Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Enes İSLAMOĞULLARI

Enes İSLAMOĞULLARI

Bu film nasıl biter?

Perde açıldı açılım
süreciyle!   Barış süreci geldi arkasından. Yıllardır ölülerine leş diye haber yapılan gazete köşelerinin dilinde terörist başı âkil bir siyâset adamı oldu, Türk bayrağı faşizmin simgesi.
Neler mi oldu o arada?
Bir heyet teşkîl edildi en âkillerinden Türkiye’nin.. Kaçarak ayrıldılar kimi şehirlerden, kimilerinde protesto edildiler şehit anaları, şehit babaları tarafından! Gâziler protez bacaklarını fırlattı kimi zaman lâkin artık şehit cenâzeleri gelsin istemiyordu halk. Asker bile görmezden geliyordu aylardır Güney Doğu’da gövde gösterisi yapan teröristleri, süreçle birlikte dağa çıkan iki bin kişi hâriç.
Reyhanlı’da bomba patladı. Elli üç ‘sünni’ vatandaşımız şehit edildi. Zira özellikle sünnîlerin bulunduğu yerde patlatılmıştı bomba sünnîler ölsün diye, insanlar hâriç.
Sidik kokan, camiye ayakkabıyla giren, camide içki içen, camide grup seks yapan bir nesli tanıdı Türkiye Gezi Parkı eylemlerinde. Yakıp yıkan, yağmacı, çapulcu, dış mihraklara hizmet etmeyi kendine ilke edinmiş vandalları tanıdı, tomalar, biber gazı hâriç..
Suriyeli muhalifler mazlum rolündeydi bu sahnede, Esad’ın zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan mazlumlar, Doğu Türkistan’da Çinli bir polis tarafından tecavüze uğrayan sekiz yaşındaki kız çocuğu hâriç.
Darbe oldu Mısır’da, darbe yaptı Sisi.. Amerika’nın desteğiyle iktidara gelen Mursi, Amerika’da eğitim alan Sisi’nin yaptığı darbeyle indirildi makâmından.. Darbeler kötüydü, kınanmalıydı, karşı gelinmeliydi demokrasiye inananlar tarafından, baharla gelen devrimler hâriç..
Biz filmimize dönelim! Peki nasıl biter bu film?
Senaryo 1: 
Tarih 8 Temmuz 2013.
Başbakan açıklama yapıyor, süreç tıkanırsa AKP ile yapılan mutabakatı açıklarız tehdidinde bulunan Remzi Kartal’ın bahsettiği ve bizim adımıza yapılan, bizim ne yazdığını bilmediğimiz mutabakata rağmen:
“Bu süreç dâhilinde Abdullah Öcalan’ın serbest kalması söz konusu değildir, hiçbir zaman da olmayacaktır”
Akabinde süreçle birlikte toparlanan ve daha da güçlenen PKK kaldığı yerden devam eder terör eylemlerine, alıştığımız şehit haberleri yeniden gelmeye başlar kaza süsü verilemeyecek kadar.
Terör örgütü ve yandaşları sokaklara dökülür. İçlerinde malûm STK’ların da bulunduğu ve hatta ellerinde Türk bayrakları bile taşıyan kalabalıklarla, İmralı’daki terörist başının posterleriyle yürüyüşler, protestolar düzenlenir, molotoflar atılır belediye otobüslerine genç kızlarımız yanarak can verir, bombalar patlar ülkenin her yerinde. Suyla, biber gazıyla, jopla bastırılamayacak bir isyan başlar, sarar yurdun her tarafını.
Senaryo 2:   
Tarih 8 Temmuz 2013. Başbakan açıklama yapıyor iktidârın emriyle ve medyanın eliyle sesi kesilen Türk Milleti’ne rağmen:
“Yaptığımız mutabakatta da taahhüt ettiğimiz gibi, zamanı gelince Sayın Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü de gündeme gelecektir”
Durumdan rahatsız olan küçük bir kitle sokağa çıkar. Ellerinde Türk bayraklarıyla yürürler, emniyet kuvvetleri hazırlıklı ve idmanlıdır, biber gazı ve tazyikli suyla püskürtürler bu barış istemeyen küçük kitleyi. Onlar ihânete razı gelmeyeceklerini haykırırlar. Medyada fazla yer bulamazlar kendilerine ve aynı gazete köşelerinde faşistlikle suçlanırlar.
Bu topraklarda yaşamanın bedelini kan ile ödemiş şehit ailelerine kandan besleniyorlar yaftası yapıştırılır, bir takım maddi imkânlarla susturulmaya çalışırlar bedeli ödenecek bir şey vermişler gibi sanki..
Ve son sahnede terörist başı özgür kalır, Ankara’ya gelir, kırmızı halılarda yürür, puşt zulalarında bekleyen siyâset ve bürokrasi erkânı görüşmek için sırasını bekler, açılım sürecini nasıl desteklediklerine dâir gazete kupürleri getirirler yanlarında kendilerine takdîm etmek için, bilmeyenler Kürtçe birkaç kelime ezberlemişlerdir zaten.
Filmin bir sahnesi eksiktir yalnızca, final sahnesi...
O sahnede boynu bükük şehit aileleri vardır, kervan kervan şehitliklere doğru yürürler, ölümcül bir sessizlikle; anne karnında yetim kalan şehit evlâtları hâriç...
Apo Meclise girer, otuz yıldır silahla kazandıklarını milletin meclisinde harcamak üzere. Sınırlar çizilir yeniden, bin yıllık Türk yurdu yeniden dizayn edilir.

Yazarın Diğer Yazıları