Bizim anlayışımız

İki sözümüzden biri demokrasi sözcüğü ile biter. Ne kadar demokratiğiz ve demokrasi kurallarına uyarız orası ayrı bir konudur. Bizim ülkemizde demokrasi deyince akla gelen ben ve benim çıkarlarımdır. Bunu birisi yapıyor da başkası karşı mı çıkıyor, tabii ki hayır. Demokrasiyi ancak çıkarlarımıza aykırı bir durum olunca hatırlarız.
    Son günlerde demokrasinin gereği dediğimiz, seçimle yatar seçimle kalkar olduk. Ancak yapılacak olan seçimin demokrasiye uygunluğunu hiç tartışmadık. Varsa da yoksa da falan parti barajı aşar mı, kim ne kadar oy alır veya kim iktidar oluru tartışır olduk. Hiç birimiz de bu seçimler demokratik mi, yoksa seçilmişlerin seçimi mi diye sorgulamadık.
    Cumhurbaşkanı ve parti başkanlarının hazırladığı listeler Yüksek Seçim Kurulu'na sunulduğu andan itibaren, aday olup da listelerde yer alamayanlar ve eskiden vekilken şimdi ceylan derisi koltuklarını kaptıranların etmedikleri küfür, söylemedikleri söz kalmadı. Madem ki senin partin kötüydü, ülkeye bir şey vermiyorduysa beş yıl onlarla nasıl el kaldırıp indirdin? Niçin istifa etmedin veya bugün söylediklerini o kürsüden söyleyemedin? Yetmedi, parti başkanına bir kısım sıfatlar yakıştırarak onu neden ulvileştirdin? 
    Sizler o koltukları babalarınızdan kalma miras zannederek başkalarına layık görmezken, yeni aday adayları ise farklı iddialarla yola çıkıp methiyeler dizdiği partinin başkanından çizik yiyince, başkana ve partiye saldırarak bir çok ağır ithamlarda bulundular. Her ikisinin de bilmediği ise kendilerinden daha paralıların ve emir kullarının çıkacağıdır. Halbuki işin temelinde yaşananın bir sultalık, demokratik kurallara uyulmamasından kaynaklandığıdır.
    Peki bu kadar bilgi yoksunu ve hırs sahiplerinin Meclis'te olması acaba bu ülkeye ne getirir? Nitekim getirmediği de görülmüştür. Amaç parmak kaldırmak, yandaşları kayırmak ve ballı maaş almak olduğu halde buna bile yetersiz diye bağırdıkları da vakıadır.
    Parti liderleri ise aday belirlemede öncelikle yakınlarını, kendisine hizmet eden avanesini, paralıları ve emir erlerini hedefine alıp sonuçlarını Yüksek Seçim Kurulu'na sunmaktadır. Yasalar gereği bu kurul da sunulanları bize onaylatarak demokrasiyi uygulamış olmaktadır. Ancak bir partinin, tabanın sesini dinleyerek adaylarını belirlemesi bizleri ilerisi için ümitlendirmiştir. Kendilerini kutlarken diğerleri de bu davranışı örnek alırlar mı diye ümitleniyoruz. Kendi gelecekleri için insanları hain ilan edenlerin ve ülkeyi bile pazarlık konusu yapanların hiç de örnek alacaklarını düşünmüyorum.
    Parti fanatikleri ise sokaklara dökülüp, kavgalı gürültülü afişler asarak yine propagandalar yapacaklardır. Seçim bittikten sonra kimse kimseyi tanımayacağı için, onlar işsiz ve aç kalmaya devam edeceklerdir. Çalışıyorsa aldığı üç kuruşu faturalara yatırarak, bankadan kredi çekerek, borçlarını katlayacaklardır. Seçilenler ise maaşlar yetmiyor diye kendilerine zam üstüne zam yapıp, yakınlarını okullara ve işlere yerleştireceklerdir. Konuşursan da bir suç isnadıyla alınarak götürülüp, günlerce çocuklarının yüzünü dahi göremeyeceklerdir.
    O sesimiz ve gözümüz olduğunu iddia eden bazı medya kuruluşları ise yaptıkları yandaş yayıncılıkla bizlerin gözlerine bant, kulaklarına tıpa olurken, seçim sonrası ihaleleri ve reklam geliri diyerek şiştikçe şişeceklerdir.
    Ey dünyadan bihaber yaşayanlar, her şeyi gazetenin yazdığı, televizyonun söylediği ve parti başkanlarının ifadelerinden ibaret sananlar. Demokrasinin adı kullanılarak nasıl kullanıldığını gör artık. Aziz şehitlerimiz; sizin kanınızla suladığınız toprakları nasıl pazarlık konusu yaptığımızı, bayrağı ayaklar altına aldırdığımızı biliyorsun. Çünkü sizler ölüler değilsiniz. 
    Biz ise buyuz işte. Kaşık kaşık toplar, kepçe kepçe dağıtırız. Yetmez gibi bir de çıkar eli açıklık, cömertlik ve dürüstlüğümüzle övünürüz. Hiç düşünmeyiz ki bu ülke bize emanet, bu topraklarda ben de demokrasi içerisinde eşit vatandaş olarak yaşayayım diye. Kimileri yer kimileri de bizim gibi bakarsa kıyamet yakındır. Buna bile kimileri böyle gelmiş böyle gider derler.
    Öyleyse buyurun miting alanlarına, gırtlağınız parçalanıncaya kadar bağırın. Yetmezse kavgalar edin, birilerinin çıkarı uğruna ölerek niyazi olun. Bunları yapalım ki birilerinin sultanlığı kendimizin ırgatlığı devam etsin.

 

Yazarın Diğer Yazıları