Biri bize Müslümanları anlatsın

İslam dini diğer bütün dinler gibi, adaletsizliği, yolsuzluğu, hırsızlığı kabul etmez. Barış, eşitlik, adalet, vicdan, merhamet, dayanışma, hakkaniyet gibi insani değerlerden oluşur. Peygamber efendimizin faziletleri, Hz. Ömer’in adaleti, Hz. Ali’nin yiğitliği ve merhametinin hikayeleriyle büyüdük. Her ne hikmetse ülkemizde ve dünyada İslam, din olma özelliğiyle değil Müslümanların tutum ve davranışlarıyla sürekli gündemde olmaktadır. İslam zaman içinde değişmediğine göre, demek ki Müslümanlar değişti. İslam ülkelerinde Müslümanlar birbirlerini boğazlıyorlar. Din kardeşini öldürüp kamera önünde ciğerini yiyor, Müslüman vatandaşının kellesini bıçakla gövdesinden ayırıyor ve fotoğraf çektiriyor. Batılı ülkelerin özgürlüğünden, konforundan, doğa güzelliğinden ve refahından ziyadesiyle yararlanıyor. Kafası bozulduğunda o ülkelerin yasa, kural ve geleneklerine uymuyor. Binaları, otomobilleri ateşe veriyor ve Batı sistemini tehdit ediyor. Nankörlüğün ötesine geçiyor, bu ülke insanlarını kafir ilan edip cihat yapmaya kalkışıyor. Kendi tutumuna bakmıyor Batılıları ‘İslam Fobisi’ sahibi olmakla suçluyor. Bu kişiler İslam’ın dünyadaki imajını bozmaktadır. Bozuk olan İslam dini değil, Müslüman kisvesiyle canilik yapan insanlardır.
Ülkemizde 12 yıldan bu tarafa kendisini dindar olarak tanıtan insanlar iktidardır. Yolsuzluk, hırsızlık ve adaletsizlik inancı ayyuka çıktı. Basına göre Cumhuriyet tarihinin yolsuzluk ve kayırma rekoru kırılmıştır. İktidarın bakanlarının çocuklarının evinde milyonlarca dolar, para sayma makinesi ele geçirilmiş, Başbakanın çocuklarıyla para konuşmalarını halk dinlemiş, devlet ihalesi alan iş adamı milletin anasını belliyor. Üstelik AKP seçimde daha fazla oy alarak mükafatlandırılıyor. Kendisini dindar olarak tarif edenler, kutsal saydıkları dinle alay eden bakana en ufak bir müdahalede bulunmuyor. Sayabileceğimiz daha yüzlerce örnek var ama hafızalarda yeni olduğu için bunları not ettik. Bir de Müslüman hükümet (kendi tabirleri) ve yandaşlarının sonradan gerçek dışı olduğu anlaşılan beyanları var ki kuşların bile o ufacık beyinleriyle inanmayacağı bir sürü yalana, kendisini dindar olarak gören insanlar gönüllü olarak inanmışlardır. Türk Silahlı Kuvvetleri camileri bombalayacaktı, camide içki içtiler, başı kapalı bacımızı dövdüler yalanlarını uyduran ve inananlar kendilerini diğerlerinden daha Müslüman olarak gören insanlardır. 
İki dindar müttefik, cemaat ve AKP on bir yıl iş birliğinden sonra birbirlerini hainlik, ihanet ve samimi Müslüman olmamakla suçlamaktadırlar. Bunlar birbirlerini bizden daha iyi tanıdıklarına göre her ikisine de inanmak zorundayız. İslam’a göre kul hakkı gaspı ve İslam’ı kendi çıkarlarına alet etmek, devletin ve milletin malını talan etmek çok günahtır. Yüzlerce insanı suçsuz olarak iftiralarla yıllarca (Ergenekon, Balyoz vb..) hapis yatırmak ağır bir kul hakkıdır, Basından öğrendiğimize göre AKP iktidarı döneminde ortaya çıkan yeni dindar zenginler dört kadınla birden muta nikahı yaparak İslam ve ahlak dışı tavrını kutsallaştırmaya çalışmaktadır. Demokratik ülkelerde ülke yönetmek için parti, ticaret yapmak için şirket, eğitim için okul, finans sektörü için banka kurmak gibi bir düzen vardır. Türkiye’de insanlar vatandaşı suistimal etmek için dini bir vakıf veya cemaat kuruyor ve bununla din, ticaret, siyaset gibi her şeyi yapıyorlar. Cemaat değil adeta harikalar kumpanyası mübarek. Bir ülkenin normal vatandaşı kendi ülkesini niçin ele geçirmeye çalışsın. Bir dini cemaat, vakıf veya dernek kurup orada örgütlenip devletin ordusunu, polisini, yüksek öğretimini ve diğer kurumlarını ne amaçla ele geçirmeye çalışır, bu normal midir. Düşman kuvvetlerin ülkeye girerek ülkeyi işgal etmekle ne farkı vardır. Bu tür işleri yapmak için niçin din ve dini cemaatler kullanılır. Bu işleri yapmak için dindar veya dindar mı görünmek gerekiyor. Bu durumlar ve davranışlar hukuki, alışılmış, ahlaki ve demokratik bir yöntem değildir. Bu kritikten ziyade anlamaya çalışmaktır.
Şeriatçı olduğunu her seferinde duyuran eski Adana Müftüsü Cemaleddin Kaplan uzun yıllar Almanya’da yaşadı ve öldü, Nur cemaatinin liderlerinden Prof. Dr. Esat Coşan Avustralya’nın başkenti Sydney’de trafik kazasında öldü, Fethullah Gülen malum, on iki yıldır Amerika’da yaşıyor. Bu dindar adamların ne işi var buralarda. Dini alimler ve dini cemaat liderlerinin yaşayacağı ve öleceği yerler Hristiyan ülkeler değil, Mekke ve Medine gibi kutsal mekanlar olması gerekir. Bu dini bütün Müslümanların ve din alimlerinin normal sıradan Müslüman vatandaşlara anlatılması gerekir, çünkü anlayamıyoruz. Yaşadığımız bir başka sorun, Türkiye’de kendisini dindar olarak gören insanlar, sadece kendi öbür dünyasını hazırlamakla yetinmiyor, herkesin öbür dünyasını hazırlamaya çalışıyor ve sorun da burada çıkıyor. Bu insanların böyle bir dini görevi yoktur. Herkes haddini bilip kendi işine baksa bu güzelim ülkede çirkinlikler azalacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları