Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU

Sadi SOMUNCUOĞLU

Bizde 'iç çatışma' çıkar mı?

Bunu bekleyen, hem de beklemekten sabrı taşan çok. Üstelik içeriden dışarıdan... Hemen söyleyelim ki, daha çok beklerler; zira bu mümkün değil. Son on sene bunun delili değil mi?

İç çatışma meselesini biraz açmak için kısa bir tarih turu yapalım: 1. Dünya Savaşı'nda yenildik, doğru. Osmanlı hükümetinin de kabul ettiği Sevr AntlaşmasıIna göre "Dil", "Din" ve Irk" azınlıklarına bölünecektik. Savaşta, öncesinde ve sonrasında korkunç katliamlar yapan, ordularımıza karşı düşman saflarında savaşan isyancı Ermeniler de cabasıydı. Her şey bitti deniliyordu. Ancak Türk Milleti, dağılmadı, birbirine düşmedi; Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde, canını dişine taktı Millî Mücadele yaptı; kazandı. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu. 

2'nci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanlar "Şark Enstitüleri" kurdu; "Türkiye nasıl parçalanır" diye araştırıldı. Uydurma 47 etnik grup icat edildi, Batı'da, "Kürt Enstitü"leri açıldı, kitaplar yayımladı, Türkiye dahil her yerde eğitim faaliyetleri başladı. Biz önemsemesek de, tam bir psikolojik savaş içindeydik. El ele veren Haçlılar, devşirilen etnik militanlarla ASALA, DHKPC ve PKK gibi birçok bölücü terör örgütünün kurulmasını sağladı, silahlı saldırılar başladı. 40 yıldır da devam ediyor.

Bunlar yaşanırken, bizim bazı anlı şanlı kişi ve partilerimizden, etnik tuzak fitnesine düşenler oldu. Tarihimize, uluslararası hukuka ve dünya gerçeğine aykırı olduğu halde, ülkeyi bölmeyi amaçlayan terör örgütü muhatap alındı. Bunları devlete ortak yaparak, terörü önleyeceğiz dediler. Müzakereler yapıldı. Can çekişen terör güçlendi, azgınlaştı.

Bu kanlı saldırılar, haritası da yayımlanan BOP çerçevesinde "Arap Baharı" adıyla, çeşitlendi, bölgeye yayıldı. Ülkemiz adeta kuşatılmış duruma düştü.

Konuya dönelim. Haçlıların güdümünde Libya'da, Yemen'de, Irak'ta, Suriye'de, hatta Mısır da [Ordu önledi] silah patlayınca ne oldu? Aşiretler, cemaatler, etnik gruplar kendi devletine de, birbirine de saldırıya geçti. Katliam ve akan kan durdurulamıyor. Üstelik hepsi de Arap ve Müslüman olduğu halde.

Şimdi soralım; Haçlı desteğindeki bu kanlı saldırılar, bizde daha önceden başlamadı mı? Evet. Peki neden çeşitli aşiret, etnisite veya dinci gruplar devlete saldırmadı, birbirlerini boğazlamadı? Neden, gerek bu ülkelerde, gerekse Yugoslavya'da iç çatışma başlayınca herkes can güvenliğini kendi topluluğuna kaçmakta aradı? Milyonlara varan nüfus hareketleri yaşandı da bütün bunların zerresi neden Türkiye'de yaşanmadı? Can güvenliği arayanlar neden Barzani Yönetimine değil de Batıya kaçmakta buldu çareyi? Hendek terörü yaşanırken, büyük azaplar çeken vatandaşlarımız, neden devletinin ve milletinin yanında yer aldı?

Uzatmadan cevabımızı verelim: Biz, birlikte Türk Milletiyiz; soyumuz, boyumuz, aşiretimiz, bölgemiz, ailemiz, mezhebimiz, inancımız, etnisitemiz ne olursa olsun bir milletiz; bütünüz. Sosyal ve kültürel dokumuz çok sağlam; yırtılamıyor; çözülemiyor. Kim ne derse desin, bu hayatın bir gerçeğidir. İnkârcılara verilen en güçlü cevaptır. Allah'ın bir lütfu diyerek bunun değerini bilmeliyiz.

İlim de bu gerçeği onaylıyor

Vatandaşlarımızın, 1927'den 1965'e kadar ve 1985'te yapılan nüfus sayımında ana dil sorusuna verdiği cevapların ortalaması yüzde 7,5 Kürtçe ve Zazaca'dır. İsteyenler, ODTÜ'den Ali Tayyar Önder'in "Türkiye'nin Etnik Yapısı" kitabına bakabilir. Kitapta, bugüne kadarki bütün araştırmalara yer verilmiştir. Bir de, "kendini ne hissediyorsun", yani kimlik araştırmaları vardır ki, çok önemlidir. Boğaziçi Üniversitesi ile Açık Toplum Vakfı'nın yüz yüze yaptığı araştırmada (2011) etnisitenin oranı yüzde 2'dir. 2014'de bu oran yüzde 6. Türk Devletinin vatandaşıyım diyenler yüzde 76.3 ve Türk Milletinin bir parçasıyım diyenler yüzde 61.6'dır. İkisinin düzeltilmiş sonucu yüzde 94 Türk Milletindenim çıkıyor. AB'nin 2005'te yaptığı ana dil araştırmasında vatandaşlarımızın yüzde 93.7'sinin ana dili Türkçedir. (AB Sitesi)

Sonuç: Bu kısa özetten sonra kesin olarak demeliyiz ki, bizde iç çatışma olmaz. Saf (Temiz) bir millet olduğumuz için, aldanabiliriz; kumpasa düşebiliriz. Ancak, bu devam etmez. Kimse kendini yormasın!

.......

Not:

1. Araştırmacı Yazar Necdet  Bayraktaroğlu'nun "Tarihimizdeki Muhteşem Mektuplar"dan sonra ikinci kitabı "Tarihimizi Aydınlatan Belgeler" yayımlandı. Panama Yayıncılık'tan çıkan bu değerli eserde: Kitabeler-Ahitnameler-Vasiyetnameler-Fetihnameler-Zafernameler-Nizamnameler-Fütüvetnameler-Fermanlar-Nizamnameler-Fetvalar gibi temel belgeler ve yorumlar yer almaktadır. Bayraktaroğlu bu hizmetiyle; Türk Milletinin ve medeniyetinin asaletini, ruh yüceliğini, dünya görüşünü, adalete dayalı hakimiyet anlayışını ve insanlığa karşı taşıdığı kutsal görevleri kesin ve açık bir şekilde su yüzüne çıkarmıştır. Çağlar üzerinden aşarak zamanımıza da ışık tutan bu iftihar belgelerinin her Türk evladı tarafından bilinmesi, yıpratılan Türk kimliğinin onarılması bakımından büyük önem taşımaktadır.

2. Necdet Ekici'nin 18 Mart 2018 Pazar günü saat 14.00-17.00 arasında Ankara'da Millî Kütüphane Konferans Salonu'nda, "Çolpan Yıldızı" öykü kitabının tanıtım ve imza günü yapılacaktır. Yazarın, "Ona her baktığımda fırtınalar kopardı gönlümde. Bir dolunay güzelliği ile salınırdı karşımda. Issık Göl'ün maralıydı o." dediği son eseri de Akçağ Yayınları'ndan çıktı.

Yazarın Diğer Yazıları