Türkiye'nin 1959'da başlayan AB'ye üye olmak için çeyrek yüzyıldan fazla defalarca başvuru macerası, Avrupalıların çeşitli gerekçeler ve oyalandırma yöntemleriyle reddedilmiştir. 1987'de üyelik başvurusuyla yeniden ivme kazanan Türkiye, 1999'da AB üyeleri tarafından aday olarak kabul edilmiş, ancak müzakereler 2005'de başlayabilmiştir.
Avrupalıların zaman zaman Türkiye'nin ulusal bütünlüğünü ve egemenliğini hedef alan ve bitmek bilmeyen talepleri karşısında Türkiye tam 8 uyum paketini kabul etti. Birçok yasa değişikliği yapılmasına rağmen her uyum paketinin kabulünden sonra yenisi sunulmuş ve halen de sunulmaktadır.
Son bir ay içerisinde Türkiye'deki Suriyeli mültecilerin Avrupa'ya akımının yarattığı travma sonucunda AB ile Türkiye arasında yeniden başlayan sıcak ilişkiler sürecinde Ankara'nın Avrupalılar nezdinde sanki değeri artmış gibi görünse de Avrupa'ya Suriyeli göçmen akımının durdurulması karşılığında Türk vatandaşlarına Schengen bölgelerine vize serbestisi çalışmalarını hızlandırmak ve neredeyse üyelik sürecini canlandırmak için vaatler bile verilmektedir.
Avrupa'da kalıcı bir barışın sağlanması için 6 Avrupa ülkesi önderliğinde 1951'de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik Teşkilatı, daha sonraki zaman dilimleri içerisinde hedeflerini genişletmiş ve siyasi, güvenlik, ekonomik ve sosyal yönlerden tamamen bütünlüğün sağlanması amacıyla AET'nin yanı sıra nükleer ve enerji kurumlarının kurulmasının ardından 1999'da AB adını almıştır.
500 milyondan fazla nüfusu, dünya ülkeleri GSYİH toplamının % 30'luk bölümünü oluşturan ve halen 28 ülkeden oluşan AB üyelerinin bir bölümü son yıllarda çok ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıyadır.
Geri Kabul Anlaşması'na gelince; Avrupa Birliği 16 Ekimde düzenlenen liderler zirvesinde Ankara'nın Avrupa'ya Suriyeli göçmen akımını durdurması karşılığında sözü edilen vaatlerin ardından, 16 Aralık 2013 tarihinde Ankara, yasadışı göçmen denetimini öngören AB Geri Kabul Anlaşması'nı imzalamasına rağmen uygulama başlatılamamıştır. Aynı gün Türkiye ile Schengen bölgesine yönelik vize serbestisi için yol haritası belgesi de kabul edilmiştir. Anlaşma ile ilgili düzenlemeler ve yerine getirilmesi gerekli 72 maddeden oluşan kriterler tamamlandıktan sonra 2017'de yürürlüğe gireceği belirtilmektedir. Kriterler arasında;
- Göç veren ülkeler için sınırda vize uygulamasının kaldırılması; damga vize yerine sticker vize uygulamasına geçilmesi, hava alanı transit vize uygulamalarının başlatılması,
- Vize politikası ve mevzuatının AB ile uyumlaştırılması" gibi maddelerin incelenmesi gerekmektedir.
Eğer Geri Kabul Anlaşması'nda Türkiye bu koşulları tamamlar ve 2017 yılında uygulamaya geçerse, uzmanlara göre vize serbestisi öncesinde yine de AB'ye üye ülkelerin onayı gerekmektedir. Bu da o tarihteki Avrupa'daki siyasi dengelere bağlı olacaktır. Bu cümleden hareketle gidişatın aynen Türkiye'nin 1996'da hiçbir kazanım elde etmeden imzaladığı Gümrük Birliği anlaşması gibi yine yarı yolda bırakılacağı kanısındayım. Öte yandan Ege açıklarında yaşanan mülteci facialarına rağmen kaçak çıkışlar halen devam etmektedir.
Meseleye turizm açısından bakıldığında, söz konusu anlaşmanın ana hedefi Avrupa'ya göçü önlemek olduğunu belirtmek isterim. Avrupa Birliği'nin Geri Kabul Anlaşması'nın uygulanması koşuluyla Türkiye'ye Serbest Vize uygulanması ilk başlangıçta bazılarına göre avantaj olarak görünse de Avrupa'ya vizesiz seyahat anlaşmalarının Türk turizmi için nimet değil bir külfet olacağı kanısındayım. Zira Türkiye vize konusunda AB kriterleri içinde hareket ettiği takdirde yurtdışından önemli ölçüde vizesiz turist aldığı ülkelere vize uygulanması halinde turizmde büyük kayıplar yaşayacaktır. Ülke ekonomileri için uluslararası turizm endüstrisinde outgoing (ülkemizden turist çıkışları) değil incoming (yurtdışından turist gelişleri) önem arz etmektedir.
Diğer taraftan Avrupalıların Schengen algısını bertaraf etmek için Türkiye'nin AB'ye katılımında hedef Schengen olmamalıdır.
Kim ne derse desin Türkiye'nin AB üyeliği karşısında en çarpıcı engel kültürel ve tarihsel kimliğidir. Türkiye'nin eyaletlere bölünmesiyle egemenliğinden ödün vermediği takdirde ağzıyla kuş tutsa AB'ye alınmaz.
Bu cümleden hareketle Türkiye Geri Kabul Anlaşması'nı yüksek menfaatleri doğrultusunda şartlı olarak kabul etmelidir.