Biz bilir biz yaparız

Kişiler sözleri ve sözlerine uygun yaptıkları icraatlarıyla ya gönüllerde taht kurar veya nefretle yad edilirler. Bu nedenledir ki kimileri o tahta oturmak adına çırpınırken, bazıları da çıkarı uğruna uşaklığını yaptıkları adına hareket ederek, gelecek nesillerini bile risk edip, ihanet ettikleri halktan korkarak karanlıklarda yarasalar gibi yaşarlar.
Bugüne kadar tüm iktidarlar ve onların yöneticileri de hep şöyle anılmışlardır: Ölenler için ülkemiz için büyük hizmetleri olmuştur. Allah rahmet etsin, yaşıyorsa yiğit insandır Allah uzun ömür versin denirken, aksi olanlarla ilgili de ölmüşse mezarında rahat yatamasın yaşıyorsa sürünsün bu millete etmediğini bırakmadı demişlerdir.
Bu tipler ticarete atılmışsa, farklı görünüp görüntüsünün tersini yapmışlarsa, müşterisini kaybedip müflis tüccar durumuna düşmüş. Ya da adam gibi çalışarak herkesin hayır duasını alarak güçlenerek gelecek nesline büyük miraslar bırakmıştır.
İşte Milli Eğitim Bakanlığı yapan şahsiyetler de böyledir. Bu Bakanlar ki yaptıklarıyla ya büyük eserler bırakmış veya uygulamalarıyla ülkesinin geleceğini karartarak, yetişen nesilleri, kendi değerlerinden yoksun, sevgiden uzak, ilim ve irfandan bihaber kişiler olarak yetişmesini sağlayarak, köksüz, ruhsuz ve emre amade uşaklar haline getirmişlerdir.
En acısı ise her iki tip yönetici de yaptıklarını reform olarak halka arzı uygun bulmuşlardır. Ancak insan yetiştiren kurumların yöneticiliği zorunlu kalmadıkça bu milletin evlatlarına verilmemiştir. Verildiği dönemlerde ise kula kulluk yapacak kadar acz içerisinde bulunan veya çıkarını her şeyin önünde tutacak şekilde yetiştirilmiş olanlar tercih edilmiştir.
Bu bilgileri kısaca sizlerle paylaştıktan sonra günümüze dönecek olursak; bu günlerde eğitim ve öğretim alanında reform adı altında Cumhuriyet dönemi boyunca yapılmayan en radikal değişiklikler yapılmaktadır. Maalesef bu değişiklikler yapılırken, insanlarımızın gönlünü okşayacak sözlerle başlanmış. Ne yazık ki insanımızı merkeze alan, onların katılımını sağlayan hiçbir hareket sergilenmeyip biz bilir biz yaparız siz de uyarsınız mantığı sergilenmiştir.
Ancak arzulanan hedeflere varabilmek için halk tahrik edilmiş, tahriklere gelmeyenler ise nankörlük ve kendilerine sunulan imkânlar karşısında duyarsız kalmakla suçlanmıştır. Unuttukları ise Türk milletinin hakir görülemeyeceğidir. Bu millet tarih boyu uşaklık yapmamış, bundan sonra da kimseye uşaklık yapmayacaktır. Yine bu millet, üzerine oynanan oyunu görmeye başlamıştır. Salonlardaki derleme ve toplamaların Barzani’ye karşı yaptığı şakşakçılar gibi hiç değildir.
Bir Bakan ki her söyleminde öğretmene hakaret etmiş ve aşağılamıştır. Kendisini okutup öğretenlerin onlar olduğunu, bu mesleğin bir peygamberlik mesleği olduğunu anlayamamıştır. Öğretmenlere en son hakareti ise “Ben öğretmen olmak isteyenleri, Eminönü’ndeki caminin önündeki güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın, Allahtan çocuklarım memur olmadılar” diyecek kadar zavallılaşmıştır. Bir eğitimci de kalkar Bakan bey sizi kim yemliyor derse ne olacak? Siz geçmişte ne idiniz şimdi nesiniz diye sorarsa ne diyeceksiniz?
Bu zat söylem ve davranışlarıyla yaptıkları bu çirkinlikler sonucu öğretmenlerin motivasyonunu bozmuyor mu? Bu bozulmuş morallerle verimli bir eğitim ve öğretim yapılmayacağını bilmiyor mu? Peki, bildiğine göre nereye veya kimlere hizmet ediyor. Bu durumda herhalde Türk milletine hizmet ettiği düşünülemez.
Aynı Bakan adeta din elden gidiyor feryatlarıyla, tüm yandaşlarını harekete geçirerek, yetkisini de kullanarak oluşturduğu baskılarla cami imamlarını da harekete geçirip, çocuklarınızı imam hatiplere kaydettirin dedirtmelerine rağmen geldikleri nokta ortada. Dün nasıl birileri imam hatiplere savaş açıp yenilgiye uğramışsa, bugün de bunlar tüm okulları imam hatibe çevirme savaşına girmiş, ancak başarısız olmuşlardır.  İnsanları mağdur etme adına yaptıkları bu hatayı 73 imam hatip okulunu kapatarak telafi etmeye çalışıyorlar.
Başka bir yönleri de her icraatlarıyla bir güzelin yanı koydukları onlarca çirkinliği de pazarlamaya çalışmalarıdır. Birçok alanlarda müfredata koydukları anlamsız seçmeli derslerle bir yerlerin emirlerini yerine getirme ve üç beş oy fazla alarak makam sürelerini uzatmaya çalışmalarıdır. Bunlardan Kürtçe, Lazca, Çerkezce, Gürcüce, Süryanice, Ermenice ve Rumca gibi dersleri 25 bin çocuk seçerken, Matematik Uygulamaları dersini 593 bin çocuk seçerek bu milletin bölücülüğe karşı olduğu mesajını da net olarak vermiş olmalarıdır.
Bu durum Bakana bir şeyler anlattı mı, yoksa sayının azlığı onu üzdü mü bilinmez. Bilinen tek şey ise kim ne yaparsa yapsın, ne kadar ayrıştırmaya çalışırsa çalışsın halkın bütünlüğüne sahip çıktığıdır.
Bu hava hep böyle kasvetli gitmeyecektir. Bir gün doğan pırıl pırıl güneşle her taraf aydınlanıp, karanlıktan kurtulacağız. O aydınlıkta her şey daha net görüleceği için, geçmişte edenlerin bugün hesabını verdiği gibi bugün yapanlar da o gün yaptıklarının hesabını verecektir.
Türk milleti dün vardı bugün de var yarın da olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları