Bişkek Pazartesi işgal edilebilir
Kırgızistan’da her şey birbirine girmeye başladı. Devrik olduğu bile tartışmalı olan Bakiyev, Beyaz Rusya’da korunuyor. Peki Beyaz Rusya’nın konumu nedir? Rusya’nın stratejik ortağı ve üç gümrük birliği ülkesinden biri değil mi? Fakat “Bakiyev’i Rusların devirdiği ve Putin’in ondan hesap sorduğu” konusundaki iddialar hâlâ unutulmuş değil. İşin ilginç yanı da önce Bakiyev’in gelişini sağlayan ihtilal ve ardından onun gidişi ile sonuçlanan işgali gerçekleştiren nihai kişi Otunbayeva’nın, “ABD taraftarı” olduğu konuşulan başka bir iddia. Bakıldığında ABD ve Rusya’nın da askeri üssü var ancak Rusya’nın bu bölgedeki gücü ve etkinliği kimse tarafından tartışılamaz. Öyle ki söz konusu coğrafya; Post-Sovyet dediğimiz bir yapıya doğru ilerlemektedir. O halde Bişkek’te geçici hükümet adı altında kurulan siyasi gücün kaos ve karmaşayı hâlâ önleyememiş olmasını neye bağlamak gerekir?
Devrim mi? işgal mi?
Kırgızistan, Akayev döneminde de yolsuzluk ve eşitsizliklere şahit olmuştu. Ancak bu dönemi sonrasından ayıran en önemli unsur, istikrar sağlama ve bir sistem oturtma yönündeki gayretlerin ilerlemesiydi. Bu çabaların ülkedeki doğrudan dış yatırım değerlerinin sürekliliği ile anlaşılması mümkün. Ancak Akayev ve yakın çevresi de iktidarın büyüsüne kapılınca ülkedeki ekonomi ve adalet sistemi çökmeye başladı. Akayev’in devrilmesi ile birçok Kırgız vatandaşı umutlandı. Nitekim devrim yeni bir umut demekti. Ancak bugün olan bitene bakıldığında yaşananların sadece bir işgalden ibaret olduğu görüşüne varılabilir. Çünkü devrim, köklü değişiklikleri çağrıştırır. Gelişerek, yenilenmek olumlu devrimlerin doğasında vardır. Oysa Kırgızistan her geçen gün daha da geriye gitmektedir. Korkarım bu gidişle ülkeye yatırım yapmak isteyen büyük ölçekteki firmaları bulmak iyice zorlaşacak ve nüfus kaybı yaşanacak. Bakınız; Türkiye-Kırgızistan ilişkilerine “şöyle-böyle” diyoruz. Başkent Bişkek’te istila edilen Pınara otelinin hâlâ aynı durumda olması hangi ilişki tarzı ile açıklanabilir. Hadi anladık; Türk hükümetinin böyle bir düşüncesi ve gayreti yok, peki Kırgız yetkililerce Bişkek’te yatırım yapması ihtimali en kuvvetli olan Türk girişimcileri neden rahatlatılmıyor. Öyle ya Kırgızistan’ın “en demokratik ülke” olma özelliğini unutmuş olmalıyız. İşte bir kez daha söyleyelim. Demokrasi dediğimiz şey, sıfır hiyerarşi ya da sınırsız özgürlük değildir. Başka bir kişinin alanına müdahale ettiğinizde orada demokrasi biter, otorite hakim olur. Muhakkak ki devlet dediğimiz büyük örgüt de bir yönüyle kişiliktir. Onun da kendi kural ve haklarını koruma özgürlüğü vardır. Üstelik bunu, kaosa sebep olan ve olmayan bireyler için yaptığını unutmamalıyız.
Pazartesiye dikkat!
17 Mayıs Pazartesi günü, 7 Nisan’da yaşanan olaylarda ölenlerin ardından geçen 40’ıncı gün. Bunu ben söylemiyorum. Bişkek’te konuşulan fısıltılar böyle diyor. Ülkenin güneyinde başlayan direniş ve işgaller hiç de tesadüf değil. Asıl amaç Bişkek’i kuşatmak ve bu arada geçici hükümeti korkutmak. Bakiyev taraftarları bu konuda kısmen de olsa başarı sağlamış durumdalar. Şimdi “ölenlerin 40’ı çıkıyor bunu anmalıyız” sloganlarıyla Bişkek’te kendilerini bekleyen Kırgızlarla buluşmaya hazırlanıyorlar. Amaç motivasyonu bozulduğu iddia edilen geçici hükümeti tam da bu sırada kuşatmak ve belki de Bakiyev’in yeniden gelmesini sağlamak. Peki bu mümkün mü? Geriye dönüp bakıldığında “hayır” demek ne kadar mümkünse işte o kadar.