Kendilerini Siyasî İslamcı olarak tanıtıp kılığı, kıyafeti, sözleri ve davranışlarıyla böyle görünmeye çalışan bu hükümet temsilcilerinin acaba icraatları da buna uygun mu?
İsterseniz bu konuya birlikte karar verelim.
AKP''ye İslamcı gömleğini giydirenler 21 seneden beri iktidarda olan bu hükümetin dine paralel iki icraatını söylüyorlar:
Bir; Başörtüsü serbest oldu.
İki; Ayasofya ibadete açıldı.
Sadece bir yönetmelik değişikliğini gerektiren başörtüsü serbestliği tam 11 sene sonra, Ayasofya''nın ibadete açılması ise 19 sene sonra hayata geçirilmiştir.
Muhafazakârıyla ve demokratıyla çoğunluğu dinine ve manevi değerlerine bağlı bu millet elbetteki bu yapılanlara eyvallah demiştir.
Ancak adını İslamcı ve Millî Görüşçü koymuş bir hükümet bu iki hayırlı işten sonra İslam dinini ve millî değerleri korumalı ve bunlara zarar verdirmemeli değil mi?
Peki, bunlar ne yapmışlar? Haydi, birlikte sayalım:
BİR: 40 sene boyunca BATI KULÜP, BATI KULÜP diye bağırarak Batı''ya lanet okuduktan sonra iktidara gelince ilk işleri Abdullah Gül''ün Başbakanlığı döneminde Avrupa Birliği''ne Giriş Metni''ni imzalamak olmuştur. Ve 2011 yılında da sessiz sedasız Türkiye Cumhuriyeti''nin bağımsızlığını sınırlayan Avrupa Birliği Bakanlığını kurmuşlardır. Şimdi Başkentimiz Ankara''da Avrupa Birliği adında Bayrağı dalgalanan bir bakanlık vardır.
İKİ: AKP''yi dindar diye destekleyen Müslüman halk, bunlardan memlekette ahlakın düzeltilmesini beklerken:
Müslüman Türk aile yapısını ve ahlakını bozmak için;
- İslamiyet''in doğuşundan bugüne kadar 1400 seneden beri, Yüce Allah''ın Kur''an hükümleriyle yasakladığı ve Cumhuriyet kanunlarıyla da yasak edilmiş bulunan zina ahlaksızlığını serbest etmişlerdir.
Kanunlar halkın ihtiyaçları için çıkarıldığına göre, zina ahlaksızlığının serbest edilmesi toplumun hangi ihtiyacını gidermek için yapılmıştır?
- senesinde Cemil Çiçek Adalet Bakanı iken, Türk Ceza Kanununda yapılan değişiklikle uygulamaya sokulan bu konunun yansımaları Türk toplumunu çok büyük bir ahlaki çöküntüye uğratmış, ülkedeki otellerin büyük çoğunluğu fuhşiyat bataklığına düşmüş ve kadın cinayetleriyle insanlar birbirini katleder hale gelmiştir.
- 2011 yılında çıkarılan 6251 sayılı kanunla ahlaka mugayir Eşcinsellik/LGBT serbest bırakılarak meşru hale getirilmiştir. Bunun sonucunda ülkede eşcinsel dernekleri, otelleri mantar biter gibi çoğalmış ve toplantıları, yürüyüşleri ile ortalığa yayılmıştır.
- 2012 yılında Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi adı altında 6284 sayılı Kanun çıkarılmış fakat uygulamada çok büyük mağduriyetlere ve şikâyetlere sebep olan bu kanunun apaçık Müslüman Türk aile yapısını bozduğu görülmüştür.
ÜÇ: Fatih Sultan Mehmet dönemi dâhil yüzyıllardan beri bir ülkenin kendisini manevi yönden koruması gerektiği düşüncesiyle yenisinin açılmasına müsaade edilmeyen kilise ve sinagogların açılması serbest hale getirilmiştir.
Sinsi bir Haçlı zihniyetiyle, eski Akdamar Kilisesi ile Sümela Manastırı başta olmak üzere Diyarbakır, Gökçeada gibi daha onlarca yerde bulunan eski kiliseler Müslüman milletin parasıyla tamir ettirilip faal hale getirilmiştir.
