Bir kopuş değildir Cumhuriyet

Bir kopuş değildir Cumhuriyet
?İnsanlık tarihinde pek çok aydınlanmadan bahsetmek mümkün. Bizim hamurumuzda ise iki büyük aydınlanma var. Biri ta on üçüncü yüzyıl Anadolu'sunun kaosundan aydınlatır günümüzü; diğeri ise daha dün, otuzların, kırkların Cumhuriyetinden.

(...)

Ne yazık ki, on üçüncü yüzyıl Anadolu'sunun hoşgörüsü, 16. yüzyılda yerini, git gide rengi koyulaşan bir taassuba bırakacaktır. Bunun 19. yy'da bizi getirdiği yer ise aklı selim tarihçilerimizce sabittir; Cumhuriyetimizi bu bağlamda değerlendirmek yerinde olacaktır; yaklaşık ikiyüz yıllık bir zincirin son halkası olarak.

Kadim Osmanlı rejiminin halka dönüşüdür Cumhuriyet.

Sadece devlete hizmet verecek olan bürokratik elitin değil, halkı ve onun aydınlanmasını merkeze alan ve bunun temeline de okuryazarlığı ve özgür düşünceyi yerleştiren anlayıştır Cumhuriyet.

(...) Bir kopuş değil, aksine tarihe ve geçmişe yeniden ve yenilenerek eklemlenmedir Cumhuriyet.

***

Cumhuriyet, Kur'an-ı Kerim'in Türk tarihinde ilk kez Türkçe'ye çevrilmesini sağlamıştır. 12. yy'dan itibaren pek çok Avrupa diline tercüme edilen Kur'an, bin yıldır Müslüman olan Türkler'in diline ancak Cumhuriyetin eliyle kavuşabilmiştir.

Sadece Kur'an mı; Hz. Peygamber'in hadislerini içeren Sahihi Buhari'nin Türkçe çevirileri de...

Tarih kasıtlı saptırılıyor! Kavram kargaşası ve yaralar kasten kaşınıyor!..

Ayşe Sucu Sözcü

 

***

 

"FETÖ"cülükte ByLock kriteri

--------

Darbe girişiminin üzerinden üç ay geçti.. Hâlâ her gün onlarca kişi gözaltına alınıyor, sorgulanıyor tutuklanıyor..

İçlerinde albaylar var, polis müdürleri var, akademisyenler var..

İnsanlar merak ediyor.. İnsanlar soruyor..

Darbeye katılmışlarsa çoktan yakalanmaları gerekirdi..  FETÖ'cülerse, FETÖ'cü oldukları yeni mi ortaya çıktı? Neden şimdi?

İşten atılmalar, gözaltılar daha ne kadar sürecek?

*

İki sorunun tek bir yanıtı var..

ByLock!.

ByLock, Fethullahçıların haberleşme sistemi.. Şifreyle giriliyor.. Yani Fethullahçı olmayanın ByLock'u kullanması imkansız..  Gerçi yolun başında App Store'a koymuşlar ama o ara kaç kişi indirip, kullanmıştır ki.. Sonra şifrelemişler..

'ByLock'da 215 bin 92 hesap varmış..  Şu ana kadar 170 bin fazlası belirlenmiş.. Hesapların kime ait olduğu çözüldükçe; yeni görevden uzaklaştırmalar, yeni gözaltılar, tutuklamalar kaçınılmaz oluyor..

Çünkü; şu anda FETÖ'cü suçlamasındaki en önemli kriter 'ByLock'cu olup, olmamak..

*

'ByLock'cular da kendi içinde üçe ayrılıyor.. Sık kullananlar  kırmızı listede..  Belli aralıklarla kullananlar turuncu listede..  Tek tük girenler mavi listede..  Onlar  kısmen yırttı..

En azından gözaltına alınmazlar, tutuklanmazlar..

Kırmızı listedeysen, turuncu listedeysen kaçışın yok..

FETÖ'cüsün..

*

CHP'li Ağbaba'nın raporuna göre; 12 bin emniyet görevlisi, 24 bin 715 öğretmen, 2 bin akademisyen, 2 bin sağlık görevlisi meslekten uzaklaştırıldı..

Kamuyla bağlantıları kesildi..

Merak ediyorum; hepsi ByLock kullanıyor muydu?

FETÖ'cü ise 'ByLock'cu  da olması lazım..

