Bu kaosu kim yarattı?

Alışırlar demişlerdi, alıştık. Şehitlerimize alıştık. Masum sivillerin, bizimkilerle daha önce kanka olan adı ne olursa olsun belirli gruplar tarafından kurban edilmesine alıştık. Büyük şehirlerimizde, belirli aralıklarla bombaların patlamasına alıştık. Artık öyle bir hale geldik ki bize saldıranlardan intikamımızı bile alamıyoruz. Kaldırıp, üç beş savaş uçağını, bir yerleri bombalayıp, onları öldürdüğümüzü ilan ediyoruz.

Kusura bakmayın ama ben, birçok şeye olduğu gibi bunlara hâlâ alışamadım. Türk istihbaratı, 20 gün önce haber veriyor saldırı olacak diye, çıt yok. Amerika vatandaşlarını uyarıyor iki-üç gün öncesinden, çıt yok. CIA (Merkezi İstihbarat Dairesi) Başkanı, Türkiye'ye 30 kadar IŞİD'li terörist girdiğini açıkladı. NASA Türkiye'deki toplantıya terör nedeniyle katılmayacağını söylüyor. Sonuç. Atatürk Havaalanı'na giren üç cibilliyetsiz, masum insanları katletti. Böyle bir saldırı önlenebilir miydi sorusunun yanıtı, bence ucu açık.

***

Muhalefet tarafından hazırlanan ve bu konunun araştırılmasını isteyen bir önerge, iktidar partisinin oylarıyla ret edildi. Onlar daha önemli işler yapıp, adalet mekanizmasını iktidarın bir parçası haline getiren yasayı çıkardı. Neden bu konunun irdelenmesini istemezler? Yoksa bu katil sürüsü ile geçmişteki ortaklıklarının, gün yüzüne çıkması mı, onları korkutan bilemiyorum. Sınırları açarak ülkeye terörist ithali ilk kez gelmiyor başımıza. Özal zamanında da sınır açılıp 500 bin Kürt alınmıştı içeri PKK'lılarla birlikte. Şimdi de Arap kardeşlerimizi aldık, katillerle birlikte.

Şimdi ne olacak? Herkes kurbanlarını alıp, yürekleri dağlanmış şekilde gömecek. Artlarından utanmadan cemaate, haklarını helal edip etmedikleri sorulacak. Acaba onlar, ölenler, haklarını bizlere helal edecekler mi? Bu arada tü kaka dediğimiz Batı dünyası liderleri, bizlere terörle mücadelede yardım sözü verecek. Ama biz onlardan, söz değil para bekliyoruz.

Dış politikada, dümeni kırık sal gibi ilerleyen Türkiye, en sonunda Rusya'dan özür dileyerek, Putin'in şartlarını kabul ederek, İsrail'in dümen suyuna girdi. İki ülkenin Türkiye'yi diz çöktürmesindeki ana faktör, para konusu. Şartları yazmayacağım. Ama unutmayın sırada Mısır var. Ve Sisi, bu konuda oldukça ısrarlı. Şartları en az Rusya ve İsrail kadar ağır.

***

Türk ekonomisi iflas etmiş. Dış politika iflas etmiş. Dışarıya sattıkları özgürlükçü demokrat yalanları iflas etmiş. Ama onlar bir türlü iflas etmiyor. Hâlâ sadık tebaa yaratma kavgası. Hâlâ sarayları dekore ettirip millete vermedikleri maaş zamlarını koltuklara altın varak kaplama kullanmaları hırsı.

Onları dinlemek ve izlemek beni eritiyor. İnsan nasıl bu kadar kolay geçmişinden döner ve sanki o lafları etmemiş gibi davranır? Ey Rusya, Ey İsrail, Ey Almanya, Ey Mısır, Ey Obama lafları ne olacak? Oysa şimdi herkes döndü bize, Ey Türkiye diye sesleniyor. Tüm geçmiş dış politika günahları Davutoğlu ve ekibine yükleniyor. Neyse zararın neresinden dönülse kâr kârdır.

Şimdi ne olacak? Rusya'dan bir ay içinde turist mi akacak, hemen domates mi alacaklar, uçaklarımız Suriye hava sahasına girebilecek mi? Veya İsrail bu anlaşmanın onayını mı bekledi gemilere vatandaşlarını doldurup Antalya'ya yollamak için? Ne olacak İsrail'in IŞİD'i ve PKK'yı desteklemesi? Mısır'da kanka Mursi sorununu nasıl halledecekler? Askeri darbelere karşı oldukları açıklamalarını yutup Sisi'yi bağırlarına mı basacaklar? Bu ülkelere verilen gizli tavizler ileri de de ortaya çıkacak mı?

Artık beni, çizgisi, planı programı, geleceğe yönelik doğrultusu olmayan bu iktidarın dış politikası, korkutmuyor çıldırtıyor. Oluşturdukları dünyadan habersiz bürokrat kadrosunun yarattığı kaos, iç politikada yaşadığımız benzeri dış politikaya da yansıyor. Ama problem bürokratlar mı, yoksa talimat aldıkları liderleri mi? Yorum yok.

Yazarın Diğer Yazıları