“Bu tuzağa düşmeyelim”

Uzun zaman sonra  “Sizden Gelenler” i toparlamak üzere e-posta kutumu açtığımda gördüğüm manzara hayli duygulandırdı; bütün Yeniçağ okurlarına geçmiş olsun dilekleri, geleceğe dönük birbirinden güzel temennileri ve elbette duaları için teşekkür ederim.
Kaza, tam Dersim/Seyit Rıza polemiğinin ortasından geçerken, konu üzerine de arka arkaya bir dizi yazı yazarken başıma gelince, Alevi-Bektaşi dergahlarından ve Alevilerden gelen mesajlar özellikle dikkatimi çekti.
“Yüce yaradan, üçler, yediler, kırklar yar ve yardımcınız olsun” diyenler, “Sizin için gülbanglar okuyacağım”  diyenler,  “Atatürk’süz ve Ali’siz Alevilik düşünemediklerini”  söyleyip buna yaptığımız vurgudan dolayı teşekkür edenler hepsi ama hepsi çok özeldi. Bütün bu mesajları temsilen Muharrem Ergin’in  “Ben bir Aleviyim, fakat ne olursak olalım, önce insan olalım. Biz Aleviler vatanımızı, bayrağımızı, milletimizi seviyoruz. Üç beş kandırılmış, asimile olmuş, Apo canisinin peşine takılmış kişilerin sözüne bakmayın. Geçmişte ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek emperyal oyunların tuzağına düşüp karşılıklı acılar yaşandı. Bizde kin nefret yoktur. Bizim inancımızda taş atana ekmek atarız. Fakat, vatanımıza kast edenlerle de çıkıp mertçe savaşırız. Şu anda da yerli iş birlikçilerle birlikte aynı emperyalist oyunlar sahnede. Bu tuzağa düşmeyelim. Eşit yurttaşlar olarak, ülkemizin birliğini bütünlüğünü ve refahını düşünelim. Lütfen herkes bu gözle baksın” şeklindeki satırlarını paylaşırsam, maksat hasıl olur sanıyorum.

Esas olan birliğimiz

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Tunceli ziyaretinin  “git de göreyim-gidelim de gör” tartışmasına hapsedilemeyeceğini söyleyen Hakan Paksoy yollamış:
 “Tarihe not düşülen bu gezide; Türk Milletinin birliği ve Vatan bütünlüğümüzün asla parçalanamayacağı, bütün dünyaya, kararlı ve inançlı bir şekilde, bir defa daha ilân edilmiştir.
(...)
Türk Milleti, asırlardır egemen olduğu ve yüksek bir medeniyet kurduğu bu topraklarda, bugünlere gelirken acılar çekmiş, ağır bedeller ödemiş, fedakârlıklar yapmıştır. Milletçe yaşanan bu tarihi acıları, Tunceli veya başka bir ilimizde, birbirimize karşı bir husumet meselesi haline getirmenin, bütün kardeşlerimize zarar verecek bir tuzak olduğunun, artık farkına varılmalıdır.
Emperyalist güçlerin kuşatması altına sürüklenmek istendiğimiz bir sırada, birlik ve bütünlüğümüzü koruyabilmek için, her kesimden kanaat önderlerine büyük görevler düştüğüne şüphe yoktur. Türk Milletinin birliği için uzatılan bu el mutlaka karşılığını bulmalıdır.
Bu varlık mücadelesinde, kazanan veya kaybedenin topyekûn hepimiz, bütün Türk Milleti  olacağı açık değil mi? Öfke sarmalından çıkıp, kardeşliği esas yaptığımız gün, işte o gün gerçekten kurtulduğumuz gün olacaktır...”