'ByLock'cu değilse, çok üst düzey yönetici olup kendini gizlememişse nasıl FETÖ'cü?

215 bin kişinin içine bile girememiş..  FETÖ'cüler haberleşme ağının  içine almadıklarına göre..

Demek ki; FETÖ'cüler bile FETÖ'cü saymamış..  Şifre vererek FETÖ'cü yapmamış..

Kullanan gazeteci var mı?

15 Temmuz'dan sonra Fethullah'ı desteklediği, FETÖ'nün içinde yer aldığı gerekçesiyle onlarca gazeteci tutuklandı.. Darbecilikle suçlandılar..

Kim bu gazeteciler, yazarlar?

Bir çırpıda sayarsak..

Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay, Aslı Erdoğan, Necmiye Alpay, Lale Sarıibrahimoğlu, Nuriye Akman , Mehmet Altan, Ahmet Altan, Mümtazer Türköne, Ali Bulaç..

*

İçlerinde  'ByLock'cu olan var mı?

Kırmızı listeye giren, turuncu listede yer alan!. Veya mavi listedekiler gibi  bir iki defa girip çıkan..

ByLock kullanmayanları ayırmak lazım..

Hem FETÖ üyesi olacak..

Hem yazılarıyla toplumu yönlendirmeye çalışacak..

Hem yazılarıyla örgütün propagandasını yapacak..

Ama ByLock'ta olmayacak..  ByLock sistemine alınmayacak..

Örgütün gizli beyni değilse mantıksız geliyor.

Mehmet Tezkan Milliyet

 

***

 

Kimse sandığı kadar "sanal" değil

Devlet, personeline kendi penceresinden bakar.

Sadakatinden şüphe duyduğu kişiyle çalışmama hakkına sahip olduğuna inanır.

Örneğin, ailesi uyuşturucu kaçakçısı olan kişiyi güvenlik personeli yapmaz.

Bu durumun o kişinin suç işleme kapasitesine sahip olduğu anlamına gelmediğini belirtir, kendisine has "devlet refleksi" olarak değerlendirir.

Bunu da örgütlenmiş toplumda devletin yönetim biçimi ve kurallarını tayin eden anayasasındaki "suçların bireyselliği" ilkesine aykırı olduğunu bilerek yapar.

Demokratik ülkeler de bunu yapar ama uygulamasını kanunları kapsamında gerçekleştirir.

Birinci derece yakını, kan bağı olsa bile anne veya babanın suçunu evladına yüklemekten genelde uzak durur; yine de şüphesinin yarattığı reflekse kapıldığında da kanunlar kapsamında yerine getirir.

 (...)

 MİT, ByLock yazışmalarını çözerek devlet refleksini kanunla örtüştürdü.

ByLock'un Litvanya'daki ana sunucusuna ulaşıp oradaki verileri alarak gözaltına aldığı veya tutukladığı kişilerle ilgili kanuni gerekçesini oluşturdu.

(...) Gözaltına alınan veya tutuklananların örgüt bağını gösteren delile ulaştı.

Çünkü ByLock kullanıcının iznine bağlı olarak dışarıdan yüklenip örgütün 2 elemanının şifre paylaşımına gereksinim duyduğu için bu yazılımı kullanan "İlgim yok" diyemez.

Aynı durum 5 şifreli diğer yazılım "Eagle" için de söz konusu.

Dolayısıyla gözaltına alma veya tutuklamaların ağırlıklı bölümü, ulaşılan 215 bin 92 hesaba ait 18 milyon yazışma ve 3.5 milyon e-postanın sonucu.

Özellikle de ByLock'u cep telefonlarına indirmiş olanlar için örgüt bağı kanaati tam; GSM hatlarıyla bağlandığından cep telefonlarının IPN'si (internet protokol numarası) anında tespit edilmiş.

Ancak, wi-fi ağıyla bağlananlarda sorunun yaşandığını güvenlik güçleri de kabul ediyor.

Geriye tarama

Çünkü wi-fi'ye kimin girdiğini, o hattın kullanıcısının bunu gerçekten kullanıp kullanmadığını belirlemek zor.

Hiç ilgisi olmayacak yapıda kişilerin wi-fi hattına girerek ByLock kullanıldığına tanıklık edilmiş.

Yasa gereği şirketler kimin girdiğini belirleyen izleri gösteren ve LOG diye tanımlanan verileri 6 ay tuttuğu için buralardan girenler rahat belirlenmiş.

