Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Bir memleket hikâyesi!

Evveli, mevcûdu ve âhiriyle bir memleket hikâyesidir bu. Bu hikâyenin geçmiş kısmıdır, geriye dönülmesi imkânsız olan kısmı, umulurdu ki ibret alınıp insanlıkla mukâbele edilmesi gereken kısmı...
Zulüm Azrail olup dikilse karşılarına, hep Hakk’ı tutacaklardı!
Onlar hep Hakk’ın tarafında, hep haklının tarafında, hep adâletin tarafında olacaklardı...
Bu ülkenin dindarları, bu ülkenin mazlumları, bu ülkenin mağdurları zâlimlere bile göstereceklerdi inandıkları dinin hakkâniyetini, Allah’ın adâletini!
Zulüm görmüşlerdi çünkü, zulmün bu dünyada en büyük kıymet olan insanlık onurunu ayaklarının altında nasıl ezdiğini yakînen yaşamışlardı..
Üniversite kapılarında, iknâ odalarında, çarşıda, pazarda, halk otobüslerinde ve bu ülkenin dört bir tarafında adâletsizliğe uğramışlar, başlarındaki örtüden, alınlarındaki secde izinden ötürü mağdur olmuşlar, egemen beyazın karşısında, gereksiz yere havadaki oksijeni tüketen zenci muamelesine mâruz bırakılmışlardı...
Diğerlerinden daha fazla cesâret, daha fazla fedâkârlık, daha fazla adanmışlık sâhibi olan bir kısmının vücudundan cop izleri silindi belki ama, hiç birinin ruhundan zulmün izlerini silmeye kifâyet etmedi zaman...
Canlarına okunmuş, canlarından bezdirilmiş, canları yakılmıştı.. Lâkin hiç kimse aklının ucundan bile geçirmemişti dindarların ve aslında güzel ahlâk sahibi olduğuna inanılanların can düşmanı belleyeceğini kendi zâlimlerini...
En azından biz öyle sanmıştık, biz öyle inanmıştık!
Zirâ zulmü bilen, zulmü revâ görmezdi karşısındakine..

 


***

 


Devam eden kısmı bu aynı hikâyenin, yaşanmakta olan, aslına bakarsanız da insanlık adına utanç duyulması gereken kısmı, aynı evveli gibi... Umulur ki bu utanç bir an evvel ortadan kalksın!
İkiye böldünüz memleketi, tam ortadan ikiye!
Yarısı meydanlara döküldü milletin, yarısını evde tuttunuz zor belâ...
Beş yüz bin insan döküldüyse sokaklara, beş yüz bin çıkarmakla tehdit ettiniz karşısına...
Yarısını beyaza boyadınız insanların, geri kalan yarısı zenci oldu...
Öyle çok Kürt olduğunu vurguladınız ki bir gürûha, geri kalan yarısı ömrünün geri kalan yarısında anımsamadığı kadar fark etti Türk olduğunu...
Yarısı Râbia işareti yapıştırdı arabalarının camlarına, yarısı Mustafa Kemal’in imzasını...
Size oy verenler sokakta gördüğü her Suriyeliye tiksinerek bakarken, oy vermeyenler nerdeyse Esad gelip Türkiye’yi yönetsin noktasına geldiler...
Eşi başörtülü olanlar liyâkat gözetmeksizin en büyük makamlara yükselirken, eşlerinin başı açık olanlar liyâkat sahibi olsa bile makamlarından oldular...
Bir kısmı sizin gençliğinizde gibi olduğu ak, bir kısmı alkolik ve kızlı erkekli bir arada yaşayanlar...
Ama tek gerçek var, tam ortadan ikiye böldünüz Türkiye’yi!

 


***

 


Bu gelecek kısmıdır hikâyenin, muhtemeldir ki karşı karşıya kalacağımız, yine utanç duyacağımız kısmıdır. Umulur ki zulme zulümle muamele edene, yeniden zulüm edilmesin...
Dediniz ki kızlı erkekli bir arada yaşanıyor, bu bizim muhafazakâr yapımıza terstir. Peki, sırf siz böyle dediniz diye, sırf sizden nefret ettiği için ve hiç de öyle bir niyeti yokken kız-erkek bir arada ev tutacak insan sayısını ve bunun vebâlini düşündünüz mü?
Sözde demokratik açılım yaptınız... Teröristleri bu ülkenin şımarık çocukları hâline getirerek bu memlekette yaşamak uğruna senelerdir gencecik evlâtlarını toprağa eken bu ülke insanının kimliğine bile tahammül edemediniz terörist başının talimatlarıyla.. Peki, siz o makamlardan indiğinizde bu milletin o şımarttığınız çocuklara neler yapabileceğini tahayyül ettiniz mi hiç?
Gazete manşetleri sizin talimatlarınızla atılıyor artık! On yıl evvel Merve Kavakçı’ya etmediği hakâreti bırakmayıp bugün TBMM’ye başörtüsüyle girilmesini âdeta kutlayan medyanın gün gelip devran döndüğünde o başörtülü vekiller hakkında neler yazabileceğini hiç düşündünüz mü?
Yahut bugün rahatlıkla TBBM’ye, devlet dairelerine, üniversitelere rahatça giren başörtülü kardeşlerimizin, yarın siz iktidardan indiğinizde ve düşman diye belledikleriniz ve düşmanca öteledikleriniz, düşmanca davrandıklarınız, sizin gibi muamele ederlerse halk otobüslerine dahi başörtüsüyle binemeyeceklerini hesâb ettiniz mi?
Bunun vebâlini de düşündünüz mü?
Sâhi siz hiç herhangi bir konuda düşünüyor musunuz, akl’ediyor musunuz herhangi bir konuda?
Evveli, mevcûdu ve âhiriyle bir memleket hikâyesidir bu!
Ve umulur ki gelecekte bu ülkeyi ‘taraflar’ değil, ‘insanlar’ yönetsin...

Yazarın Diğer Yazıları