Bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?..

Bir gecede 24 aslanımızı şehit veriyoruz. Göğüs göğüse çarpışıyor Muhammed'in askerleri sünnetsizlerle... Hakkari'de, Van'da... Suriye topraklarında... Analar feryad figan ediyor... Babalar göz yaşı içiyor kana kana... Kınalı kuzular al bayrağa kefenlenip geliyor köyüne...

Her gece şehit haberleri... Kulağım minarelerde... Salâ yok... Ezan yok... Bir gecede 24 şehit...

Vatan için, millet için şehit oluyorlar... Gözlerim meydanlarda... Boş boş  bakıyorum... En azından saygı nöbeti olsa... Sadece beş dakika... Beleş telefonsuz, beleş çorbasız, beleş meyve suyusuz, beleş keksiz... 5 dakika  toplanabilsek, sesimiz kısılırcasına İstiklal Marşımızı ardından da bir Fatiha okuyabilsek. "Ne mutlu Türk'üm diyene" diye haykırdıktan sonra sessiz ve vakur bir şekilde evlerimize dönebilsek. Ta ki son vatan görevi tebliğ olana kadar...

Allah'ım bu nasıl bir adalet!.. Zalimlerin yanında masumlar yanıyor. Suçsuz, günahsız insanların hayatları çalınıyor. İslam'ın sancaktarlığını yapmış bir milletin evladıyız. Kul hakkı ile karşına çıkmaktan korkarak terbiye edildik...

Bu nasıl bir imtihan Yarabbim!..

Biz, kime inanıyoruz?.. Biz, kime secde ediyoruz?.. Biz, kime/neye kulluk ediyoruz?..

 Yarab!.. Bir gecede 24 şehit... Sonra 2 daha... 3 daha... Sonra...

Geceleri uyuyamıyorum. Ezan yok... Salâ yok...

Vatan için nöbet tutan...

Mehmet, Ahmet, Mustafa... Çukurca'da şehit düşüyor.

"Demokrasi aşıkları" Antalya, Bodrum plajlarında sefa sürüyor...

Saray sofralarında yer kapmaca oynanıyor.

Mehmet Akif'in şu dizelerini hatırladım;

Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?

Mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!

*

Nûr istiyoruz... Sen bize yangın veriyorsun!

'Yandık!' diyoruz... Boğmaya kan gönderiyorsun!

*

Esmezse eğer bir ezelî nefha, yakında

Yâ Rab, o cehennemle bu tûfan arasında

*

Toprak kesilip, kum kesilip Âlem-i İslâm;

Hep fışkıracak yerlerin altındaki esnâm!

*

Bîzâr edecek, korkuyorum, Cedd-i Hüseyn'i

En sonra, salîb ormanı görmek Harameyn'i

*

Bin üç yüz otuz beş senedir, arz-ı Hicaz'ın

Âteşli muhitindeki sûzişli niyâzın

*

Emvâcı hurûş-âver olurken melekûta

Çan sesleri boğsun da gömülsün mü sükûta?

*

Sönsün de, İlâhi, şu yanan meş'al-i vahdet

Teslîs ile çöksün mü bütün âleme zulmet?

*

Üç yüz bu kadar milyonu canlandıran îman

Olsun mu beş on sersemin ilhâdına kurban?

*

Enfâs-ı habisiyle beş on rûh-u leimin

Solsun mu o parlak yüzü Kur'an-ı Hakim'in?

*

İslâm ayak altında sürünsün mü nihâyet?

Yâ Rab, bu ne hüsrandır, İlâhi, bu ne zillet?

*

Mazlûmu nedir ezmede, ezdirmede mânâ?

Zâlimleri adlin, hani öldürmedi hâlâ

*

Câni geziyor dipdiri... Can vermede mâsûm

Suç başkasınındır da niçin başkası mahkûm?

*

Lâ yüs'ele binlerce sual olsa da kurbân;

İnsan bu muammalara dehşetle nigeh-bân!

*

Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık;

Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık

*

Mâdâm ki, ey adl-i İlâhi yakacaktın...

Yaksaydın a mel'unları... Tuttun bizi yaktın

*

Küfrün o sefil elleri âyâtını sildi:

Binlerce cevâmi' yıkılıp hâke serildi

*

Kalmışsa eğer bir iki mâbed, o da mürted:

Göğsündeki haç, küfrüne fetvâ-yı müeyyed!

*

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,

Bir giryede bin ailenin mâtemi çağlar!

*

En kanlı şenâatle kovulmuş vatanından

Milyonla hayâtın yüreğinden gidiyor kan!

*

İslâm'ı elinden tutacak, kaldıracak yok...

Nâ-hak yere feryâd ediyor: Âcize hak yok!

*

Yetmez mi musâb olduğumuz bunca devâhi?

Ağzım kurusun... Yok musun ey adl-i İlâhî!

Sene 1913... Sene 2016...

Yazarın Diğer Yazıları