Ancak ev wi-fi sisteminde bu olmadığından tespit zorlaşmış, onlar şüpheli sıfatıyla mavi ve turuncu listeye alınmış.

Litvanya'daki sunucudan derlenen veriler doğrultusunda geriye doğru ikinci bir taramaya tabi tutulmuş.

Hatlara hangi saatte girildiği ve kiminle mesajlaştığından yola çıkılarak ikinci çalışma yapılmış.

Kaynağım, bir çalışmanın da WPN diye bilinen, yön kaybettirici uygulamalara dönük olduğunu bildirdi.

Özetle, kimse sanal âlemde sanal kalınacağını sanmasın...

Muharrem Sarıkaya Habertürk

 

***

 

Gelir adaletimiz (!)

Yıllardır ülkedeki gelir adaletsizliğinden söz eder dururuz. Bugüne kadar ne yazık ki, hiçbir düzelme olmadı. Tam tersine zenginle yoksul arasındaki uçurum daha da arttı.

Türkiye'de, Avrupa, Amerika'daki zenginler düzeyinde varlıklı kesim olduğu gibi, Afganistan, Etiyopya düzeyinde, açlıkla boğuşan, acınacak kadar yoksul kesim de var! Bir ülkede uçurum böylesine büyük olunca, sosyal adaletten söz etmek mümkün değildir.

 ***

 Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan rakamlar, son derece üzücü ve ürkütücü! TÜİK'in raporuna göre;

- Türkiye'de 30 milyon 500 bin kişi yardıma muhtaç bir halde yaşıyor. Toplam nüfusun üçte birinden daha fazla!

- Her 5 kişiden 2'si karnını doyurmakta zorlanıyor!

- İnsanlarımızın önemli bir bölümü belediyelerin aşevlerinde karnını doyurmaya çalışıyor!

- 2 milyon 900 bin hane (yaklaşık 12 milyon kişi) kışın yardımla ısınıyor!

- 3 milyon hane yardımla yaşayıp ayakta durmaya çalışıyor!

- Öte yandan ülke genelinde işsizlik dramı sürüyor!

Türkiye'de, gelir adaletsizliğinin geldiği nokta bu... Sosyal devlet, eli herkese uzanan devlettir. Bizde devlet herkese elini uzatıyor mu? Bizim sosyal devlet anlayışımızda sanırım bir yanlışlık var!

Rahmi Turan Sözcü

 

***

 

Doğru söze ne denir

AKP'nin 6 Millî Eğitim Bakanı tam 6 reform denemesi yapmış. Her biri ötekinden daha çok can yaktı! "Her öğrenci bir reform kazası yaşayacaktır" yazılsın okulların giriş kapısının üzerine!

Yazgülü Aldoğan Posta

 

***

 

Ölme eşeğim ölme

Okullarda "tam gün eğitime" geçileceği öyle bir havada ilan edildi ki sanırsınız önümüzdeki yıl bütün okullarda bu uygulama başlayacak! Oysa ne gezer! Hesaplar 2019 sonuna göre yapılıyor! Hem de "özel sektör destek çıkarsa, biz de eski başarımızı tekrarlarsak" şartına bağlanarak!

Yetkililer "77 bin derslik gerekiyor" diyor! Yani kaba bir hesapla 7 bin okul yapılması lazım! 2019 sonuna kadar her yıl ortalama 2300 okul yapılabilirse bu vaat hayata geçmiş olacak!

(...) bu vaatlere bakıp, "Ölme eşeğim ölme" deme zamanı! Tam gün eğitimle ilgili açıklamalar bize yine Nasrettin Hocamızı hatırlattı! Bir yandan kendisine rahmet okurken bir yandan da borcunu ödemek için geliştirdiği formülü hatırlayıp gülümsedik! Hani hoca merhumun bir dostuna borcu varmış da bir türlü ödeyemiyormuş ya!

Dostunun ikide bir alacağını istemesi karşısında da şöyle demiş: "Bak dostum şu tarlanın kıyısına çalı diktim. O çalılar büyüsün koyunlar geçerken postlarındaki tüyler oraya takılsın. Onları toplayıp eğirerek satacağım ve sana olan borcumu ödeyeceğim!" Dostu bunu duyunca gülmeye başlamış ve hoca merhum da, "Peşin parayı görünce nasıl da gülersin" diye cevaplamış!..

Zeki Ceyhan Milli Gazete

 

***

 

v.jpg