Bizde olacağa bakın...

      Demokratlara göre Birleşik Devletler, siyasal tarihinde ilk kez faşist bir başkan tarafından yönetilecek...

      Cumhuriyetçiler'in Donald Amca dedikleri Trump'ı bir kısım insan da deli olarak niteliyor...

      Kim ne derse desin, onu başkanlığa taşıyan kesimin büyük bir bölümü Başkan'ın İslam toplumlarına bakışına onay verdiğini  gösterdi. Bu onayı da "Terörden çok canımız yandı" diyerek haklı göstermeye çalışıyorlar...

       Böylece Avrupa'dan sonra Amerikan kamuoyunda da değişik yerlerde yaşanan terörün Müslümanlar tarafından yapıldığı kanısı maalesef yaygın hale geliyor...

        * * *

        Bu gelişmeler yaşanırken Federal Yargıç James Robart Trump'ın vize kararını durdurdu. Eskiden olduğu gibi yedi İslam ülkesi yurttaşları vize alarak Amerika'ya girebilecek. .

        * * *

       Değerli okurlar; varsayalım ki bizde de tek adamlık sistemi başladı. Başkanımız, faşist denilen Trump'ın kararına benzer bir karar verebilecek mi?

       Evet, verebilecek...

       Bunu da, elindeki KHK çıkarma yetkisine dayanarak yapacak; önce KHK diyecek, sonra da karar...

       Bir yargıç tıpkı Federal Yargıç James Robart gibi, bu kararı durdurursa ne olur...

      Olacağı şudur; Adalet Bakanı ile HSK -Hakim ve Savcılar Kurulu (*) derhal harekete geçer ve o yargıç görevinden apar topar alınarak devlet düşmanlığı suçuyla yargılanabilir..

       * * *

       Başkanlık, hangi ülkede ve hangi siyasal anlayışta olursa olsun bu tür siyasal ve toplumsal yanlışların acısını halka çektirir...

       Hadi buyrun, başkanlık sistemine evet deyin!

------------------------------------

(*) -Kuruldan Yüksek sıfatını kaldırdılar...

------------------------------------

Alacak verecek

------------------------------------------------

      Su Ada Hazine'nin mi, Galatasaray Kulübünün mü, yoksa Abdülhamid'in beşinci göbek torununun mu?

      Sordum, "Hazine'nin" dediler...

      Bir protokolle kulübün kullanımına bırakılmış...

      Bu hak da defalarca yenilenmiş...

      Durum bu merkezde...

      * * *

      Konuyu gündeme torun taşıdı...

      Bize de söz hakkı tanımış oldu...

      Evvel emirde herkes bilsin ki Osmanlı'nın borçlarını cumhuriyet son kuruşuna kadar ödedi...Dolayısıyla ülkeyi berbat eden ve onu el âleme teslime hazırlanan hanedanla mensuplarının Türkiye Cumhuriyet Devleti'nden alacağı tek kuruş yoktur...

      Miras yoluyla da böyle bir talep yapılamaz...

      Devletten hak iddia etmek için önce cumhuriyetin hanedandan alacağı para ödenmelidir...

      * * *

      Abdülhamid, Osmanlı devletini tam 15 ayrı dış kanaldan, -çoğu tefeci- borçlanma yaparak büyük yük altına soktu. O paralar da devleti yönetmeye yetmedi.

      Tarih uzun hikâye...

      Şu kadarını söylemek mümkün; saltanat düşkünlüğü, ikbal hırsı ve basiretsizlikle akılsızlık bir araya gelince Osmanlı devleti meteliğe kurşun atar duruma düştü...

       Günümüzdeki Osmanlı hayranları buna rağmen Abdülhamid'e methiyeler düzmekten geri kalmıyor...

       Böyle birine hayranlık duyanların beyinleri herhalde dumura uğramış olmalı...

       * * *

     Bir ülkenin kaderi tek kişinin ellerine bırakılıp denetleme mekanizması da ortadan kaldırılınca işte böyle oluyor, o devlet gırtlağına kadar borca batıyor...

       Abdülhamid, 33 yıl süren saltanat sürecinde para bulmak için Yahudi tefecilere ve Osmanlı Bankası'na sığınmaya çalıştı, ülkeyi tefecilerin ve ipleri yabancıların elinde olan sermaye gruplarının ipoteğine terk etti...

       1912'den önceki borçların yüzde 62'sini, 1912'den sonraki borçların -Hilafetin ilgasına kadar ki dönemin- yüzde 77'sini, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödedi. En son ödeme ise 1954 yılında yapıldı...   

       Dolayısıyla devşirme hanedanın ve onun günümüze kadar gelen ahfadının bizden tek kuruş alacağı yoktur.

      Kezalik bir santimetre kare de toprak...

    

Rıdvan da var mı?

---------------------------------------------------------------

      ERDOĞAN, başkanlığını âdeta ilan etti...

      İktidarın açılışını yaptığı Mersin Şehir Hastanesi'nde konuştu ve AKP tarafından otobüslerle meydana taşınan yurttaşlara

"Referanduma evet mi" diye sordu...

      Cılız bir "Evet" yükselince de üzüldüğü yüzünden anlaşıldı...

      * * *

      Yargıçlara, savcılara, polislere zam yapılacak dediler; emekli memura büyük miktarda ikramiye ödenecek dediler; beyaz eşyadan, elektronik cihazlardan ve ev aletlerinden ÖTV kaldırıldı dediler; Bazı KDV'lerden indirim yapıldı dediler, 240 aya varan taksitlendirmeyle ev verilecek dediler...

      Biri bile kâr etmedi, kimse cân-u gönülden evet demedi...

      Konuştuğum bazı spor adamları "Evet diyenler arasında Rıdvan da varsa, ben yokum" dedi...

      * * *

      Unutmadan, ilk şikâyet de Başbakan'dan geldi:

      -Evet kampanyasını magazinleştirdiler...

      Alaya alınan kampanyalar karşısında daha ne deseydi yani...

 

Yeni dilek

-------------------------------------------------------

      OKTAY Öztürk, Bahçeli'nin etrafındakiler arasında en sessiz MHP'liydi. Dili açıldı, o da konuşmaya başladı:

      -Başka varlıklar, başka emeller peşinde koşanlara uğurlar olsun...

      İnsan yolcu edileceğini anlayınca hiç kendine uğurlar olsun der mi be kardeşim...

 

Ört ki ölem

------------------------------------------------------

      AKP, referandum kampanyalarında üç önemli konuyu işleyecekmiş...

      Açıkladılar:

      -Güvenlik, ekonomi ve işsizlik...

      Güvenlik yok, ekonomi berbat, işsizlik arş-u âlâda.

      Demek ki hepsinin üstünü kampanyayla örtecekler.

 

ANLAMLI SÖZLER

----------------------------------

       YÜKSEK insanlar adalet için, alçak insanlar ise çıkarları için çaba gösterir.                                               (KONFÜÇYUS)

Yazarın Diğer Yazıları