Bir şey olmayan!

Paralel-yamuk kutuplaşmasını Soğuk Savaş zamanındaki sağ-sol ve NATO’nun belirsizlik dönemindeki (28 Şubat Süreci) laik-dindar kamplaşmasından ayırmak gerekir. Süper güçler arası çatışmanın kavramlarıyla bugünkü iktidarın güncel çıkarlar doğrultusunda kullandığı söylem çok farklıdır! ABD’nin Komünizm tehdidiyle eşzamanlı McCarthyizm politikasının dahi reel politikada bir karşılığı vardır fakat ’cadı avı’ politikası çağdaş dünyada fazlasıyla ilkel kalmaktadır!
Eski Türkiye’de de insanlar işkence görür, hakarete uğrar ve sürülürdü. Arkadaş çevresinden bir kaç kişi de onunla olan yakınlığından dolayı başı derde girerdi. Ancak Yeni Türkiye’de her paralel şüpheliye karşı bulunduğu birimdeki hemen herkes görevden uzaklaştırılmaktadır. Dün avukat dostum, davasını aldığı Ülkücü bir polisin çalıştığı özel harekat timindeki tüm personelin tayininin çıkarıldığını anlattı. Çocukları,  “Baba sen de paralel misin?” diye sorunca üzüntüsünden ne cevap vereceğini bilememiş!
Bir iki gündür yine malum cemaatle ilişkisi olmadığı halde görevden alınan başka bir polisin intihar haberini gazetelerden okumuşsunuzdur. Eski Türkiye’de sivil veya askeri yönetimler muhalefete işkence dahil her türlü kötü muameleyi reva görse de tanımlamakta kullandığı sıfatlar bugünkü kadar yüz kızartıcı olmadı! 
Eskiden siyasi yelpazenin dar bir kesiminden dillendirilen ve marjinal yayınlarla sınırlı, küfürlü hakaretler bugün devletin en üst yöneticilerinin ağzından canlı yayınlarla toplumun bütün kesimlerine ulaştırılıyor. Üstelik muhalefetin tamamı aynı kalıba sokularak topluca ağır ithamlar yöneltiliyor. Popüler gazete ve TV’lerin manşetlerinden casusluk, vatan hainliği, dinsizlik ve ahlaksızlık iftiraları taşıyor! Üstelik kişinin yalnızca siyasi görüşü değil, doğrudan dini, milli değerleri, namusu, şerefi hedef alınıyor! 
Her hangi bir makama yükselmek yahut koltuğunu korumak istiyorsan artık liyakat, temsil yeteneği, tecrübe vs.. önemli değil! Kişiliğinden, inançlarından, karakterinden taviz verecek ve hükümetin paralel ile mücadelesine katkı sunacaksın! Yeni ölçü şu: Paralel olmadığını ispatlayacaksın! Nasıl mı, gazete aboneliğini bırakacak, himmet yardımlarını kesecek, çocuğunu yurdundan, dershanesinden, okulundan alacaksın! Gerçekten hiç irtibatın yoksa o zaman hakaret edeceksin!Eğer önceden faaliyetlerine katıldıysan eski arkadaşlarını ihbar edeceksin! İstedikleri tam da bu! Bir şey olmadığını göstereceksin! Karakterini sıfırlayacak adi bir muhbir durumuna düşeceksin!
Bugün arkadaşını satan yarın bütün kutsallarını satarmış, hiç önemli değil! Tetikçi arıyorlar! Sağlıklı düşünemiyorlar! Sonuçta ister kazansın isterse yenilsinler, savaşın hızı kesildiğinde asıl tehlike ile yüzleşecekler. Hesap verme zamanı gelince tetikçiler bu kez onları vuracak! Düşük bir ihtimalle kazansalar dahi kişiliklerini yitirmiş kadrolarla iktidarlarını daha ne kadar koruyabilecekler! Para, makam, şöhret havucuyla kaç kişiyi yanlarında tutacaklarını, istikballerini garanti edebileceklerini sanıyorlar? Bir gün deniz bitecek ve havuz kuruyacak!
Eski Türkiye’de sağcı, solcu, laik, dindar her neyse yönetime kadrosuyla gelir, kritik noktalara adamlarını yerleştirir devlet çarkı dönmeyi sürdürürdü. Her sosyal kesimde vatan, millet sevgisi ve devlet adamlığının üstüne yakıştığı kişiler vardır. Koalisyon döneminde Kıbrıs Harekatı gerçekleştirilmiş ve 12 Mart muhtırası sürecinde Boğaziçi Köprüsü tamamlanabilmiştir. Kısaca siyasi görüşü ne olursa olsun karakterli insanlarla en sıkıntılı zamanlarda bile güzel işler başarılabilir! Varlık nedenini, farklı düşüneni ötekileştirme ve iç düşmanla savaşma üzerinden tanımlayan bir iktidar ise etrafında sadece kuru kalabalıklar ve fırsatçı güruhlar toplar! 
Ülkenin demokrasiden uzaklaştığını artık yandaşları bile kabul ediyor. Liberaller ise çoktan terk etti. Milliyetçilik vurgusu da öteden beri hiç inandırıcı değildi. Bölünme algısı yükselirken terör bölgesinde yolları ulaşıma açamayan bir iktidara bundan böyle hiçbir milliyetçi destek vermez. Oryantalist bir yakıştırmadan öteye gitmeyen içi boş İslamcılık da kurtarmaz! Zaten Mısır’da İhvan-ı Müslimin’e laiklik öneren, Mavi Marmara faciasından sonra İsrail’le ticareti adeta katlanan bir yönetimin İslamcılığına kim inanır! Wikileaks belgelerinde Tayyip Erdoğan için ’pragmatist’ bir lider deniyor. Ne yazık ki,  “hiçbir şey olmayan” çıkarcıları yanında toplayan iktidar hiçbir fayda da üretemez!

 

Yazarın Diğer Yazıları