Bu neyin bedelidir

Bu neyin bedelidir

Çoktandır "bir millet" olduğumuzu böyle hissetmemiştim...

(...)

Böyle ateşler çabuk söner...

Bu sönmüyor...

Çünkü içinde bir gizli sorgulama var: Hiç kimsenin vicdanı rahat değil...

 *

Vicdanlar eminim soruyordur:

Bu masum insanların ödedikleri neyin bedelidir?..

 *

Bu ülkede ne zamandır devlet yok...

Hakimin hakimi tutukladığı, savcının savcıyı kelepçelediği, polisin polisi enselediği... Jandarmanın MİT'i yakaladığı... Emniyetin Genelkurmay'ı bastığı... Hükümetin Ordu'yu yıktığı... Ordunun yarısının öbür yarısına kurşun sıktığı... Milletin askerini linç ettiği... Askerin milletine bomba attığı...

 İşte budur; yıkılmakta olan bir devletin bedelidir...

*

Süreçlerin, açılımların, paralellerin, kumpasların... İhanetlerin bedelini ödüyor; şu tabutta gidenler...

(...)

Giden canların dönüp "Ben niye öldürüldüm?" diye sorma olanakları yok...

Tamam, canın yansın... Ağla...

 Ama onun gözü, yüreği, canı, dili ol ve sor: Bu neyin bedelidir?..

(...)

 Hepimiz biliyoruz ki bu son değildir...

 Çünkü; öncekilerin hesabını sormadıkça, işte o duyarsızlıktır, millete yeni bedeller ödetir...

 *

 O fidan boylum için bir şey yapmak istiyorsan, sadece ağlama... Sor: "Bu neyin bedelidir?.."

Bekir Coşkun Sözcü

***

Vatan mücadelesinde tırsık at istemiyoruz

-------

Önce cenazelerimizi kaldıracağız...

* * *

 Sonra halimize bakacağız... OHAL'se OHAL... Yetkiyse yetki... Araçsa araç... Zamansa zaman...

(...)

Şehir haritasını açacağız önümüze... Şehittepe'ye koyacağız pergelin sivri bacağını... Bir daire çizeceğiz...

* * *

Üç adım ötesi Dolmabahçe Sarayı... Son Osmanlı'nın evi...

 Karşısında Başbakanlık Ofisi... Seçilmiş hükümetin İstanbul'daki merkezi...

* * *

 Üst tarafında iki adım öteye git... MİT İstanbul binası... Yani istihbaratın merkezi...

* * *

Biraz aşağıda eski Beşiktaş Adliyesi... Yani kısa süre öncesine kadar yargının merkezi...

 * * *

 Ne kadar milli sembolün varsa, geçmişini, şimdiki zamanını, geleceğini temsil eden neyin varsa, o aşağılık PKK gelmiş, tam ortasında vurmuş seni...

 * * *

 Öyleyse sen de milletin tam ortasından vereceksin cevabını ona... O parçalamak istediyse, sen birleştireceksin...

(...)

Ya o meşum sorular... Hani Cumhurbaşkanımıza "Dere geçilirken at değiştirilmez" cevabını verdiren sorular...

İstihbarat zaafı var mıydı... Önlenemeyen 22 bombalı saldırı önlenebilir miydi sorusu...

(...)

Vatan mücadelesinde dörtnal koşacak at lazım bize...

Tırıs giden değil, hele hele tırsık giden hiç değil...

Ertuğrul Özkök Hürriyet

***

Yama tutmuyor yara

-------

.... Kızılay'daki patlama noktasındaki yama...

İstiklal Caddesi'ndeki yama...

Merasim Sokak'taki, Gaziantep'teki, Mardin'deki, Diyarbakır'daki, Sultanahmet'teki, Bursa'daki yama...

Son saldırıların ardından, korkunç patlamanın oluşturduğu dev çukurun kapatıldığı, asfaltın "yamalandığını" duyuruyor haberler...

