Brüksel seferi

Kıbrıs meselesi BM Genel Sekreterinin iyi niyet görevine bağlı bir konudur. Güvenlik Konseyini monopolleri altında tutan büyük devletlerin baskısı altında alınan tek yanlı, gerçeklere göz yuman kararlar nedeniyle Genel Sekreterlerin tüm çabalarına ve Türkiye ile bizim tüm iyi niyetlerimize  rağmen bu mesele 47 yıldır halledilemiyor. Hatta, bu tek yanlı, eşitliğe riayet etmeyen, Kıbrıs’taki gerçekleri ka’le almayan, Rum yanlısı kararlar meselenin hallini önlemiştir; Rum tarafına meselenin halli için herhangi bir neden bırakmamıştır. Bu sonuçtan ABD ile İngiltere ve o zamanın Sovyetler’i şimdiki Rusya bol bol pay alıp övünebilirler.  Şimdi bu kafileye, Yunanistan’ın şantajına boyun eğen AB katılmıştır. Bundan da tüm ikazlarımıza rağmen Rum’un müracaatını “üyelik İngiltere’nin çıkarınadır”  diyerek veto etmeyen garantörümüz İngiltere bol bol pay alabilir ve bol bol övünebilir.
Rum liderliğinin AB’ye üyelik için müracaatının tek nedeni 1960 Antlaşmalarından -özellikle Garanti Anlaşmasından ve Garantörlerden- kurtulmak içindi. Kısacsı, 1964’de Güvenlik Konseyinin eli kanlı Rum idaresini meşru hükümet mertebesine yükselten kararından sonra, yeni bir ortaklık için görüşmeler devam ederken, Rumların AB üyeliğine kabul edilmesi karşısında bizim görüşmeleri kesmemiz gerekmekteydi.
Antlaşmalarına göre Kıbrıs, Türkiye’nin de üye olmadığı bir kuruluşa giremezdi. Rum idaresini, geçmişine bakmaksızın  “tüm Kıbrıs”  adına üye yapmak 1960 Antlaşmasının ihlâliydi. Buna boyun eğilmemeliydi.
Konu protestolarla geçiştirilecek bir konu da değildi. Buna rağmen, bu gidişatı onaylayan Annan Planını bize kabul ettirdiler. Halen devam eden görüşmelerde de  “Türkiye üye olmadan Kıbrıs üye olamaz; hiç olmazsa KKTC topraklarını alamazsınız” denemiyor.
Soruyoruz: Gerçekten, Türkiye AB üyesi olmadan Brüksel’in kucağına oturacak mı?
Kısacası, Rum liderliğine 1960 Antlaşmasının dayandığı Türk-Yunan temelini yıkması ve Kıbrıs’ın tümüne saship çıkması için yardımcı olomak saflığını gösterecek miyiz?
Rum tarafı arkasını AB’ye dayamış Türkiye’ye  meydan okumakta. Bizden, Rumun eline avucuna bakan birkaç ağa “Kıbrıs Türkleri adına” AB’de  baykuşlar gibi ötmekte. AB yetkilileri de “biz Kıbrıs’ı üye yapmakla hata yaptık, bu hatamızı kapatmak için acele ediniz, meseleyi hallediniz” çağrısı yapmaktadırlar. Burada, AB yetkilileri “tanımıyoruz” dedikleri KKTC topraklarında okullara, muhtarlara, adı var cismi yok derneklerin başkanlarına yardım yapmakta. Gün gele, Rumların lehine değiştirilmiş bir Annan Planına evet dememiz için yumuşatma hareketine hız vermektedir!
Brüksel’de ağırlanan ağalarımız da ellerinde “Türkiye Kıbrıs Türklerinin iradesine saygılı ol” pankartları ile boy göstermekte. Yüzleri kızarmıyor. Kendileri Kıbrıs Türkünün hangi iradesine saygılı  olmuşlar ki? Kendi dev letlerini inkâr eden bu kodamanlar geri geldiklerinde bu devletin hazinesinden maaşlarını alıp keyiflerine bakacak değiller mi? Nerede bunların utanması? Kendi kuruluşlarının tüm üyelerini bile temsil etmeyen bizdeki ağaların Brüksel seferinden yararlanan Rum idaresi,şimdi bir de New York ziyareti planlamış. Bu baykuşları BM binasının önünde de öttürecekler. Burada, bunların Kıbrıs Türk halkını temsil etmediğini vurgulayan açıklamalar devem ede dursun, buradaki BM temsilcisinin bu baykuşların kaç kişiyi temsil ettiklerini Genel Sekreterliğe duyurması görevleri değil midir? Bu kendini bilmez insanların kendilerinden başka birini temsil etmediğini vurgulayan beyanatlar ve makaleler devam ediyor. Bunların, Rum delegelerle başbaşa yaptıkları konuşmaları haberlerde okudukça kanımız donmaktadır. Bunları İngilizceye tercüme edip bu kendini, bilmezlerin gittikleri ve gidecekleri her yere göndermekte yarar vardır. Böylelikle yakmağa çalıştıkları “Kıbrıs Türklerini temsil” mumu yatsı olmadan sönmüş olur. Bunlar, arkalarını Hristofyas dayılarına dayamışlar, utanmıyorlarsa, bunları utandırmak için, temsil ettikleri kuruluşların mensupları harekete geçmelidir. Avrupa Parlamentosu Komisyon Başkanı Borosso, Akel’in Genel Sekreteri Kipriyanu’ya “Brüksel hemen çözüm istiyor” demiş. Bizim baykuşlar da hemen çözüm peşinde , hem de Rumların istedikleri gibi “BM kararları çerçevesinde”. Bu kararların hemen hemen tümünün -Rum idaresini meşru hükümet olarak tanıdığı için- Türk tarafınca ret edildiğinin sanki farkında değillermiş gibi.
Brüksel’in Kıbrıs’taki temsilcilerine hep birden seslenelim: KKTC ayrı bir devlet olarak vardır ve bu devletin toprakları henüz AB üyeliğine geçmemiştir. Rum idaresini üye yapmakla ancak bu idareyi üye yapmış oldunuz. Gasp edilmiş haklarını savunmak açısından veya şahsi çıkarı için (sizin “Kıbrıs” adı altında Rum idaresini üye yapmak yanlışınızdan yararlanmak maksadiyle) AB üyeliği almış olan Türkler sizi yanıltmasın! Bunların , sizin Kıbrıs hükümeti dediğiniz idareye ne bağlılıkları, ne de sadakatları vardır. Para dağıttığınız kişi ve kuruluşlara verdiğiniz paraların karşılığında da bu sadakatı temin edeceğinizi zan ediyorsanız aldanıyorsunuz. Ve siz, şampiyonluğunu yaptığınız her ilkeyi kana boyamış, kirletmiş olan Rum idaresini meşru hükümet olarak tanıdığınız sürece Kıbrıs meselesinin hallini geciktirmektesiniz. Bizdeki baykuşların himmetinden sakın ola ümitlenmeyiniz. Bunların Rumlarla işbirlikleri, ancak daha dikkatli, devletimize srılmakta da kararlı olmamıza yaramaktadır. Bizden size selâmlar, baykuşlara da şehitliklerden ve bu kahraman halktan lanetler..

Yazarın Diğer Yazıları