- Eskiden misyonerlik faaliyetleri devletin yıkımına sebep olur düşüncesiyle yasaktı. Bu da serbest edilmiştir; ve şimdi internet ve sair mecralarda hâşâ Tanrı İsa reklamları yapılmaktadır.
DÖRT: Kur''an hükümlerine göre bin dört yüz seneden beri yenilmesi yasak olan evcil ve yaban domuz eti, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı''nın 2006 senesinde yayınladığı bir tebliğle kasaplık hayvanlar sınıfına dâhil edilmiş ve başta Alış Veriş Merkezleri vasıtasıyla Müslüman halka her gün yedirilmektedir.
Haram olan bir şey devletin resmî evrakıyla helal yapılmış olup dini kaynaklarda ise harama helal demenin küfür olduğu açıkça yazılıdır.
BEŞ: Cumhuriyet döneminde yıllardan beri nüfus cüzdanlarında yer alan din hanesindeki "İSLAM" ibaresi AKP iktidarı ile kaldırılmıştır. 2016 yılında İçişleri Bakanı Efkan Ala döneminde yapılan değişikliğe vatandaşlar, "İslamsız kimlik olmaz" "Müslümanlığın son kalesi, nüfus cüzdanındaki din hanesiydi." diye tepki göstermişlerdir.
İslam''la uğraşan bir bakana Müslüman denebilir mi?
ALTI: "Ben her Cuma bir ayet sallıyorum. Google''a ayetleri sor, oradan salla bir tane gitsin. Ben sabah 5''te çaktım bir tane; Bu Bakara iyi makara..."
Bu ifadeler R. T. Erdoğan''ın bakanlarından Egemen Bağış''a aittir. Bir arkadaşı ile yaptığı bu telefon görüşmesinin kaseti internette mevcuttur.
Bu kişi, Yüce Allah''ın kitabı ile açıkça alay etmiştir. Bunu, karikatür olayı gibi Fransa''dan bir şahıs yapsa Türkiye ayağa kalkmaz mıydı?
- sözleri söyleyene Müslüman denir mi Allah aşkına? Rüşvet alma iddialarıyla da gündeme gelen mezkûr Bakana halen gözlerden uzak olarak Türkiye''nin Prag Büyükelçiliği yaptırılmaktadır.
YEDİ: 2006 senesinde başları açık kadın ve erkeklerden oluşan bir grup, İstanbul Çamlıca''daki Subaşı Camiinde birbirlerine omuz omuza yanaşık vaziyette topluca Cuma namazı kılmışlardır. Resimleri gazetelere yansımıştır.
Peygamber efendimizin devrinden bugüne kadar ne görülmüş ne de duyulmuş böyle bir olayın baş oyuncularından birinin zamanın Başbakanı R. T. Erdoğan''ın Başdanışmanı Cüneyt Zapsu''nun eşi Beyza Zapsu olduğu görülmüştür.
SEKİZ: Erdoğan, değişik vesilelerle meydanlarda eline Yüce Allah''ın Kitabı Kur''an''ı alarak göstermiştir. Bazen de değişik vilayetlerde Cuma namazı sonrasında Kur''an''da geçen Haşr Suresi''ni okumuştur.
Dini hassasiyetlere sahip bir kişi siyaset meydanında elinde Kur''an''ı sallar mı? Sure okur mu? Böyle yaparsa kendi partisine karşı olanlar Kur''an''dan ve dinden uzaklaşmaz mı?
DOKUZ: Büyük Ortadoğu Projesi diye ABD-İsrail ortak yapımı bir proje vardır. Bu maskeli isimle çıkan projenin aslı Büyük İsrail Projesidir. Yıllardan beri Orta Doğu''da oynanan oyunların ve akan kanların, insan kırımının, göçler PKK, PYD, vs. zulümlerin tamamı Büyük İsrail''i kurmak içindir.
Erdoğan bizzat kendi ağzıyla bu projeye eş başkan olduğunu beyan etmiştir.
