BOP ve Arap isyanları

11 Eylül saldırıları sonrasında ABD’nin Afganistan ve Irak’ı işgal etmesi ile birlikte Bush Yönetimi adını Büyük Orta Doğu Projesi dediği bir projesi açıklamıştır. BOP, Orta Doğu, Kafkasya ve Orta Asya’nın toplamı yani Türk Dünyası ve Arap Dünyasına İran ve Afganistan’ın eklemlenmesidir. BOP’un açıklanan amacı, İslam coğrafyasının siyasi coğrafyası ve siyasi kültürünün bir daha 11 Eylül saldırısı üretemeyecek şekilde yeniden şekillendirilmesidir.
Bu amaçla, BOP kapsamındaki ülkelerde başarısız laik otoriter rejimler ılımlı İslami demokratik ya da yarı otoriter rejimlere dönüştürülmelidir. Böylece ABD’nin Arap halklarının nefret ettiği laik otoriter rejimleri desteklemesine gerek kalmayacaktır. ABD yeni İslami rejimlerle dostluk ilişkisi kuracaktır. BOP halkları da Amerikan düşmanı olmayacaklardır. Bu yeni siyasi kültürde el Kaide gibi örgütlerin üremesi mümkün olmayacaktır.
BOP’un bu açıklanan hedefinin dışındaki hedefi 21. yüzyılın başında ABD’nin BOP’nun petrol ve doğalgaz kaynaklarına el koyarak, başta Çin olmak üzere rakip güçlerin ekonomik kalkınmalarını da denetim altına alma arzusudur. Ayrıca İsrail’i için yaşamsal tehdit olduğu ileri sürülen İran’daki rejiminin tasfiye edilmesi, önce K. Irak’ta sonra diğer bölge ülkelerinde bir bağımsız birleşik Kürdistan’ın kurulması da BOP’un diğer hedefleri arasındadır.
BOP’un ilk aşaması belirli ilerlemeler kaydedilmekle birlikte başarısız olmuştur. ABD Afganistan’da istediği sonucu alamamıştır. Irak’ta ise bir Kürdistan’ın temelleri atılmakla birlikte Bush döneminde olağanüstü başarılı bir dış politika geliştiren Tahran, güçlenerek bölgedeki en önemli güç, Irak’taki gerçek işgalci güç olmuştur. Tahran, Irak savaşı sırasında yaşanan petrol krizlerinden de büyük ölçüde istifade etmiştir. Petrol fiyatlarındaki artıştan büyük ekonomik katkılar sağlamış, nükleer santral politikasını hızlandırarak sürdürmüştür. İran’ın Orta Doğu şii hilali adı verilen Lübnan’a kadar uzanan alandaki gücü de
artmıştır.
Bu gelişmeler ABD’nin Irak’ın bölünmesini ertelemesine yol açmıştır. Çünkü Irak’ın bölünmesi durumunda Güney ve Orta Irak’ta Tahran ekseninde bir şii Irak çıkması düşüncesi Washington’u rahatsız etmiştir. Bush görevden ayrılırken geriye ağır bir ekonomik kriz içinde bir ülke, iki savaş batağına batmış ve kazanma ihtimali olmayan bir ordu, müttefikleri ile kavgalı ve dünyada sevilmeyen bir ABD bırakmıştır. Aynı zamanda ABD’nin arka bahçesi olan Latin Amerika’da anti Amerikancı yönetimler ardı ardına kurulmuştur. Çin, sekiz yılı ekonomisini inşa etmek ve ABD’ye Afrika başta olmak üzere rakip olmak ile geçirmiştir.
Obama, ABD’nin Bush döneminden hızla uzaklaşması için dünyaya yönelik bir halkla ilişki girişimidir. Bush’un geride bıraktıklarının da toplanması amacını taşımaktadır. Peki BOP tamamen gündemden kalkmış ve terk edilmiş midir? ABD dış politikasını inceleyenler bilirler ki, ABD yeni bir dış politika doktrini ortaya koymadan diğerini tasfiye etmez.
