Bu şehitler kimin?

Bu şehitler kimin?

Güneydoğu'nun sınır dağlarında terör örgütü ile savaşırken vurulmuşsan ve malulsen...

2200 TL maaş...

15 Temmuz gecesi kendi tankını kovalarken malulsen... 3203 TL...

 *

PKK ile savaşırken şehitsen, kalan mağdurların alacağı toplam tazminat, taş çatlasın 260 bin TL...

15 Temmuz şehitlerine 327 bin TL...

 *

Şehitleri dahi bölündü bu memleketin:

- 15 Temmuz şehitleri...

- Ve diğerleri...

*

Oysa aynı ihanetin şehitleridir her ikisi de... Birisi; FETÖ ile devleti paylaşmanın... Öbürü; PKK'ya göz yummanın belasıdır... Şu 5 ton patlayıcıyı ithal etmediler...

*

 "Acıyı" paylaşıyormuş... Sen git onu annesine sor... Bütün anneler gibi, bir eski sandığın dibinde hâlâ bir bebeğin patiklerini saklar... El ayak çekildiğinde, o patikleri çıkartıp koklar annesi...

(...)

 Bu sıra tabutlarla gelen şehitler; sağduyusunu yitirmiş, gözleri görmeyen, kulakları duymayan bir milletin ortak günahıdır...

Kim olursan ol... Neredeysen, neciysen... Her şehitte payın vardır... Emin ol...

Bekir Coşkun Sözcü

***

Düşmana dost, dosta düşman(!)

---------

"Menfur saldırıyı lanetliyor, hayatını kaybeden şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine sabır, milletimize başsağlığı diliyoruz...

Bilinmelidir ki ülkemize, demokrasimize, birlikte barış içerisinde yaşama irademize yönelen bu saldırılarının failleri hain amaçlarına asla ulaşamayacaklardır.

Türkiye Cumhuriyeti birlik bütünlük içinde var olmaya devam edecektir."

Bu sözleri sanki matbu kâğıda yazmışlar her katliamdan sonra okuyorlar.

Ertesi gün de cenazeler memleketlerine yollanıyor. Sen sağ ben selamet...

Peki bu ülke her gün şehit mi verecek?

Şehit vere vere terör kendiliğinden mi bitecek? Ya da sivrisinek öldürerek bataklığı kurutmak ister gibi tek tek terörist öldürerek mi terörü bitireceksiniz? Bunun olmayacağını hâlâ anlamadınız mı?

Beş tonluk patlayıcı en kritik bölgede kamyonla bir yerden bir yere taşınabiliyor ve istihbaratınız uyuyorsa bundan sonra hangi terör saldırısını önleyebileceksiniz?

Musul, Rakka, El Bab, Menbic... Her hedefe saldırmaya hazırsınız da neden bir türlü Kandil'deki çete reislerine kolunuz uzanmıyor. Neden ABD'ye gel birlikte onları tasfiye edelim diyemiyorsunuz...

Esad takıntısı ve mezhebe dayalı politikaların çoktan sonuna gelindiği belli olmadı mı? Denklemi değiştirmeyi hâlâ düşünmüyor musunuz?

Yanlış hedeflere hücum ettiğimiz, düşmana dost, dosta düşman gözüyle baka baka kendimizi tuzaklara soktuğumuz hâlâ  anlaşılmadı mı?

Ne zaman anlaşılacak?

Melih Aşık Milliyet

***

"Ödediğimiz bedeller" diyorsunuz da kim ödüyor o bedeli?

------

 Yine bir terör olayı ile yüreğimiz yandı. Neyse ki harika bir hükümetimiz var. Çok güzel açıklamalarla hepimizin yüreğine su serptiler!

Başbakanın ve bakanların açıklamalarından terörün bitmek üzere olduğunu teröristlerin akıttıkları kanda boğulacağını, yapılanın hesabının mutlaka sorulacağını, ortada tek terörist bile kalmayacağını on bin bilmem kaçıncı defa yine öğrendik ve rahatladık!

Cumhurbaşkanı ise "Ödediğimiz bedellerin boşa gitmeyeceğini" söyledi.

Peki, kim bedel ödüyor?

 "Ödediğimiz" deyince sanki kendileri bedel ödüyormuş gibi anlaşılıyor. Oysa bedeli bu millet ödüyor, bu milletin daha çok fakir kesimi ödüyor, can vererek, aç kalarak, işsiz kalarak ödüyor.