Bu konuda ne yapıldı, görevi ne idi denirse;
22 senede Irak''ta ve Suriye''de tam 5 milyondan fazla çeşitli milletlerden insanın-Müslümanın ölümüne… Şehirlerin yağmalanmasına, yakılmasına, yıkılmasına… Camilerin, tarihî eserlerin yıkılmasına… Kadınlara ABD askerleri tarafından tecavüz edilmesine… İnsan göçlerine… Akan kanlara, gözyaşlarına vs. sebep olan olaylar yaşanmışken,
Bu zulümlere göz yumulmuş, hatta dolaylı olarak destek olunmuş ve Türkiye''deki çoğunluğu Müslüman kitle ise bu konuda uyutulmuş ve halka subap olunmuştur.
Eğer iktidarda sol bir parti bulunsa idi, bu parti yetkilileri Müslümanlara zulmü seyrediyor diye halk ayağa kalkmaz mıydı?
Konuyu bilen kaynaklara göre, AKP''ye iktidar yolu verilmesinin baş sebebi bu gerekçeyledir. MHP''ye de sen bunu destekle denilmiştir.
ON: Sözüm ona Millî Görüş sahibi Erdoğan''ın, partisini ABD''nin icazeti ile kurduğu ve onların desteği ile iktidara geldiği bir gerçek olarak bilinmektedir.
ABD''li yetkililerle sıkı fıkı dost olduğu, zaman zaman adı geçen ülkeye giderek Henry Kissinger ve diğer yetkililerle arka kapılar arkasında gizli ve açık görüşmeler yaptığı, ayrıca Dünya para piyasasını ayarlayan ve Dünyanın birçok ülkesindeki ihtilalleri fonlayan Soros''la da görüşmeler yaptığı bilinmektedir.
ON BİR: Cumhuriyet tarihi boyunca büyük emeklerle yapılan, Devletin ve milletin malı olan ve üzerinde fakirin, yetimin hakkı bulunan milyarlarca lira değerinde; yüzlerce fabrika, müessese, limanlar ve havaalanları, AKP iktidara geldiğinden günümüze kadar geçen 21 senede, özelleştirme maskesi altında, adeta yağma edilircesine yurt içi ve yurt dışındaki sermayedar kodamanlara satılmıştır.
Bunun dışında elektrik dağıtımı, araç muayenesi, doğal gaz gibi daha birçok hizmet sektörleri de büyük sermayedarlara imtiyaz sözleşmeleriyle devredilmiş; bunların gönderdiği hesapsız faturalarla Türk halkı inim inim inlettirilerek soydurulmaktadır.
ON İKİ: Yıllardan beri bütün Dünyanın gözleri önünde, şu ileri dediğimiz çağda bile Doğu Türkistanlı Türklere Çin Devletinin yaptığı zulümler bilinirken, Türklere hiçbir destek verilmemiştir.
Hatta öyle ki, bu zavallı mazlum Müslümanlardan yurdunu yuvasını bırakıp ata yurdu diye Türkiye''ye sığınan Doğu Türkistanlı Türklere "terörist" gözüyle bakılmaktadır. Şu anda Türkiye''ye sığınmış onlarca çeşit milletten insanlar değişik gerekçelerle Türk vatandaşı yapılırken Doğu Türkistan''dan gelenlere kesinlikle Türk vatandaşlığı hakkı verilmemektedir.
ON ÜÇ: İsrail Devletinin, bütün Dünyanın gözleri önünde, yıllardan beri Müslüman Filistin halkına en ağır zulümleri yaptığı, haksız yere her gün birkaç Filistinli genci öldürdüğü ve Gazze''ye bombalar yağdırdığı bilinirken,
Mavi Marmara gemisinde 9 Türk vatandaşının İsrail askerleri tarafından öldürülmesinden sonra Erdoğan, her konuşmasında İsrail''i yerden yere vururken ve "Bunlarla ortak hiçbir iş yapmayız'' derken;
- Dünyada ilk defa ismi Yahudi olmayan birine Erdoğan''a, Yahudi Lobisi tarafından Amerika''da "cesaret" hizmet madalyası takılmıştır.