Çukuru örtüyor yamalar "Hayat devam ediyor" klişesine omuz vererek. Ve hayat hakikaten devam ediyor geride kalanlar için acıya acı ekleyerek. Yamalıyoruz acıyla dolu çukurları ve tümseğin üstünden geçerken önce gökyüzüne bakıp kaybettiklerimizi selamlıyoruz, sonra başımız öne düşüyor, sessizleşiyoruz. Rahmet diliyoruz, sabır diliyoruz, şifa diliyoruz... Bitsin bu ölümler "Yeter!" diyoruz...

Artık daha başka ne yapabiliriz, bilmiyoruz...

Yama tutmuyor gönüllerdeki, hafızalardaki yaralar.

Bilmiyoruz, bilemiyoruz...

Kanat Atkaya Hürriyet

***

İntikam

-------

TSK saldırılardan sonra Kuzey Irak'ta Zap bölgesinde bulunan PKK hedeflerine operasyon yaptı ve 12 noktadaki hedefleri imha ettiği açıkladı. Bu operasyonların da "bombalı saldırılardan sonra" değil, "çok önce" yapılması gerekmez mi?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu "Yarından tezi yok Türkiye Cumhuriyeti devletinin birinci, öncelikli işi bunu yapanlardan intikam almaktır" dedi.

Devletin görevi anlık intikamlar değil, "yeni anayasa gibi başka konulara öncelik vermek" yerine Türkiye'de terörün bitmeme nedenlerine yoğunlaşmak ve köklü-kalıcı bir çözüm bulmaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz için bile "Bir istihbarat zaafı var, çünkü doğru istihbarat verilmiş olsa bunun önüne geçilebilirdi" dediği istihbarat konusu da başlı başına ciddi bir sorundur!

Güngör Mengi Vatan

***

Hep aynı cevherin damarları

------

Polisler... polisler... polisler... Gencecik canlar... Yaşamlarının baharında ana kuzuları...

Adanalı Adem Oğuz, Antepli Adem Serin...

Bayburtlu Hamit Şahin, Ispartalı Durmuş Öcal...

Ankaralı Yakup Çapat, Hataylı İlker Uylaş, Samsunlu Mustafa Öztürk...

Malatyalı Okan Doğan, Vanlı Soner İdil, Zonguldaklı Hasan Bilgin...

Muşlu Murat Yılmaz, Konyalı Oğuzhan Duyar, Yozgatlı Kemal Devrilmez...

Kayserili Yasin İke, Urfalı Süleyman Sonkut, Bursalı Hüseyin Akyüz...

Eskişehirli Uğur Ürker, Kilisli Ali Osman Şahin ve Diyarbakırlı Velat Demiroğlu...

Farkında mısınız, önceki gün terör İstanbul'u değil, Türkiye'yi vurdu... Hem de tüm Türkiye'yi... Yani bu ülkeyi vatan yapan herkesi... Bu ülke huzur içinde yaşasın diye nöbet tutan her genci..

Doğudan batıya, kuzeyden güneye kadar vuruldu Türkiye... Bir şehir değil, Türk, Kürt, Laz, Türkmen, Yörük tüm Türkiye yüreğinden vuruldu!..

Tam bağrından, her koldan, her ocaktan ve de ne yazık ki her candan vuruldu Türkiye...

Şehitlerin doğum yerlerini gösteren böylesi bir listeye Çanakkale Şehitliği'nde rastlamıştım... Her şehirden canların yattığı şehitliklerde... Velhasıl Urfalı ile Yozgatlıya yan yana kucak açan topraklarda...

Peki, PKK terörünün 44 canı aldığı bölge neresiydi?.. İstanbul Dolmabahçe yakınları... Yani Atatürk'ün yaşama gözlerini yumduğu mekanın yanı başı...

Yani; "Diyarbekirli, Vanlı, Erzurumlu, Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı, hep bir ırkın evlatları, hep aynı cevherin damarlarıdır" diyen Gazi'nin ebeddiyen yaşadığı yer...

Mehmet Faraç Aydınlık