankacısı, öğrencisi, çiftçisi, ev hanımı, mezun olup alanında iş arayanı, gazeteci, yeni gelin, kaynana, dedesi, ninesi, Ankara kadın sığınma evlerinden yetkili ve Ankara görme engellilerde iletişim hocamızla turumuz başlıyor. Hep birlikte turumuzun başlangıcı olan ilk durak İpsala sınır kapısına doğru Balkan havalarından ezgilere eşlik ederek ilerliyoruz. Planımız, önce Yunanistan'a geçiş ve çarşı pazar gezisi meşhur Kavala'da kahve molası Atamızın evini ziyaret sonrasında, kordonda, vs..

***

Bütün uzun yolculuklarda başımıza hepimizin gelebilecek, dağlardan geçiş aşamalarında basıncın etkisiyle herkes için geçerli olmayabilir ancak, istem dışı sık sık ihtiyaç molası, kulak çınlaması ve kapanması, ödem ve bacak şişmelerine karşı mutlaka hazırlıklı olmanızı, rahat kıyafet ve ayakkabı seçmenizi hatırlatmak isterim. Temizlik açısından yanınızda ıslak mendil ve peçete mutlaka ve mutlaka bulundurunuz.  Avrupa Birliği'ne üye Yunanistan kapısındaki tuvaletlerde şok yaşamamak için hazırlıklı olunuz. Tam bir rezalet, mikrop kapmamak şans meselesi.. 

Neyse ki ekip şahane, hoşgörülü, sakin, uyumlu, samimi, anlayışlı ve de yüzünde maske olmadan doğallığıyla kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Sanki kişiler birbirini yıllardır akraba gibi tanıyor olgun ve nezaketli. Hatta ve hatta herkes o kadar rahat, huzurlu ve güvende hissediyorlar ki, tıpkı evdeki rahatlığa ve tatlı atışmalara bile şahit olabiliyoruz... Bu arada -İnanın eğitimle olmuyor- huysuzluk yapıp eşini yoran beyler de var hanımlar da...

Uzun evliliklerin sırrında atışmalardaki kırıcılığa gitmeyi önlemek için, mantıklı hareket ederek alttan almaları o an karşı taraf sinirlendi ise de susmayı bilmek... Küsmemek, sanki size bağırmıyormuş gibiyi sakinliğinizi bozmamayı becerebilmek etkili olduğunu bir kez daha canlı canlı görüyorum.

 

Yolculuk esnasında uyku kestirmelerinde ise, horlaya horlaya sanki horlama üzerine mastır yapmış senfoni orkestrasının içine düşmüş gibiyiz. Hanımlar ve beyler herkes birbirinin horlamasından uyanıyor..  Orkestra şefini ayırt edemiyoruz horlama sesleriyle ani uyanıp etrafa gülümseyen şaşkınlıkları gözümün önünden geçiyor.. Kimse kimseyi  şikayet etmeden özür diliyor, rahatsız olmuyor.. Hatta hanım ve beylerden biri, Ne yapayım?.. Genetik bizde... deyip gülümseyerek sonra yine tatlı tatlı kestirmeye, diğerleri gibi horlamaya devam ediyor... 

Yemek sorunu çekmeyeceğiniz tur gezilerinde sabah ve akşam yemeği konsepti olduğu için öğle aralarındaki molalarda ''yöresel tatları'' denemenizi tavsiye etsem de, dışarıda öğle atıştırmasını ülkeye has yöresel yemeklerden tatmak denemek istemeyen, çekinenlerden, ya da para harcamak istemiyorum diyenlerdenseniz, sabah kahvaltısından küçük küçük çeşitli sandviçler hazırlayabilirsiniz. (Tabii garsonlar görmeden sandviçleri çantanıza koyabilirsiniz. Görür iseler çantanızı açtırıp yapmış olduğunuz paketlerinizi meyvelerinizi geri alacaklarını ''dip not'' olarak hatırlatmak isterim) Sabah ve akşam yemeklerinde kendi evinizdeki gibi özel menüler beklemeyin... Yemekler kötü değil, aç da kalmazsınız. Türkiye'de lıkır lıkır kana kana içtiğiniz bedava su bolluğu buralarda yok. Ama su kıtlığını parayla aşabilirsiniz. Su yurt dışında çok kıymetli ve pahalı olduğu için otel dışında su almak isterseniz o da ülkeye göre 1 ya da 2-2,5 Euro. Türk parasına eşitlersek 4.5 ya da 8-12 lira civarında bir paraya denk geliyor. Bu parayla 2 damacana su alırız diyerek burun kıvıran da var parayı bastırıp alan da... Tercih meselesi. Onun da çözümü kolay bir cam şişe yanınızda bulundurun. Otobüsteki bardak sulardan ya da yemek esnasında sürahilerden doldurarak şişelerinize  çözüm üretebilirsiniz.

Bu arada büyüklerin tecrübesi devreye giriyor; Varsa pulun cümle alem kulun, yoksa pulun tımarhane yolun diyorlar.

Anlamı nedir?.. Diye sorduğumda paranın güç olduğu, düzenli ve yerinde kullanıldığında şu anki gezi parasını mantıklı ve uygun buldukları gibi, ortalama kişi başı vizeler dahil 470 euro yani Türk parası 2000 TL'ye eş değer para ile günlük 250 liraya bir ülke gezebildiklerini dile getiriyorlar.

Su için her susadığınızda 4 ya da 10 TL vermeye gerek olmadıklarını,  biraz gözü açık olacaksın paranı yerinde harcayacaksın, onun yerine her ülkenin gecesine katılabilirsiniz su paralarıyla, diye sohbet uzuyor.

Kültür turu olduğu için yürüyüşler de biraz fazla olmakta. Ayakkabı bu tür turdaki etkinliklerde en büyük rahatlık ve konforunuz. Yine mutlaka mevsimine göre kıyafetlerinizi seçerek şapka ve eldivenlerinizi, havlu, şampuan sorunu yok ancak siz yine de duş için şampuan ve sonrası için tek kullanımlık terliklerinizi, mutlaka her güne bir çorap ve çamaşırınızı unutmayınız. Pişman olmayacağınız kültür turuna ilişkin haftaya Yunanistan başlayarak izlenimlerimi anlatmaya devam edeceğim. Takipte kalınız. İyi pazarlar.

Yazarın Diğer Yazıları