Bu ne şiddet, bu celal!

Birkaç gündür -özel koşuşturmam dolayısıyla- gündemi yakından takip edecek ve üzerinde derinlemesine düşünüp, satır aralarına odaklı okuma/aktarma yapacak fiziki koşullara sahip değilim. Dolayısıyla işin ehli isimlerin gönderdikleri e-postalardan yahut "madalyonun diğer yüzünü" göstermek konusunda mahir gazeteci arkadaşlarımın yayınlarından beslenmeye çalışıyorum.

RTÜK'ün TRT yönetimine aday gösterdiği, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı, Yeni Şafak yazarı Prof. Ergün Yıldırım'ın durumu da Oda TV'nin hatırlatma haberi vesilesiyle dikkatimi çekti.

***

Oda TV/Soner Yalçın, Yıldırım'ın "bir zamanlar sıkı bir Gülen sever olduğunu" hatırlatıyor ve kendisine -teşbihte hata olmaz- rütbe üzerine rütbe takan AKP'ye soruyor:

-              Sizi kandırmak bu kadar kolay mı?

Yıldırım ise,  geçmişte Gülen ve hareketine sempatiyle bakarak yazıldığı aşikar satırlarının unutulmasına fırsat vermeyen ve yeniden gündeme getiren Oda TV/Soner Yalçın'a ateş püskürüyor;

Hakaret dolu bir üslupla.

***

Yıldırım'ın, "FETÖ" olduğu iddia edilen yapıyla ilgisi var mıdır, yok mudur bilemem.

Ama…

Hanidir Türkiye'de hüküm süren ve bir şekilde herkesin canını acıtan keskin kutuplaşmanın da temel nedeni saydığım çoğunlukçu, kendinden olmayanı düşmanlaştıran üslubun, bu ülkeyi, içinde debelendiği darboğazdan çıkaracak doğru yöntem olmadığını biliyorum.

***

Yıldırım, vaktiyle "yeni Türkiye"nin  AKP'yle birlikte "iki yeni aktörü"nden biri kabul ettiği "cemaat ve lideri"ne dair;

"Gülen liderdir, öğretmendir, hocadır; bir diğer ifadeyle Hocaefendidir" yazmış mı?

"Gülen, Altın Nesil projesi aracılığıyla Türkiye'nin toplumsal sorunlarını aşacak şahsiyetlerin yetişmesini amaçlamaktadır. Burada ahlak ve bilim donanarak hareket eden bir elit felsefesi oldukça ağır basmaktadır. Altın Nesil, kendini sosyal sorumluluklara adayan bir kuşağı anlatmaktadır. Işık evler; ışık süvarilerinin kışlaları, hak erlerinin halvethaneleri ve zaviyeleri, gözlerini ilim ve marifetle açıp kapayan kudsilerin varidat iklimleridir…"  yazmış mı?

"Gülen'in kişisel yaşamı da hicretin süreklilik taşıyan ruhunu yansıtmaktadır" yazmış mı?

Yazmış.

Peki…

Bugün, "Gülenciliğin, yüzyılın en trajik, en hain ve en sapkın hareketi" olduğunu savunuyor olması, dününde, bütün bunları yazmış olduğu gerçeğini değiştirir mi?

Değiştirmez.

Bu durumda, bir gazetecinin, bir zamanlar bütün bunları yazmış olduğunu hatırlatması "haysiyetsizlik" midir, namussuzluk" mudur, "şerefsizlik" midir sahi?

Öyleyse "habercilik" nedir?

"Gazetecilik" nedir?

"Araştırmacılık" nedir?

"Arşivcilik" nedir?

Biri yanlış biliyor, yanlış anlıyor olmalı bu mesleği!

***

Doğru ile yanlış, gerçek ile yalan arasında kıldan ince bir çizginin bulunduğu ve envai çeşit manipülasyonla bir taraftan ötekine savrulalım diye akla hayale gelmeyecek tezgâhların kurgulandığı bu günlerde, köşe kadılığına soyunup "kim-kimdir"in hükmünü vermek istemem, kul hakkından korkarım.

Ama her gazetecinin yapabileceği şekilde, sırf "arşive döndü" diye meslektaşlarımızın bu denli ağır ithamlarla hedef gösterilmesine de itirazım var.

***

Kaldı ki, "abdestinden şüphesi olmayan" biri, "tescilli cemaatçiler"in bile bir "kandırıldık"la paçayı kurtardığı ortamda, neden böyle paniğe kapılmışçasına vaveylaya başvurur, niye bu kadar büyük bir tepkilere ihtiyaç duyar, bu ne şiddet bu celal, anlamak mümkün değil...

***

'Hayırsız' olsun

----

En kestirmesini gazeteci İsmail Saymaz söyledi:

"Referandumda 'hayır' demek suçsa, bir terör eylemiyse, 'hayır' seçeneğini kaldırın. Kaldırın da vatandaş 'teröre' sürüklenmesin."

Bu nedir arkadaş!

Hem vatandaşa "sen ne düşünüyorsun" diye sor…

Hem de bin pişman et "ne düşündüğünü" söylediğine, söyleyeceğine…

Soran olursa da "milli irade"!

Hı hı… Evet… Aynen öyle!

***

Çok güzel hareket sırası Türkmen'de

------

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, haberleşme giderleri TBMM tarafından karşılanan Başkanlık Divanı üyesi Adana Milletvekili Elif Doğan Türkmen'in, 1 milyon lirayı aşan telefon faturasını öğrenince, "günah işleme özgürlüğü" demeyip, milletvekilinin bu görevden istifasını isteyerek, "farkını" gösterdi.

Şimdi "fark yaratma" sırası Türkmen'de.

CHP'nin iktidara dönük "devletin malı deniz" minvalli eleştirilerinin bir hükmünün olabilmesi için, Türkmen "çok güzel bir hareket" yaparak bu faturayı, bir zahmet kendi cebinden ödemeli!

Yazarın Diğer Yazıları