Bizim istihbarat kurumlarımız yok mu?

Terör örgütünün elebaşısı Murat Karayılan’la ilgili iddiaların ardı arkası kesilmiyor. İddialara göre MİT, İran gizli örgütü Savama’ya (yahut bugün ismi neyse) haber vermiş ve bunun üzerine güvenlik güçleri baskınla yakalamış, hatta tartaklamışlar. Fakat sonra Karayılan’la pazarlık edip bırakmışlar.
İddiaların ve soruların ardı arkası kesilmiyor. Konu sadece gazetelere sızan kulis haberlerinden ibaret olsa sorun yok. Ancak İçişleri Bakanı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı pozisyonundaki devlet yöneticileri konuyla ilgili farklı şeyler söyleyince durum ciddiyet kazanıyor.
Sıradan bir devlet memuru yahut özel sektör görevlisi de olsanız bir kurumu yahut kesimi temsil konumunda konuşuyorsanız, sözlerinize dikkat etmeniz gerekiyor. Herkesin kendi keyfince ve gelişigüzel açıklama yapma hakkı ve lüksü yoktur. Devlet ve kurumların saygınlıkları şahıslardan önce gelir. Bu konularda bilgilendirecek devlet kurumları vardır ve onlardan doğru bilgiyi isterseniz. Yok, eğer istihbarat kurumları devlet yöneticilerini farklı bilgilendiriyorsa o zaman gerçekten daha ciddi problemleriniz var demektir. 
Farkındaysanız bizim istihbarat ve diğer devlet kurumlarımız bu olayda pasif duruyorlar. Karayılan’ın gizlendiği yerin koordinatlarını belirlemişler ve başka bir devletten bunu yakalayıp getirmelerini istiyor. Peki, siz niye bi zahmet almıyorsunuz? Sanki Kandil’den kendileri gidip alsalar, İran, Irak, ABD yahut başka bir devlet itiraz edecek! Bırakın tepki göstermeyi aksine teşekkür bile ederler. Öyleyse bu sessizlik niye?
PKK liderleriyle müzakere yürüten MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’in medyaya sızdırılan konuşmalarına göre, istihbarat kurumumuz örgüt yöneticilerini her an paketleyebilecek bir yetenekte. Bunu PKK da kabul ediyor...
Kandil’i vurmalarını ABD’den, Irak’tan ve Barzani yönetimindeki özerk bölgeden istiyoruz; fakat sınırlarımız içindeki Kandil’i vurmak için bile on yıl bekliyoruz. İstihbarat kurumlarının operasyon yetkisi olmadığı savunması getirilebilir. Benim niyetim de sorumluluğu sadece istihbarat teşkilatına atmak değil! Bu bir devlet zihniyeti meselesidir ve maalesef genel olarak Türkiye’yi zaaf içinde göstermektedir.
Bana Öcalan’ın ve Şemdin Sakık’ın alınmasını örnek vermeyin? Evet nisbeten bir başarıdır ama başkasının kargosunu alıp taşımanın ötesinde pek bir değer ifade etmemektedir.
Konu sadece terör örgütüyle ilgili de değildir. Mesela Libya’daki  “direniş hareketi”  ile ilgili önceden bilgi toplansa, Başbakan Erdoğan Kaddafi’nin elinden plaket alır mıydı? Yahut Beşşar Esad’ın durumunun gerçekten sallantıda olduğunu bilse, Erdoğan ailesiyle birlikte gidecek kadar sıcak bir diplomasi izler miydi?
Bu gibi önemli durumlarda değilse varlıklarını ne zaman hissedeceğiz?
Biz de istihbarat kurumlarımızın parmak ısırtacak operasyonlar yürüttüklerini görmek ve bununla gururlanmak istiyoruz. Bu konularda önemli mesafeler katedilse de maalesef önemli istihbaratları hâlâ ABD’den ve İsrail’den alıyor olmak hiç de hoşuma gitmiyor. Başka bir devlet size kendi edindiği bilgileri süzmeden aktarır mı? Bu bilgilerin posasıyla nasıl bir başarı sağlamayı düşünüyorsunuz?

Yazarın Diğer Yazıları