Bozcaada da Yunan haritasına girsin mi?..

Norveç kepazeliğiyle birlikte bu olaya odaklanarak NATO'ya karşı kamuoyunda toptan bir hayırcı tepkisi yükseliyor. Öyle bir aşamaya geldi ki "NATO'da kalalım"ı savunanlar vatan haini "çıkalım" diyenler de kahraman ilan ediliyor. Ancak, Türkiye'nin içinde bulunduğu gerçek şartlar çerçevesinde NATO'dan çıkmak mı yoksa kalmak mı daha hayırlıdır?.. Olaya bu açıdan yaklaşanların tartışanların sayısı çok az. Türkiye şu anda "vur de vuralım, öl de ölelim" goygoyculuğu ile savruluyor.

"NATO'dan çıkmak" millî menfaatlerimize ne kadar uygun?.. Norveç kepazeliği ile birlikte soruyu uzun yıllar NATO'da Türkiye'yi temsil etmiş eski Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Komutanı emekli Korgeneral İlyas Bozkurt'a sordum. Paşa, ilk tepkisini "Olaya sebep olanların seviyesi iyice incelenip ona göre kamuoyunun tepkisinin gösterilmesinde yarar var diye düşünüyorum. Aksi takdirde tüm NATO teşkilatını sanık sandalyesine oturtmak millî menfaatlerimize bence uygun olmaz. Ben meslek hayatımın üçte birini NATO'da geçirdim. Ya NATO personeli olarak ya da millî kadrolarda millî makamlarda NATO ile ilgili işlerde çalıştım. NATO'yu en iyi değerlendirebilecek üç-beş askerden birisiyim. Gelişmeler ülke menfaatlerimize fayda yerine zarar getirecek bir noktaya doğru evrilmeye başladı. Bunu görüyor ve üzülüyorum" diyerek gösterdi.

NATO'nun kolektif bir savunma örgütü olarak kurulduğuna dikkat çeken İlyas Bozkurt şöyle devam etti:

Platformdan çekilirsek...

"Kolektif savunmadan şimdi bir güvenlik örgütü olmaya doğru da bir evrilme var. Şimdi, ABD, Almanya gibi büyük NATO üyesi ülkelerle ilişkilerimiz kötü. Bunlar NATO'ya üye diye biz NATO'ya mı tepki koyalım? ABD, Almanya, Fransa gibi ülkeler Türkiye'nin millî menfaatlerine halel getirecek bir takım girişimlerde bulunuyorlarsa tepkimizi onlara koyalım. Bunları niçin söylüyorum, NATO öyle bir platform ki biz millî politikalarımızı 27 tane Avrupa ülkesine rahatça, serbestçe, eşit haklarla anlatabildiğimiz bir platform. Eğer biz bu platformdan çekilirsek, politikalarımızı bu ülkelere anlatabileceğimiz çok önemli bir platformu kaybetmiş olacağız. Ülkeler kendi tezlerini, politikalarını anlatmak için lobiciliğe milyonlarca lira aktarıyor. E, biz kendi politikalarımızı anlatmak için hazırda bulduğumuz bir platformu niye terk ediyoruz? Böyle bir platformu niye kaybediyoruz? Biz NATO Konseyinde varız diye, NATO Konseyinde Türkiye aleyhine bir tartışma yapılmıyor. Türkiye'yi bölme planları yapılmıyor. Türkiye'yi bölme tartışmaları yapılamıyor. Biz orayı terk ettiğimizin ikinci günü o platformda Yunanistan başı çeker, Amerika başı çeker Türkiye'yi bölme, yıkma tartışmaları başlar. Biz orada olduğumuzu için bu yapılamıyor.

Bozcaada Yunan haritasına girer

NATO platformu ülkelerin millî menfaatlerini diğerlerine kabul ettirmek için siyasi mücadele ettikleri bir platform. Eğer biz orada olmazsak Yunanistan Ege'yi istediği gibi NATO haritalarında gösterebilir. Bozcaada'yı bile Yunanistan'ın bir adasıymış gibi gösterir. İzlandalı bilmez Bozcaada kime ait. Haritada gördüğü için 'ha bu ada Yunanistan'ın' der. Biz NATO'da olduğumuz müddetçe Yunanistan'ın veya diğer Türkiye'ye pek iyi duygular beslemeyen ülkelerin art niyetli politikalarına dur demeye de imkânımız oluyor. Aksi takdirde meydan onlara kalacak. Kendi politikalarını 27 ülkeye kabul ettirecekler. Yalan yanlış Türkiye'nin aleyhine politikaları da kabul ettirecekler. AB'de bunu yaşamıyor muyuz? Yaşıyoruz. E, niye o zaman biz elimizdeki NATO'yu kaybetmeye çalışıyoruz veya elden çıkarmaya çalışıyoruz. NATO'dan çıkalım derken bunun bize ne getireceğini ne götüreceğini iyi hesaplamamız lazım.

NATO Türkiye'ye saldıracak. Bu bir deli saçması. Niye? NATO'nun bir ordusu yok. NATO'nun ordusu ülkelerin orduları. NATO bir operasyon yapacağı zaman NATO Konseyi karar alır, ülkeler o operasyon için belli kuvvetleri verir. Ha deseler ki 'Amerika saldıracak' tamam ya eyvallah derim şapka çıkartırım. Ama NATO saldıracak deyince işin rengi kaçıyor. Ya, ne ile saldıracak NATO? NATO'nun saldırma kararı alması için Türkiye'nin ona 'evet' demesi lazım. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor.

Stratejik yanlışlık

 Sonra bir de şey diyorlar, 'işte efendim NATO bize zararlı. NATO'dan çıkalım.' E, ne yapalım?.. 'Rusya ile ittifak yapalım, Çin'le ittifak yapalım.' İyi tamam, her görüş muhteremdir fakat muteber değildir. Rusya konusunda benim ciddi çekincelerim var. Rusya bizim komşumuz. Rusya ile iyi ilişkileri sürdürmeye son derece varım, evet diyorum. İyi ilişkileri sonuna kadar geliştirelim ama Rusya ile askeri ittifak yapalım, hayır. Bu politik askeri stratejiye uymaz. Niye uymaz? Hem Türk milleti, hem Rus milleti tarihte büyük imparatorluklar kurmuş milletler. Bu milletler zaman zaman duraklama, gerileme dönemleri yaşasalar da gün gelecek yine büyük devletler kuracaklar. Bunlar büyürken komşu oldukları için daima diğerinin aleyhine büyürler. Rusya büyürken, Türkiye bundan olumsuz etkilenir. Türkiye büyürse, Rusya bundan olumsuz etkilenir. Bu, tarafsız bir politik askeri stratejik değerlendirmedir. İki komşu ülke ikisi de büyük ülke ise bunların birinin daha evvel güçlenmesi daima diğerinin aleyhine olur. İşte Rusya'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'den Boğazları talep etmesini hatırlayın. Bunları unutmayalım. Rusya ile ilişkileri geliştirelim; ekonomik, ticari, siyasi hepsini geliştirelim. Ama askeri ittifak yapalım, orada bir dakika durmamız lazım. Çünkü Rusya büyüdükçe biz küçülürüz. Askeri açıdan, toprak açısından Rusya büyüdükçe, biz küçülürüz."

Yazarın Diğer Yazıları