Bir cümle hayatını değiştirdi / Halim Bahadır

Bir cümle hayatını değiştirdi / Halim Bahadır
Onu mesleğe ilk başladığım yıllar, otuz üç yıl önce tanımıştım. Ellili yaşların ortalarındaydı.

Uzun yıllar devlet hizmetinde çalışmış, bürokraside basamakları tırmanmayı başarmış, üst düzey bir görevden emekli olmuştu sonunda. Yakışıklı, karizmatik, dinç, akıllı, zeki, sevecen, nazik, kültürlü, eğitimli bir aileden gelen bir ağabeydi. Ve onun da yolu gazetelerden birine düşmüştü.

Az zamanda kaynaştık. Bir gün çok sıkıntılı gördüm onu. Defalarca sormama karşın pek konuşmak istemedi. Peşini bıraktım bir süre. İki gün sonra ise kendisi konuşmak istedi. Boğazda mütevazı bir mekanda buluştuk ve çok geçmeden açtı içini...

Otuz yıllık evliymiş. Eşi kendinden iki üç yaş büyükmüş. O zamanlar Kadıköy'ün iyi semtlerinden birinde iki daireleri, iyi bir arabaları, yazlık ve bankada da hatırı sayılır bir miktar paraları varmış. Emekli olmuş, hayattan tam olarak keyif alma zamanıymış. Öğretmenlikten emekli olmuş eşiyle dünyayı gezme hayalleri kuruyormuş. Ancak bir akşam vakti, eşinin bir cümlesi, dünyasını başına yıkmaya yetmiş:

"Senden ayrılmak istiyorum!"

Dehşete düşmüş, şaşkına dönmüş, başından aşağıya kaynar sular dökülmüş. Ve nihayetinde karısına kararının nedenini sorabilmiş.

Şöyle demiş karısı:

"Sen çok dinç ve yakışıklı, karizmatik bir adamsın. Ben yaşlandım, fiziğim yıprandı. Başka kadınlara gidersin büyük olasılıkla. Ayrıca bu hakkın da. Ama ben dayanamam. Onun için de artık ayrılıp torunlarıma bakmaya karar verdim. Kararım kesindir. Lütfen tartışmaya açma..."

Onca yılın birikimini eşine bırakmış ve bir otele atmış kendini. Birkaç ay içinde boşanmışlar. 6 ay kadar bir süre bir gazetede iş arkadaşımız oldu.

Ve bir akşam vakti, "Gidiyorum" dedi, "ebediyen."

"Nereye" dedim.

"Avrupa'da bir ülkeye. Ve dönmemek üzere."

Dönmedi...

***

BEYEFENDİ

Ölene kadar koşacaksın...

Düşüncelerim, eylemlerim, zihnimin derinlikleri, sokaklar, kentler, koca bir ülke anılarla dolu diye geçirdi içinden sıkıntılı bir ruh haliyle. Bir ara Nobelli yazar Hertha Müller'in kahramanı gibi hissetti kendini ve keşke bugün kendimle karşımaşmasaydım dedi ama bu yetmedi. Bu gün değil, keşke hiç karşılaşmasaydım diye de düzeltti cümleyi.

Derdim nedir diye ekledi sonra, gecenin içinde. Asıl dert ne usta?

Dert büyük dedi. Dert, kendini olduğun gibi kabul etmemen! Dert, asla değişmeyecek olanla savaşıp durman! Kendine savaş açman! Olumlu yanlarını abartman, olumsuzları ise görmek bile istememen ise bir başka sorunun.

Oysa insanın kendisi hakkında eğri oturup doğru konuşması gerekiyor, bu şarttır diye söylendi Beyefendi. İnsan ancak bunu yaparsa kendi yakasasını bırakıp doğru olana yaklaşabilir.

Bir koşucu olduğunu düşündü sonra. Ama bu eline palayı alıp önüne geleni keserek ölene kadar koşan biri değil, Güneydoğu Asya'nın Amok Koşucusu gibi...

Durmak, dinlenmek yok sana. Hatta uzun uzadıya düşünmek de yok. Eylemi yap, sonra düşün mesela. Sürekli hareket halinde olacaksın. Duyguların aklının önünde gidecek çoğu zaman. Şaşkın bir bulut gibi her yşere yağmaya çalışırken, palayla başkalarını değil, kendi bedeninde açacaksın yaraları. Geleceğin her zaman sislerin ardında olacak. Bazen her yer evin olacak, bazen hiçbir yer. Sana ait kendinden başka hiçbir şeyin olmayacak. Oysa, sana ait olanla durmadan savaşan bir fanisin sen. Sınırların olmayacak bu amansız koşuda. Nerede, ne zaman, hangi amaçla, nasıl duracağını kendin bile bilmeyeceksin. Ve yıllar gelip geçecek koşarken. Yorulacaksın elbette. Ama bir avantajın var gibi görünüyor yine de usta...

Bu büyük koşuda çok şeyle karşılaşacak ve deneyim biriktireceksin. Ve bu sana yaşlılığında yol gösteren bir rehber olacak. Daha dingin ve bilge bir yaşlı olarak yürüyeceksin. Koşu sırasında heder olmaz da, o yaşlara varabilirsen eğer...

***

İŞTE O KADAR

Dünyanın en önemli şeyi, insanın kendi kendisi olmayı bilmesidir.

Stefan Zweig

***

OKUYUNUZ

Nişimura, Tokyo'nun kalabalık sokaklarında zenginlerin cüzdanlarını çalan usta bir yankesicidir. Ailesi, arkadaşı yoktur. Ne var ki bu yalnız hayatı eski bir suç ortağıyla karşılaşınca altüst olacaktır. Yeni bir iş almak zorunda kalan Nişimura'nın kadere tüm iradesiyle karşı koyacağı, acımasız bir yol vardır önünde… Fuminori Nakamura, "Hırsız" adlı eserinde, ilgi çekici ve şaşırtıcı ölçüde dokunaklı bir hikâye anlatıyor okura...