Böl parçala yok et

Başbakan ileri demokrasiyi getirme adına, ABD, AB ve PKK ile görüşmek suretiyle kapalı kapılar arkasında birkaç yandaşıyla birlikte hazırladığı sözde demokrasi paketini, 45 dakikalık bir hamaset içeren sözlerinin arkasına sığınmak suretiyle açıkladı. Sonucunda ise Türk milleti yerine anılan kuruluşların takdirini aldı.
Açıklanan bu paket ile Türklüğün açıkça hedefe oturtulduğu, halkımız arasında nasıl bir nifak tohumları ekildiği ve bölücü örgütün istekleri yerine getirilerek ülke içerisinde bir Kürdistan coğrafyasının oluşturulmaya çalışıldığı halkımız tarafından görülerek inşallah yeter artık denir.
Bölünmeyi hızlandıracak, etnik milliyetçiliği körükleyecek, yarınlarımızı Osmanlı Devletinin son zamanlarına dönüştürecek ve halkın hazmından sonra gerisi gelecek olan bu paket, sadece eğitim boyutu bile başlı başına nasıl bir vahametle karşı karşıya olduğumuzun göstergesidir.
Q, X ve W harflerini alfabemize sokma adına TCK’dan bazı harflerin kullanılmasıyla ilgili cezaların kaldırılarak klavyelere özgürlük getirildiğinin iddia edilmesi, Kürtçeye özgürlük getirdik diyememelerindendir. Çünkü Başbakanın ifadesiyle ülkede yaşadığı iddia edilen 36 etnik gruptan Kürtler hariç hiç biri bu harfleri kullanmamaktadır.
Kaldı ki, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte ülkenin Latin alfabesine geçişinde neden bu harflerin alfabemizde yer almadığı kamuoyuna anlatılmamıştır. Amaç sadece klavyeye özgürlük olmuş olsaydı, herkes bilgisayar kullanıyor. Bilgisayarlarda da bu harflerin bulunması ve kullanılmasından dolayı da hiç kimse cezayı müeyyideye tabi tutulmamıştır.
Diğer bir konu ise üniversitelerde Kürtçe kürsüleri kurulması, dershanelerde Kürtçe eğitimin serbest bırakılması, müfredata seçmeli ders olarak Kürtçenin konmasını müteakiben şimdi de özel okullarda da Kürtçe eğitime başlanmasıdır. Başbakan bunu övünç vesilesi yaparak eğitimde tanınan haklarda AB’nin önünde olduğumuzu söylemiştir.
Avrupa, demokrasi konusunda bizden daha mı gerideki, orada yaşayan etnik gruplara bu hakları vermiyorlar. Ama bize dayatıyorlar. Nedendir? Ayrıca Anayasamızda eğitim dilinin Türkçeden başka bir dil olmayacağı ifadesi hiç mi bir anlam ifade etmiyor? Bu, ben anayasa falan tanımam anlamına gelmiyor mu, sizlerin anladığı ileri demokrasi anlayışı bu mudur?
Ünlü düşünür Konfüçyüs’e sorarlar; “Bir ülkeyi yönetmeye çağırsalar ilk olarak ne yapardınız?” Büyük düşünür hiç kuşkusuz dili gözden geçirmekle işe başlardım der ve devam eder;  “Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılmaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”  Konfüçyüs bu sözleriyle bugün ülkemizde yapılan Q, X, W harflerinin alfabeye sokulması ve eğitimin başka dillerde yapılmasının sonucunun neler doğuracağı konusunda sanki bizleri uyarıyor.
Eğitimdeki bir başka konuda okullarda yıllardır okutulan andımızın kaldırılmasıdır. O ant ki, millet olmanın hafızasıdır. Kaldırılması Türklüğün hafızasının silinmesinin planlanmasıdır. Bununla Türk ve Türkçe düşmanlığı yapılmaktadır. Bu durum ise sadece Türk düşmanlarını sevindirmiştir. Kaldı ki Cumhuriyeti kendisini Türk kabul edenler kurmuştur.
1933 yılından beri okullarımızda çocuklarımızın milli duygularını güçlendirmek için okutulan andımızın kaldırılması için yargıya gidilmiştir. Danıştay’ın 8. Dairesi 18 Şubat 2011 yılında 982 sayılı kararıyla  “Anayasanın 66. Maddesinde, Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür”  hükmünden hareketle açılmış bu davayı ret etmiştir.
Ayrıca medeniyetin beşiği kabul ettikleri ABD’de, devlet olmalarında büyük katkımız olan ve PKK’nın çok sevdiği kuzey Irakta da andımıza benzer metinler okutulmaktadır. Kışın soğuğunda çocukların bekletilmesi bahanesine gelince; okula gelen bir yetkiliyi saatlerce bekletip alkışlatırken o soğuklar neden önemsenmemiştir.
Bu da göstermektedir ki, yapılmaya çalışılanlar egemenlik haklarının başkalarına devri anlamına gelmektedir. Bunları ne Anayasa ne de mahkeme kararları durdurabilmiştir. Ben de dâhil Türk halkındaki kanaat o ki, yapılmaya çalışanlar ülkeyi bölüp parçalayarak yok edecek hareketlerdir. Ne acı ki bunun adına da demokratikleşme denmektedir.
Her şeye inat; “Varlığım Türk varlığına armağan olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!”

Yazarın Diğer Yazıları