Bir Demet Yasemin!

Fırtına öncesi yaklaşık yarım asır süren sessizlik nihayet bozuldu. Demokratik değişim fırtınası Orta Doğu ve Afrika kıtasını kasıp kavururken uluslararası sistem yeniden yapılanıyor. Dar bir monarşik sistem içinde servet zinciri oluşturan krallar ve firavunlar, çevrelerini ve halklarını yeterince besleyemediğinden hiyerarşik çıkar piramitleri yıkıldı ve altında kalıp ezildiler. Sosyal katmanlar arasındaki gelir dağılımını nisbeten dengeleyenler bir süre daha zirvedeki yerlerini koruyabilir. Denge merkezleri orantılı olanlar ise hacıyatmazlar gibi sallansalar da kolay yıkılmaz. Akıntıya kürek çekenlerin de bilek veya motor gücü ne kadarmış zamanla göreceğiz.
Tunus ve Mısır’dan sonra Libya’daki halk devrim süreçleri henüz tamamlanmadı. Arkasında ABD veya başka süper güçler olduğu ileri sürülse de her bir hareket ayrı sosyal zeminlere dayanıyor. İhvan-ı Müslimîn, Nahda ve FIS gibi hareketler daha önce ağızları çok yandığı için siyasi zemine nisbeten mesafeli duruyor. Bugünkü hareketler dinî olmaktan çok ekonomik ve demokratik motiflerle taban buluyor.
Zamanında yok saydığımız ve ilgilenmediğimiz eski tarihi coğrafyamızda şimdi başka güçler cirit atıyor. Osmanlı döneminde çıkarlarımız üzerinden politika izlemediğimiz gibi Cumhuriyetin kuruluş döneminde kızgın olduğumuz için bütün ekonomik ilişkilerimizi de kestik ve kendi hallerine bıraktık. Bizden sonra bu araziyi Fransa, İngiltere ve Amerika keyiflerince sürdü ve sömürdü. Varsayılan devlet aklının da siyasi küskünlükle kültürel ve ekonomik küskünlükler arasındaki farkı anlamadığı yahut anlasa da çaresizlikten içine kapandığını gördük. Bu ülkelerde yönetim değişince kimlerin başa geldiği veya geleceği konusunda kafalar karışık. Çünkü daha yirmi sene öncesine kadar Dışişleri Bakanlığımızda Arapça bilen tek bir tane dahi büyükelçi yoktu. Sadece Arapça olsa neyse Türk lehçelerini dahi konuşabilen diplomat yetiştirmedik. Bildikleri diller İngilizce, Fransızca ve Almanca ile sınırlıydı. Haliyle diplomatik ufkumuz farklı yönlere kapalıydı.
Bu arada Mısırlı gençler kadar Özbek gençler de Osmanlı ve Türkiye düşmanlığı ile yetiştirildiler. Zihinlere atılan formatın üzerine tek referans kaynağı olarak batılı değerler yerleştirildi. Türkiye’de ise Türk dünyası unutturulurken Araplar da “sırtımızdan vuran hainler” söylemiyle ya küçümsendi yahut önemsizleştirildi. Gezi yazıları ve yabancı uzmanların kitapları dışında özellikle Orta Asya, Orta Doğu ve Kuzey Afrika konusunda olaylara sadece seyirci kaldık. Bilgesam ve Stratejik Düşünce Enstitüsü gibi birkaç düşünce kuruluşu dışında bırakın Afrika’yı Mısır dahi araştırma alanı olarak seçilmedi. Mevcutlar da henüz iki yıllık saha araştırmalarına dayanıyor. Yine de çıkan sonuçlar ilginç. Araştırmayı yapanları dahi şaşırtan oranda Türkiye sempatisi var. Mısırlı gençler (yüzde 70’in üzerinde) Türkiye hakkında olumlu algılara sahip. Ancak sempatileri Türkiye’nin Avrupa’ya yakınlığından kaynaklanıyor. Osmanlı’nın mirasçısı olacak bir Türkiye istenmiyor!
Eldeki araştırmalar yetersiz olunca biz de sığ bilgilerle yorum yapıyoruz. Bildiğimiz şu var; benim gibi iyi seviyede tecrübeli bilgisayar ve sanal ortam kullanıcıları dahi gençlerin haberleşme hızına yetişemiyor. Yaşı 50’nin üzerindeki devlet yetkilileri ise, sanal ortamı veya sosyal medyayı bırakın kontrol etmeyi, önemini bile kavramakta yetersiz kalır. Lise öğrencileri cep telefonlarından çektikleri görüntüleri montajlayarak öyle klipler üretiyorlar ki, bunların Facebook’ta paylaşıldıktan sonra tıklanma sayısı birkaç gün içinde yüzbinlere ulaşabiliyor.
Arap dünyasının liderleri sanal âlemi ne kadar kontrol altında tutmaya kalkışsalar da arkalarında yüzbinlerce gönüllüsü yoksa bunun karşısında duramaz. Bu aslında Amerika için de geçerli. Böyle bir dalga Obama’yı dahi iktidara taşıdı. Her şey internet yüzünden demiyorum. Çünkü henüz dünyada Irak dışında hiç bir ülkede sermaye yapısı değişmedi. Saddam’ın akıbeti kadar dramatik olmasa da kısmen Mübarek’in veya bin Ali’nin şahsi serveti paylaşılıyor. Ancak uluslararası holdinglerin tekelindeki petrol ve doğal kaynaklar açısından paylaşma sözkonusu değil. Bundan dolayı değişim rüzgârıyla Arap bahçesinden devşirilen yaseminlerden kimin bir demet yaptığı ve kime sunulacağını (bizim olmadığımız kesin) söylemek için henüz erken.

Yazarın Diğer Yazıları