Bu yerleri Kültür Bakanlığı kurtarmalı

Dünkü yazımda Mısır Çarşısı'ndan söz ederken Pandelli lokantasının kapandığından bahsetmiştim. Aynı gece NTV Haber'de konunun işlendiğini görünce mutlu oldum. Gönderilen ekip 115 yıllık müesseseyi iyi işlemişti. Mirasçıları bulup konuştular. Görünen o ki Beyoğlu'ndaki bir diğer tarih, Rejans'ın sonu da aynı olmuştu. Kapıya kilit asmalarının ana nedeni parasal. Atatürk'ten başlayarak pek çok değerin yemek yediği yerler yok artık. Turistik şirketlerin buraları listelerinden çıkarışı önemli nedenlerden. Boğaz'daki kazıkhaneleri tercih ediyorlar. Peki bu tip nadide yerleri yaşatmak çok zor mu? Pandelli ve Rejans'ta yemek yiyenlerdenim. Sayıca Rus lokantasına daha fazla gittim. Bunlardan iki tanesi dönemin Meclis Başkanı Hüsamettin Cindoruk'la idi. Portakallı ördek ve Rus salatasının tadı hâlâ damağımda. Profiterolü de aynı şekilde. Pandelli'nin zeytinyağlılarını hiç bir yerde bulamazsınız.

Kültür Bakanlığı'nın görevleri arasında bu yerleri koruyup kollamak yaşamasına katkıda bulunmak yok mu? Beyoğlu'nun Hacı Salih'ini niçin hatırlamıyorlar. Üsküdar'daki Kanaat Lokantası'nın akla gelmesi için illa kepenk indirmesi mi gerekiyor. Devlet sadece görsel sanatları desteklemekten mi sorumlu? Sayın Bakan Nabi Avcı'yı daha fazla gecikmeksizin harekete geçmeye çağırıyorum.

TRT'deki değer

Şener Mete, kağıt üstünde başspiker. Şu anda yaptığı Radyo 1'in ve TRT Nağme'nin haberlerini okumak. Oysa Mete yaşayan kıymetlerden. Radyo ve TV'de çalışanların yararlanması için 4 önemli kitap yayınladı. Her biri telefon rehberi kalınlığında. Medyada göreve başlayacak ve halen çalışanların ilk işi Konuşturan Sözlük'ü okumak olmalı. Hatta diğer yayınları da içine alan sınavdan geçirilmeliler. Buradan çıkacak sonuçlara göre spikerleri sınıflandırmak en doğru yol.

Bu öneriyi aklıma getiren "Sahte ilaç operasyonu"nu CNNTÜRK'te aktaran Hakan Tunç'un sözleri oldu. Aynen şunları söyledi; "Makineler yedi emine teslim edildi". İnsaf. "Yedi Fatma'ya da teslim edilebilirdi"! Bunun doğrusu "Yeddiemin"dir. Emanetin emin ellere teslimi anlamına gelir. İçime yara olan diğer konuysa haber spikerleri ve muhabirlerin yaptıkları vurgulama hataları. Pakis-Tan ve Hin-Distan diyenleri görmek üzüntü verici. Yoksa Nihat Doğan'ın "Annem Malatya'ya gitti. Kuran Muran okumaya" demesi umurumda değil. Devlet Bahçeli'nin "da ki" şeklindeki vurgulamaları ise üzüntü verici. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan'ın dunyaları ise tam felaket. Daha neler neler.

Kayda geçtim

Melih Gökçek'in HaberTürk'te Veyis Ateş'e konuk olduğu söyleşiyi kaçırmadım. Birkaç cümleyle özetlemek istiyorum. Kalkışma Gecesi saklanmadığını, karşı harekatı yönettiğini söyledi! Gecekonduda gizlenmesini "kahramanlık öyküsü"ne dönüştürdü. Hatta Ankara'yı kendisinin, TRT'yi oğlunun kurtardığını anlattı. Başkanı dinledikten sonra kendisine "En Kahraman Rıdvan Ödülü"nün verilmesini teklif etme kararı aldım. Böylece Gökçek'i "Ankara'yı parsel parsel FETÖ'cülere sattı" diye suçlayan Bülent Arınç'ı da hasetinden çatlatmış oluruz.

Melih Gökçek'in üzerinde durduğu diğer konu "Deprem makinesi" idi. "Şimşek çakma görüntüleri"ne benzeyen siyah-beyaz video eşliğinde anlattı. "Amerikalılar Türkiye'yi bununla vuracaklar" iddiasında bulundu. Başkanın bir türlü hatırlayamadığı fay hattının ismi San Andreas. San Francisco'yu içine alan geniş bir bölgeyi etkiler. Asırlardır her şeyi yıkar. İnsanları öldürür. Bütün bunları yaparken değil deprem makinesi, taştan baltalar bile henüz icat edilmemişti.

İnanmak zor

"Cem Seymen Tayvan'da" çocukluğumuzun Baytekin filmlerine dönüştü. Bitmek bilmiyor. Seymen bir programı sırasında -halasından da söz etmişti- akçalı konularla ilgili olmadığından bahsetmişti. Oysa haberleşme reklamlarında fazlaca yer bulmakta. Bunlardan kazandıklarını Lösemili Çocuklar Vakfı'na bağışlıyor da bizim haberimiz mi yok? Ekonomist arkadaşımız eski adıyla Milliyetçi Çin'deki seri çalışmasını aynı şekilde mi değerlendiriyor? İnsanın pek inanası gelmiyor!

Küçük notlar

* "Gel Zaman, Git Zaman" NTV'nin tarih programlarından. İlber Ortaylı ile Sevil Atasoy birlikte hazırlayıp sunuyorlar. Bu hafta onlara Emre Öktem eşlik etti. "Cumhuriyet kadınları" işlendi. Afet İnan, Cahide Sonku ve Halide Edip Adıvar'dan başlandı. İdil Biret'le Suna Kan'a kadar gelindi. Ortaylı Hocam'ın bilgi birikimine hayran olanlardanım.

* 3 Adam'ın parodileri yine kötüydü. BKM'deki başarılarını TV 8'de tekrarlayamıyorlar. Yayının yıldızı Mustafa Ceceli'ydi. Tek kelimeyle yıldızlaştı.

Yazarın Diğer Yazıları