Bu kahramanlık mı?

Hiçbir darbe döneminde görülmeyen düşmanlık... En düşman olunan dönem 27 Mayıs 1960 Darbesi'ydi. Tutuklanıp götürülen DP'lilere en fazla tekme atıldı, yüzlerine tükürüldü.

Bu darbe teşebbüsünde, aklın alamayacağı bir düşmanlık güdülüyor.

Askeri sevk edenlerin dinmez kini... Askerin tavrına bakarak Reis'in sokağa çıkarttığı kitlenin aşırılıkları, askeri yatırıp tekmelemeleri...

Olmaz, olamaz diyorsunuz... Sivillerin üzerine, tereddütsüz acımasızca ateş açılıyor.

Burada, kaç yazıda, "tırlaklar"dan, "histeri nöbeti"ne tutulmuşlardan bahsetmiştim. "İmam ve Cemaat" deyimi (biliyorsunuz bu deyimi) darbe vetiresinde, yerli yerine oturuyor.

Darbe teşebbüsü gösterdi ki tırlamamız katlanmış; histeri nöbetlerimiz zaptedilemez hâl almış.

 Birinin "beddua seansları", diğerinin sürekli "düşman üretme nutukları" al birin vur ötekine, yok birbirinden farkı dedirtiyor. Yoksa insanlar niçin bu derece acımasız?

Sular bulanık... Çok koyu bulanık... Hiçbir şey seçemiyorsunuz.

Yeni bir mağdur kitlesi...

28 Şubat'ın bin beteri bir mağdur kitlesi. Binler, on binler değil, artık, bu gidişle yüzbinlerin, belki milyonların, karşı darbeyle mağdur duruma düşürülmeleri. İnsanlar sorgusuz sualsiz, işlerinden ediliyorlar. Kimse kimseyi ince eleyip sık dokumuyor.

Nereye gidiyoruz? Nereye varacağız? Ortalık durulunca göreceğiz ki, milyonlar sokakta hak arıyor... Ne yiyecekler, ne içecek bu insanlar? Eşlerin suçları ne? Çocukların suçları ne?

Düşmanlık üzerine kurulan bir politikalar bizi nereye getirdi!

Düşmanlık üreten "İslâmcı" taraflara sesleniyorum... Kur'ân'da gösterin bana, birbirine hıncınızın yerini?!

Demek ki taraflar kendi dinlerini icat etmişler!

Bu fotoğraflar... Tanka karşı direnen yeğenim Mehmet Emin Tekin. Daha 18 yaşında ve İlahiyat Fakültesi'nde ilk yılında. Reis "Sokağa çıkın!" dedi, o da gitti tankın karşısına geçti. Demek ki kurşun atışı başlamış, diğerleri kaçışıyor, bizimki hâlâ sol eli havada tek parmak işareti yapıyor ve saniye geçmiyor, koluna kurşunu yiyor.

Mehmet Emin büyük bir beyin. Dersini düşünür. Hep okur. Okullar tatil ama o dil eğitimi için Yerköy'den gelmişti.

Düşmanlık insanları ne hâle sokuyor. Çalışkan yeğenim, kalıplaşmış fikirler manzumesiyle birden Reis'in ruhuna bürünüveriyor.

Diğer tarafta ise hâkim yeğenim, bilmem neci diye görevden alınmış. Kızın ne alâkası olabilir?!

İki yeğenimden biri onların nazarında "kahraman", diğeri "düşman"!

Bu işte bir terslik var!

Yazarın Diğer Yazıları