- Bazı milletvekillerinin istifa etmelerine rağmen 300''den fazla milletvekili İsrail Dostluk Derneği''ne üye edilmiştir. Halen bu derneğe üye milletvekillerinin çoğunun isimleri gizli tutulmaktadır.
- Filistinli Müslümanların tepesine bomba yağdıran İsrailli pilotlar Konya''da Türk pilotları tarafından eğittirilir.
- Malatya''da bulunan Kürecik Üssü, İsrail''i İran''ın hücumundan korumak için kurdurulduğu söylenmektedir.
- İsrail vatandaşlarına güneydoğudan 490 bin metre kare toprak satılmıştır.
- 2012 yılında kapalı kapılar arkasında yapılan anlaşmayla Türkiye, İsrail''in NATO seminerlerine katılmasını onaylamıştır.
- İsrail halkının Türkiye''ye vizesiz girişine izin verilirken, Filistin halkının Türkiye''ye vizesiz girmesine müsaade edilmemektedir.
- Son 15 yılda İsrail''le ticaret hacmi % 700 artırılmıştır.
- TBMM''de muhalefetin verdiği "İsrail''le yapılan anlaşmalar iptal edilsin" önergesini reddetmişlerdir.
- Antalya Manavgat Çayı suyunun tankerlerle İsrail''e gönderilmesine izin vermişlerdir.
- İsrail''den hibrit tohumu ithal edilmesine izin verilmiştir.
- Coca-Cola için "İsrail malı" denilerek boykot çağrıları yapılırken Erdoğan, Isparta''da Coca Cola fabrikasının açılışını yapmıştır.
- En sonunda Kasım 2022 tarihinde İsrail''le karşılıklı samimi görüşmeler yapılmış ve Tel Aviv''e yeniden Büyükelçi ataması yapılmıştır.
İnanın bu hükümetin yaptığı, okullardan andımızın kaldırılması, T.C.''nin tabelalardan sökülmesi gibi Türklüğe ve manevi değerlere aykırı daha onlarca uygulamalar olmasına rağmen uzamasın diye konuyu burada kesiyorum.
Yüce Allah''ın emrine kesin olarak aykırı olan; adaletsizlik, çalma-çırpma, haksızlık, hırsızlık, düzenbazlık, riyakârlık, kamu imkânlarının yağmalanmasıyla kamu görevlerinin savsaklanması ve ülkemizdeki ekonomik çöküş ise ayrı bir fecaattir.
Şimdi düşünün, bütün bu İslam dinine aykırı uygulamaları yapanlara İslamcı mı denir yoksa İslam düşmanı mı?
"Allah, Peygamber''e söz arasında münafıkların daha kolay bir işaretini buyurdu:
- Münafık cüsseli, güzel ve heybetli olsa da onu, sözünü hatalı söyleyişinden tanırsın."
Esasında insanları ağızlarından çıkan sözlere göre değil, her konuda takındıkları tavır ve yaptıkları işlere göre değerlendirmelidir.
Çinli Filozof Konfüçyüs ne güzel söylemiş,
"Eskiden insanların sözlerine kulak verir ve söylediklerine inanırdım. Şimdi ise sözlerini dinliyorum, sonra yaptıklarını gözlüyorum."
Hz. Ali de, "En tehlikeli düşman bize benzeyip de bizden olmayanlardır." diyor.
Başından beri AKP''nin bir numaralı destekçisi olan Akit Gazetesi başyazarı Abdurrahman Dilipak, bütün bu din dışı uygulamaları görüp bildiği için bunların günahlarına ortak olmamak gayesiyle yıllar öncesinde desteğini kesmiş ve en sonunda partiden ve gazeteden uzaklaşmıştır.
Destek olmayı bırakalım, Yüce Allah Müslüman''a yanlışlara itiraz etme, düzeltme görevi vermiştir. O halde bütün bu İslam dinine aykırı yanlışlara herkesten önce Kur''an okuyan, namaz kılanlar itiraz etmeli değil midir? Çok büyük vebal vardır, unutmayalım!