 Ne kolay değil mi, sorumluluk makamlarında oturup herkesten fazla şikâyet etmek ve ödenen bedellerden söz etmek?

Bu millet ödediği bedellerin boşa gitmediğini, bunları yaratanlardan hesap sorulduğunda görecektir.

Can Ataklı Korkusuz

***

Bunu da mı sormayalım

-------

 "OHAL şartlarında" 5 ton bomba yüklü bir kamyonun veya kara yolunda araç durduran PKK'lıların önceden fark edilmemesi nasıl açıklanabilir?

Vatandaşın bunları sorgulama ve elbette valiliklerden, Hükümet'ten talep etme hakkı vardır, "bu terörü artık bitirin" deme hakkı vardır.

Güngör Mengi Vatan

***

Milletin sözü buraya kadar

-------

 Tartıştığı metrobüs sürücüsüne şemsiye ile vurarak aracın yoldan çıkmasına neden olan kavgayı başlatan Murat Akbulut hakkında ilk dava açıldı.

 Hatırlayacaksınız, bu kazada 11 kişi ciddi olarak yaralanmış, çok sayıda araç da hasar görmüştü. 

 Murat Akbulut'a ilk davanın hangi suçlamayla açıldığına dikkatinizi çekmek istiyorum:  

"Memura görevini yaptırmamak için direnmek!"

Meğerse Murat Akbulut, kazaya neden olduktan sonra otobüste bulunan bir sivil polis tarafından bir ekip otosuna bindirilip karakola götürülürken yolda karakola gitmeyeceğini söyleyip, polise de "Seninle sonra görüşeceğiz" demiş. 

 11 kişi yaralanmış, hastanelik olmuş, ölümden dönmüş, onlarca araç parçalanmış ve ilk dava "Memura görevini yaptırmamak"!

(...)

 "Yeter söz milletindir" filan gibi sloganlar üretiliyor, bunlar milletin de hoşuna gidiyor ama bir sıradan trafik kazasında bile sözün milletin filan olmadığını görebiliyoruz.

Mehmet Y. Yılmaz Hürriyet

***

Ah şu Amerika

-------

 Kara Kuvvetleri Komutanı Salih Zeki Çolak "PKK'nın, var olduğu günden bu yana en ağır darbeyi yediği bir dönemdeyiz" diyor ve Jandarma Genel Komutanı Yaşar Güler de "Örgütü bitirme noktasına yaklaştık" diye konuşuyor ama PKK da bir yandan can havliyle saldırarak hainliklerine devam ediyor!

Kim bilir, komutanların dediği gibi belki de son çırpınışlarıdır bunlar... Yıllar önce yok olma sürecine girmişti bu caniler! Sonra "Açılım?Saçılım" diye bir saçmalık icat edildi, mücadele bırakıldı! PKK geçen zaman içinde toparlandı, güçlendi, palazlandı, yeniden başımıza belâ haline geldi.

 Şimdi yapılan gafların acısını çekiyoruz!

(...)

 Evet, askerimizde bu güç var, başaracaklarına kuşkumuz yok. Fakat Kandil'e kara operasyonu yapılamıyor. Neden?

Güya dostumuz (!) olan ABD istemiyor, daha doğrusu izin vermiyor da ondan...

Amerikalı dayılarına güvenen ve onlardan PYD aracılığıyla yardım da alan PKK'lı teröristler hainliklerine devam ediyorlar.

Terör çetelerine destek olan dost kılığındaki şeytanlara lânet olsun!

Rahmi Turan Sözcü

***

Neden "itirafçı" yok?

------

Olanlar vardır muhakkak da tatmin edici değil galiba..

Tatmin edici olsa Adalet Bakanı her fırsatta çağrı yapmazdı.. Ailelerine seslenmezdi..

Etkin pişmanlıktan yararlananların cezalarının indirildiğini, örgüt üyeliğinden ceza almayacağını sık sık tekrarlamazdı..

Demek ki FETÖ çözülmedi..

Orada bi problem var..

Peki, neden itirafçı olmuyorlar.. Bu konuda iki görüş var..

Biri Adalet Bakanı'nın.. Diğeri Türkiye Barolar Birliği Başkanı'nın..

Adalet Bakanı'ndan başlayalım..

Bozdağ diyor ki..

Cezaevlerinden rüya hikâyeleri yayıyorlar. FETÖ rüyalar üzerinden çok ciddi propaganda yapıyor.

Dışarıda da sosyal medyada da sahte rüyalar uyduruyorlar, birbirlerine anlatıyorlar. Böyle bir motivasyon yapmaya çalışıyorlar.