Obama döneminde BOP vurgulanmamakla birlikte tasfiye edilmemiştir. BOP’u sadece Amerikan ordusu olarak düşünmemek lazımdır. BOP’un en az Amerikan Ordusu kadar önemli başka araçları vardır. Bunlar yönlendirilen kitle iletişim araçları, PO aracı haline gelen internet, Batı’nın harekat merkezleri olan sözde STO’lardır.
Başka yöntemlerle ve daha düşük profil ile sürdürülmeye devam etmektedir. Obama, Bush’dan farklı olarak eşitler arasında birinci bir Amerika fikrine daha yakın görünmektedir. Bush’un geride bıraktığı ekonomik krizin finansal krize dönüşmesi, Afganistan’da derinleşen batak, Obama’nın hareket alanını daraltmaktadır.
Bu aşamada Tunus’ta bir isyan patlak vermiştir. Bu isyan önceden planlanan bir komplo gibi görülmemektedir. Öyle ki, Fransız Dışişleri Bakanı devrilen Tunus Başkanı havaalanına giderken Fransa’nın yapabileceği askeri yardımdan bahsetmiştir. Esasen Tunus’dtki siyasi rejim akla aykırıdır. Bütün aydınları hatta halkın bir kısmı Fransızca konuşan, Fransız televizyonlarını seyreden, Fransız aydınlarının kitaplarını okuyan, Fransa-Tunus arasında yaşayan bir halk, otoriter tek parti rejimini kabullenmiştir.
Üstelik, El Cezire televizyonunun yayına başlamasından itibaren bütün Arap halkları gibi Tunus halkı da demokratik tartışmayı, demokratik haberciliği yaşamaya başlamıştır. İnternet, facebook, twitter gibi araçlar da demokratik algının güçlenmesine yol açmıştır. Böyle bir alt yapı siyasal rejimin ilk darbede devrilmesine ve rejimin önünün açılmasına neden olmuştur. Tunus’ta rejimin devrilmesinin en önemli etkisi bütün Arap coğrafyasına halkın bir diktatörü devirebileceğini göstermiş olmasıdır.
Tunus’u Mısır izlemiştir. Mısır Tunus ile karşılaştırıldığında gerek Orta Doğu gerek batı için çok büyük bir öneme sahiptir. Bundan dolayı üstelik Mubarek’in direnmesi ile süreç uzayınca ABD’nin süreci kontrol altında tutmak için müdahalesi gelişmiştir. Böylece Mubarek’in iktidardan uzaklaşması ordu kontrollu bir görev devretme şeklinde gerçekleşmiştir. Mısır’ı, değişik yoğunluklarda Libya, Suriye,
Bahreyn takip etmiştir.
- Yorumlar 0
- Erdoğan-Bahçeli Bölünme Anayasasına Neden Karşıyım?20 Aralık 2016 Salı 00:00
- Suriye'nin kuzeyinde işler gittikçe daha kötüye gidiyor04 Ekim 2015 Pazar 00:00
- 400 milletvekili olsaydı ne olacaktı?27 Eylül 2015 Pazar 00:00
- Güneydoğu Anadolu'da son durumun fotoğrafı20 Eylül 2015 Pazar 00:00
- Seçim güvenliği için sıkıyönetim kaçınılmaz13 Eylül 2015 Pazar 00:00
- 1 Kasım seçimlerine giderken Türkiye'nin durumu nasıl tanımlanabili04 Eylül 2015 Cuma 00:00
- Seçimler Öncesinde AKP'nin Büyük Açmazı30 Ağustos 2015 Pazar 00:00
- Erken genel seçime giderken23 Ağustos 2015 Pazar 00:00
- Kıbrıs'ta neler oluyor?16 Ağustos 2015 Pazar 00:00
- Savaş başlıyor ve seçimler09 Ağustos 2015 Pazar 00:00
- Neden MHP09 Nisan 2015 Perşembe 00:00
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.