Bülent Arınç’a Sincan cevabı

28 Şubat Davası sanıklarından Alican Türk, Bülent Arınç’ın 16 Kasım günü Sincan’da söylediği “Siz kaybettiniz, biz kazandık. Çünkü biz hakkın tarafındaydık”  sözlerine cevaben yazmış:
 “Evet, Sayın Arınç, bugün için bakıldığında galiba bir noktada haklısınız: Şeytanın bile aklına gelmeyecek binbir ” hile ve desise “ ile kurguladığınız, Anadolu’mun güzel insanının saf ve temiz din duygularının alabildiğine sömürülmesi üzerine inşa ettiğiniz siyasetiniz kazandı.
Ama şu konuda yanılıyorsunuz: Kesinlikle hak kazanmadı!.. Ve siz hakkın yanında değildiniz, hiç olmadınız da... Siz sadece işinize gelenin yanında oldunuz. Hak kavramı dilinizde hile ve desisenin, göz boyamanın, çıkarın, çarpıtmanın, oy uğruna insanları aldatmanın, yüce İslâm’ı sömürmenin bir enstrümanı oldu. Hak diye diye haksızlıktan başka hiçbir şey yapmadınız.
Sincan’daki o konuşmanızda bile milletin gözünün içine baka baka bir ton yalan bilgi verdiniz, çarpıtmada bulundunuz. Bugün gelinen noktada acı gerçeklerle karşı karşıyayız... Evet, Cumhuriyetin temel değerleri üzerinde büyük tahribatlar oluşturmayı başardınız; bu anlamda hiç tereddütsüz siz ve siyasetiniz kazandı.
Ama bu ülkede sevgi, saygı ve hoşgörü kaybetti...
Toplumsal ahlâk kaybetti...
Toplumsal dayanışma kaybetti...
Birlik ve beraberlik kaybetti...
Elinizde oyuncak haline gelen, her türlü çıkarın aracı yaptığınız, siyasetin kirli batağına çekip sömürdüğünüz yüce dinimiz İslâm kaybetti...
Hak, hukuk ve adalet kaybetti.
Velhasıl, Türkiye kaybetti.
Siz askerlerin değil, Türkiye’nin defterini dürdünüz.

***

Hakkı savunur görünerek yarattığınız tahribatı Anadolu’muzun saf ve temiz insanı belki bugün için fark edemeyecektir.
Fakat ne yazık ki biz bunun acı sonuçlarını -ölmezsek- hep birlikte yaşayıp -ve dahi dibe vurarak- göreceğiz.
Hiç ” kazandık “ diye böbürlenmeyin!
Zira tarih kimin kazanıp kimin kaybettiğini, kimin haklı ve Hakk’ın yanında olduğunu gösterecek ve yazacaktır.”

Isparta Belediyesi’ne çağrı
Hayat siyasetten ibaret değil; politikadan büyük, politikadan gerçek duygular belirliyor aslında büyük ölçüde gündelik tavırlarımızı. Isparta’dan yazan Tolga Unutmaz’ın arka ayakları kırılmış bir sokak köpeğinin, ön ayaklarını koltuk değneği gibi kullanarak, sürüne sürüne verdiği hayatta kalma mücadelesine destek olamamanın vicdan azabıyla yazdığı satırları okuyun:
 “Bu manzara karşısında bir şey yapamadım, elimden gelen birçok şey belki vardı fakat tıpkı ” akbabanın açlıktan ölmek üzere olan çocuğu beklediği o meşhur kare “yi fotoğraflayan fotoğrafçı gibi ayrıldım oradan. Vicdanımla boğuşuyorum o andan beri. Keşke bir şey yapsaydım, keşke belediyeye ulaşmaya çalışsaydım diye kemirgen sözler fısıldanıyor kulağıma.
Sizden ricam, saygıdeğer Yusuf Ziya Günaydın’a ulaşmanız ve o köpeğin bulunup en azından hayvan barınağına götürülmesi konusunda destek istemenizdir. Belki bir kıvılcım yanar.
Köpeği Ezgi Kitabevi’nin orada gördüm. Ve acı olan, insanların onu sevmesini beklediği gözlerinden okunan o canlı, o kadar gururlu ve kendine yetiyordu ki bana insanlık dersi verdi. Duyarlı Isparta halkı ve Belediyesine bu konuda bir kıvılcım yakmak adına yazdım bu satırları. Sizin hassasiyetinize sığınıyorum ve gündemimizin sadece o olmasını istiyorum. Vicdanımın size yazdığı bu satırları köşenize taşırsanız, belki o hayvancağızı gören başkaları da belediyeye ulaşıp yerini bildirirler.”
Aracılık bizden, gereğini yapmak duyarlılığından şüphe duymadığım Isparta Belediye Başkanı Günaydın ve ekibinden olsun...

 

Yazarın Diğer Yazıları