Tutuklu olanları, ailelerini diri tutmaya çalışıyorlar. İtirafçı olmalarını engellemeye çalışıyorlar.

Sürekli umutlu bir bekleyiş içine sokuyorlar, soruşturma aşamasında çözülmeyi önlemeye çalışıyorlar.

Bunun için her gün yeni bir rüya, hikâye, beklenti, umut yayarak bu çözülmeyi, itirafçılığı önlemek istiyorlar.

Ziyaretçileri, avukatları aracılığıyla yayıyorlar. Çok acayip bir şey, sorgusuz sualsiz kabul ediyorlar.

Kasımın ilk haftası. 3. dünya savaşı çıkacak, hepimiz buradan çıkacağız. Bütün dünya hazırlık yapıyor, 11'inci ayın 8'inden önce dünya savaşı çıkıyor diye yayıyorlar.

***

Feyzioğlu da diyor ki..

Tutukevinde avukatların müvekkillerine ulaşması yedi sekiz saati buluyor.

Avukatla şüphelinin görüşmesinde tepeden sarkıtılan mikrofon var.

Veya yaka mikrofonu takılıyor ya da video kameraya çekiliyor..

Ne konuştukları kayda alınıyor..

Yanlarına gardiyan da konuluyor..

İçeriye kâğıt ve kalem sokulmasına getirilen yer yer engeller var.

İtirafçı olmak isteyen binlerce kişi avukatına danışamadığı için itirafçı olamıyor..

Çünkü bütün konuşmalar kayda alınıyor..

Bu uygulama F Tipi ile mücadeleye zarar veriyor.

Mehmet Tezkan Milliyet

***

Bak şu Batı'nın akılalmaz isteğine

***

Batı âlemi yani bizim "dost ve müttefik" sandıklarımız OHAL'in uzatılmış olmasından duydukları üzüntüyü dile getirerek OHAL'in bir an evvel kaldırılması için AB ve ABD'nin Ankara'ya baskı yapmasını istiyor!

Öncelikle, "Böyle dost ve müttefik düşman başına" diye samimi duygularımızı dile getirelim ve bu dost ve müttefiklerin darbe teşebbüsü sırasında canlarından olan "240 vatandaşımızı" niye hiç anmadıklarını soralım!

Bir darbe teşebbüsü oluyor 240 kişi ölüyor binden fazla da kişi de yaralanıyor!

Batı âlemi bunu hiç görmüyor, duymuyor ve dolayısıyla üzerinde hiç durmuyor!

Ama darbe teşebbüsünde bulunanlarla ilgili operasyonlar başlayınca her şeyi duyar ve görür oluyorlar!

OHAL ilanı ile darbecilere karşı operasyonların hız kazandığını ve tasfiyelerin başladığına dikkat çekerek bu gidişata dur denilmesini istiyorlar!

Görebildiğimiz kadarıyla dost ve müttefiklerimiz(!) bu kadar darbe yanlısının devletin içine "nasıl sızdıklarını" bir türlü anlayamıyorlar!

Bu konu elbette üzerinde uzun uzadıya durulması gereken bir konu ve "Bu insanlar devlet kademelerine nasıl bu denli sızmışlar" sorusuna şu anda verilebilecek tek cevap var!

O da devleti yönetenlerin gafletidir!

Nitekim devleti yönetenlerde bu zaaflarını itiraf ediyor ve "Allah bizi affetsin" diye dua ediyorlar!

Bu olayın bir boyutu! Ama olayın başka boyutları da var!

Böylesine bir darbe teşebbüsü yaşandıktan sonra dost ve müttefik sandıklarımızın darbecilerden yana tavır almaları ve onları himaye eder havaya girmeleri anlaşılır gibi mi

Tamam, operasyonlarda ipin ucu kaçmış olabilir!

Bazıları haksız yere işinden gücünden olmuş olabilir!

Haksız yere açığa alınan ve işten atılanların başlarına gelen bu felaketler bir şekilde telafi edilebilir!

Ama darbe teşebbüsü sırasında canından olan ve yaralanan insanların uğradıkları zarar nasıl telafi edilecek

Dost ve müttefik sandıklarımız her nedense bu konuyla ilgili hiç konuşmuyorlar! Bu sessizlikleri de bizlerde darbenin arkasında onların oldukları gibi bir izlenim uyandırıyor! "Türkiye'de istedikleri gibi bir düzen kurulması için darbecileri sahipleniyorlar" diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz!

Zeki Ceyhan Milli Gazete