Bu acılar "rüya gibi(!)" geçmişti !

O yazar üstelik de güçlü bir yazar olarak hayatımızda. Ama medyanın malum halleri; yazdıracak gazete kalmadı böyle bir kalemi. Dolayısıyla biz Müyesser Yıldız'ın üretiminin ancak bir bölümüne tanık olabiliyoruz çoğu kulis bilgisini herkesten önce duyurduğu odatv'de. Geri kalanını sosyal medya hesaplarından takip eden var, edemeyen var. Biz şanslıyız, yılmadan paylaşıyor, biz hemen her sabah, her akşam Yıldız'ın yazdıklarını hazır önümüzde buluyoruz e-postalarımızda.

İşte o yazılardan biriyle başlamak istedim köşeyi size emanet ettiğim bugüne -emeğe saygı kavlinde-.

İktidarın "paralel" dediği operasyonlar kapsamında tutuklanan Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi eski Bilgi İşlem Daire Başkanı Halil Karakoç'un, kendisini cezaevinde ziyarete gelirken geçirdikleri trafik kazasında hayatını kaybeden anne ve babasının cenazesine katılırken, savcılığın geç izin vermesinden ötürü aynı kazada vefat eden kız kardeşi ve eşinin cenazesine katılamadığı haberleri üzerine küçük bir yakın tarih turuna çıkarmış Müyesser Yıldız bizi:

"...Engin Alan Temmuz 2011'de damadını genç yaşta kaybetti. Oğlu gibiydi. "Savcılık kesinlikle izin vermez" diyerek, cenazeye katılma teşebbüsünde dahi bulunmadı. Cenazede kendisi değil, çelengi vardı... Aralık 2013'te annesini kaybettiğinde Sincan Cezaevi'ndeydi. Ankara'dan İstanbul'a onlarca jandarma nezaretinde götürüldü...

Dursun Çiçek Mart 2012'de annesini kaybetti. Annesi onu yurt dışında biliyordu. Ağırlaşınca onu son kez görmek için mahkemeye başvurdu. İzin vermediler. Öldükten sonra cenazesine gidebildi. Yine onlarca jandarma eşliğinde...

Prof. Mehmet Haberal; O da Nisan 2012'de annesini kaybettiğinde Silivri Cezaevi'ndeydi. İstanbul'dan Zonguldak'a gitti. Etrafında tam 25 jandarma vardı.

Ve en acı iki cenaze;

Yarbay Mustafa Dönmez Eylül 2012'de oğlunu kaybetti. Azerbaycan'da şüpheli bir trafik kazasında... Ki, Dönmez kazılardaki kumpasların ham görüntülerini elde ettiği için oğlunun öldürüldüğüne inanıyor. Oğlunun cenazesine gitmek istedi. Bandırma'ya yaklaşık 2 saat süren deniz yolunun "güvenli olmadığı" ve "kaçabileceği" gerekçesiyle 7 saatlik kara yolundan götürüldü. Dönmez, ikindi üzeri kılınan cenaze namazına yetişemedi. Mezarlıkta cenaze 2.5 saat bekletildi de oğluna son görevini yapabildi. Sonra mezarın başında düşüp, bayıldı...

İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Fatih Hilmioğlu da evlât acısını yaşadı cezaevindeyken. Dünyalar güzeli oğlu Emir, Ankara'da bir trafik kazasında hayatını kaybetti. Ankara'daki cenaze töreninde jandarmalar eşliğinde getirildi. Dahası "kaçabilir" denilerek, geceyi evinde geçirmesine izin verilmedi, Sincan Cezaevi'ne kondu.

Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel anası gibi sevdiği kayınvalidesini Ağustos 2013'te kaybettiğinde Mamak Cezaevi'ndeydi. Aksaray'daki cenaze törenine gitmek için izin istedi. Jandarma komutanı Önsel'i tam 5 jandarmayla gönderdiler. Fatih Hilmioğlu'na yapılanlara gösterilen tepki üzerine, geceyi cenaze evinde geçirme izni çıkmıştı. Önsel'e bu izin verildi, ama o 5 jandarmayla "göz teması" içinde olmak şartıyla. Kasabada, iki gözlü bir gecekondu evinde, göz göze... Savcıya durumu aktardılar, Nuh dedi, Peygamber demedi. Önsel de durumu protesto için eşini cenaze evinde bırakıp, Mamak'a döndü...

Benzeri daha ne acılar!..

İnsan merak ediyor; Acaba birileri bu acıların resimlerini sakladı mı diye...

Saklamamışlardır!.."

 

*

 

Toplum, siyaset, düzey, muhalefet vs...

Prof. Dr. Tülay Özüerman'dan hem siyaset hem de topluma "düzey" sınavı:

"Bakanlık ve kadın olma durumu arasında ilişki kurularak yürütülen polemik, siyasette düzeyin dibe vuruşu kadar, toplumun da düzeysizliği tolere eder hale getirilişi açısından vahim.  Sapık kelimesi sokakta eleştirilirken, siyasetin zirvesine yerleştiği bir ülkede yurttaşların birbirlerine ifadeleri, davranışları nasıl etkilenir? ..

(...) Toplumda giderek kabaran egoyu, siyasetteki rol modellerinden koparmak mümkün değil. "Biz böyle değildik" diye yakınarak eleştiren bir esnaf, ortaokul terk olduğunu söyledi. Onu yönetici yapsak, devletin saygınlığına söz gelmesin diye helak olacak. Ortaokul terk esnaf devletin ağırlığının korunmasının farkında!...

(...) İktidarın sorunlara çözüm üretim alanını boş bırakarak, yeni sorunlar ürettiğini göstermesi gereken muhalefet, iktidarın çektiği yere giderse, alternatif umudu kalır mı?.."

 

*

 

Biz cemaatin kucağına atılırken neredeydiniz?

Umut Sözen dertli:

"(...)  Benim gibi yoksul aile çocukları önce tarikatların, cemaatlerin kucağına itildi, siyasal iktidarlar bunları aziz, evliya ilan etti, hiç kimseye yapılmayan övgüler düzüldü. Şimdi de kendilerini kurtarmak peşinde olanlar benim gibileri kurban ederek, saltanatlarının pekişmesini sağlama derdinde.

Ben de 3 ay önce çalıştığım kurum paralelci diye kayyuma devredilince işsiz kaldım.

Bunlar Türkiye'de derin devlet tarafından kollanırlar, sonra burada işleri bitince ABD'lere giderler, oralarda FBI, CIA tarafından korunurlar, bir el yağda, bir el balda hayat sürerler, ama olan benim gibi bu baronların kucağına itilenlere olur. Bu devlet benim gibi yoksullar bunların yurtlarına, evlerine mecbur bırakılırken nerede idi?.."

 

 

    

Yazarın Diğer Yazıları