Böyle olur çalışan memnuniyeti

Türkiye mobbing kavramını, yani işyerinde psikolojik taciz ve baskıyı  bankacılık sektörü sayesinde tanıdı.

Kâr marjı daralan bankaların yıl sonu kârlılıklarında yaklaşık yüzde 20 dolayında bir düşüş oldu. Son iki yıldır bu aynı durumda.

Böyle  olunca bugüne kadar stratejisini sadece "sat ama nasıl satarsan sat" üzerine kuran banka yönetimleri çalışanlarının hayatını kabusa çevirdi.

Türkiye'de bankacılık sektörünün büyük bir bölümü yabancıların kontrolünde.

Bu yabancı sermayeli bankaların üst yönetimi ise Türk  yöneticilerden oluşuyor,

Birkaç bankayı hariç tuttuğumuzda bunların büyük bir bölümünün başarısının Amerika'nın parasal genişleme politikasından kaynaklandığını hep yazdım.

Zaten bunu tüm ekonomistler kabul ediyor.

Son iki yıldır bir iki bankanın dışında yıl sonu bilançosunda karını bir önceki yıla göre arttıran yok.

Hepinde düşüş var. Bu düşüş  yöneticilerin baskı politikasını daha da arttırmasına neden oldu.

Hedef baskısı öyle bir hal aldı ki, bugün yüzlerce bankacı hastanelerin psikiyatri servislerine başvurmak zorunda kaldılar.

Bunu nereden biliyorum, çünkü bankalar aleyhine açılan mobbing davalarında en büyük delil, çalışanların gördüğü psikiyatrik tedavi raporu.

Bankalar aleyhine son bir yılda binin üzerinde mobbing davası açıldı.

Bu davaların yüzde 60'i sadece bir bankaya ait.

Bu bankanın en büyük özelliği, kağıdı çöpe atar gibi personelini de atması.

Geliştirdikleri acımasız bir sistem ile personele harfler veriliyor ve personel verilen hedefleri tutturmaması nedeniyle bu harfler işten kovulmasına neden oluyor.

Çalışma Bakanlığı  bu yabancı bankaya "böyle çalışma hayatı mı olur" demedi.

Doğal olarak bu kişilerde medyanı boş bulduğu için sürekli çalışan üzerindeki baskıyı arttırıyor.

Bu kurum o kadar çok mobbing davaları ile karşı karşıya kaldı ki, bozulan imajını düzeltmek için çalışanlarına yönelik bir birim kurdu. Mobbing ve taciz gibi şikayetler için kurulan ombudsman birimi 48 saat içerisinde başvuruları sonuçlandırmayı tahhüt ediyor.

Ombudsman genel anlamda yönetimin ağır baskısı altında ezilen yurttaşların, haklarını daha kolay yollardan aramasını sağlayan bir kurumdur.

Bu Türkiye'de ilk kez bir banka tarafından oluşturuldu.

Bu son derece umut verici bir gelişme. Başında ise gerçekten işi bilen değerli insanlar var.

Bu takdir edilecek olayı gerçekleştiren bankanın insan kaynaklarıdan sorumlu genel müdür yardımcısı mobbinge karşı bir kişiliği ile tanınıyor. 

Personel tarafından da takdir edilen bir yönetici.

Bu yönetici sık sık bankanın çeşitli bölgelerine giderek şube ziyaretlerinde bulunuyor. Burada personel sorunlarını dinliyor.

Ama nasıl?

Personel sorunlarını dinlemeye giderken beraberinde o bölgenin sorumlu müdürü ve şube müdürünü yanına alarak.

Tam bir Türk işi.

Sen kalk İstanbul'dan yüzlerce kilometre ötedeki bir şubeye git ve buradaki insanların sorunları dinle. Bu kadar takdir edilecek bir işi yanında bazı personele mobbing uyguladığı iddia edilen insanları al. Sonra personele sor, "var mı bir sorunun?"

Hani  sınav sisteminde kullanılan bir yöntem var ya 3 yanlış bir doğruyu götürür diye. Bu İnsan Kaynakları'ndan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı'nın yaptığı bu tek yanlış bence tüm doğrularını alıp götürdü.

Mobbing şikayetlerinin en yoğun olduğu bölgeye gidiyorsun ve personelin canını yakan insanları da yanına alarak şikayet soruyorsun.

Fazla söylenecek söz yok.

Bankacıyı devletin bile kaderine terk ettiği bir ülkede aldığı maaşa bakan bir Genel Müdür Yardımcısı mı kurtaracak?

Bu arada bu banka  üst yönetime verilecek olan yıl sonu primlerini 1 ay öne almış.

Ne diyelim afiyet olsun!

Umarım bu paraları çocuklarınıza yedirirken  mobbing nedeniyle sağılığı bozulmuş ve aile hayatı paramparça olmuş insanların yaşadıkları aklınıza gelir.

 

Yazarın Diğer Yazıları