BM toplantısı ve itibar

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi dönem başkanı Fransa ve AKP hükümetinin ve onun derin Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun önemli gayretleriyle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 30 Ağustos 2012 tarihinde toplanmıştır. Toplantının tek gündem maddesi Suriye’yeydi. Güvenlik Konseyi 5’i daimi, 10’u da dünyanın çeşitli bölgelerinden dengeli olarak iki yıllığına seçilen on beş ülkeden oluşmaktadır. BMGK’nin beş daimi üyesinden en önemlileri olan ABD, Çin ve Rusya Dışişleri Bakanları katılmamıştır. Davutoğlu, Washington’a Suriye’de ‘Güvenli Bölge’ oluşturma kararı çıkartmak için gitmiştir. Bırakınız bu kararı çıkartmayı, konu sadece Davutoğlu tarafından dile getirilmiş ve gündeme bile alınmamıştır. Yakın dostu ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton toplantıya bile gelmemiştir. Toplantıya katılan ülkeler ortak bir deklarasyon yayınlamayı da reddetmişlerdir. Davutoğlu boyunun ölçüsünü almıştır. Ama ülkemize yazık oluyor. Türk devletinin itibarı zedeleniyor. Türk diplomasisi Osmanlının devamıdır, yani bir imparatorluk diplomasi tecrübesine ve kabiliyete sahiptir. Güvenilir, itibarlı ve rasyonel olma şöhreti vardır. Ancak AKP hükümeti ve derin Dışişleri Bakanı bu tarihi ve yetenekli dışişleri bakanlığının bilgi ve tecrübe birikimini kullanmamaktadır. Kendi mayalarına uygun birkaç danışmanla Türk dışişlerini yürütmektedirler. Netice de maalesef önümüzdedir.
Davutoğlu Türkiye’nin 80 bin Suriyeli mülteciye 300 milyon dolar harcadığını belirtmiştir. AKP iktidarının Esad rejiminin uluslararası politikada itibar kaybetmesi ve dış müdahaleye zemin hazırlamak ve meşruiyet kazandırmak için Suriyeli mültecilerin Türkiye’ye gelmelerini teşvik, hatta organize ettiği yabancı basında yazılıp çizilmiştir. Davutoğlu Türkiye’de yaptığı açıklamada, mülteci sayısı 100 bini bulduğunda Suriye sınırları içinde güvenli bir bölge yapılarak bu mültecilerin kendi ülkelerinde barınmasının sağlanacağını belirtmiştir. Bunun amacı; Esad rejiminin egemenlik alanını daraltmak ve Esad’a karşı savaşan muhalefetin güvenli bir bölgeye sahip olmasını sağlamaktır. Ancak Davutoğlu’nun anlamak istemediği bir durum var. Çin, Rusya Federasyonu ve İran başta olmak üzere Esad rejimine birçok ülke silah, mühimmat ve politik destek vermektedir. Yani Kaddafi ve Mübarek gibi terk edilmiş değildir.
ABD ve yakın müttefikleri İngiltere ve Fransa, Suriye’ye acil bir askeri müdahaleye karşılar. ABD Başkanı Barack Obama’nın, 6 Kasım başkanlık seçimlerinden önce seçilmesini riske sokacak Suriye macerasına girmeyeceğini siyaset ile ilgisi olmayan manav ve kasaplar da tahmin eder. Ama ne hikmetse Davutoğlu ve ekibi bunu göremiyor. Uluslararası müdahalenin mülteci sayısıyla doğru orantılı olduğuna inanıyorlar. Bu nedenle de mülteci akınını provoke ediyor ve onlara Hatay’da olağan üstü ihtimam göstererek mülteci gelişlerini özendiriyor. Bu ihtimamı o kadar abarttılar ki birçok mültecinin kendisini dokunulmaz görerek lokantalarda kebaplar ve kahvelerde çaylarını içerek hesap ödemediklerini televizyonlarda görmekteyiz. Bu davranış bir suç olmasına rağmen Suriyeli mültecilere polisler dokunmamaktadır. Birleşmiş Milletler Mülteci Komisyonu görevlileri ve Fransa Dışişleri Bakanı Lauran Fabius Hatay’daki mülteci kamplarını gezdikten sonra bu kampların uluslararası konfor standardının üzerinde olduğunu açıklamışlardır. Türkiye’de pancar söken, fındık toplayan ve mısır kıran tarım işçilerinin yevmiyelerinin 15 lira olduğunu söyleyelim ve Suriyeli mültecilerin konforlarının yorumunu ve öfkesini siz okuyuculara bırakalım. Hiç şüphe yoktur ki bir savaş içinde, olası gerçek ihtiyaç sahiplerine, mal ve can güvenliği olmayanlara yardım etmek minimum insanlık görevidir. Onları kaderleriyle baş başa bırakmak Türk örf ve adetlerine uymaz. Yardım yapılmalıdır ama onların sorunlarını emperyalist politikalara alet etmemek gerekir. BM Mülteciler Komisyonu’na göre şu anda Türkiye, Ürdün ve Lübnan’da 265 bin mülteci, 1.2 milyon kişi Suriye içinde can güvenliği gereği yer değiştirmiş ve 2.5 milyon kişi de büyük risk altındadır. Bu rakamlar BM’in resmi rakamlarıdır ve uluslararası bir müdahale için meşruiyet oluşturabilir ama ABD için henüz müdahale zamanı gelmemiştir. Bu gerçekleri bir de biz Davutoğlu ve ekibinin yüzüne karşı okumuş olalım belki bir faydası olur, ne de olsa bizim ülkemizi yönetiyorlar

Yazarın Diğer Yazıları