Bu zihniyet gitmeli...

En iyi bildikleri şey, suçlama, iftira, hakaret ve öfkeli sözlerden kurulu ağır cümleler. Başka seçenekleri var ama işleri güçleri bu.

Aslında bunun böyle olacağı en başından beri belli idi.

Neden?

Çünkü iktidarı elinde bulunduranlara göre, iktidar en çok onların hakkı. Ve ebediyen de onların olmalı. Demokrasi sadece bir takım sembolden ibaret. Ellerinden gelse seçim sistemini de ortadan kaldıracaklar. Hatta yetmeyecek, sonsuza kadar iktidarda kalacakları bir sistem inşa edecekler.

Ülkeyi batırsalar da çıkarsalar da daima onlar haklı.

16 sene boyunca bütün devlet kurumlarını (pek çoğunu yabancılara) sattıkları halde yeniden refah toplumu yaratmasalar da gene onlar hakkı.

İşsizlik onların döneminde milyonları bulsa, üniversite mezunları toptan aç kalsa da yine onlar haklı.

Öyle ki "davam" dedikleri ideolojik iddiaların tam tersini yapsalar da gene onlar haklı.

Din, iman ne derse desin, Kur'an kitap ne söylerse söylesin, devlet malı "yağma Hasanın böreği" misali darmadağın edilse de vallahi sadece onlar haklı..

Bu sebeple iktidardan gitmemeleri gerekiyor.

Bunun için de ellerinden ne geliyorsa yapmaktan çekinmiyorlar. İftira ise iftira, suçlama ise suçlama. Mesela yandaş gazete nasıl haber yapıyor: "CHP, İYİ Parti, SP ve DP milletvekili seçimleri için ittifak kararı aldı. 'Şer ittifakı' Meclis'te bulunan 600 sandalyeden en az 301'ini almak için yarışacak."

İşte zihniyet bu.

Olağan seçim yarışının adını "şer ittifakı" olarak tanımlıyor.

Öncelikle bu zihniyet, okuyucusuna saygı duymuyor. Onları sürü yerine koyuyor. Akıllarının olmadığını düşünüyor. Ortada bir demokrasi mücadelesi olduğuna inandırmak istemiyor. "Temsilde adalet" ilkesini öne çıkaracağı yerde, suni bir düşman yaratmaya çalışıyor.

İşte bu sebeple Türkiye, bu hastalıklı zihniyetten bir an evvel kurtarılmalıdır.

Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce; "Bizim derdimiz memleket. Seninle derdimiz yok. Seni indirirsek dolar iner, euro iner, enflasyon, benzin, mazot, gübre fiyatı iner. Bunlar inecekse indirelim seni ne olacak" dedikten sonra sözü kavgaya getirerek: "Dünyada kavga etmediğin kimse kalmamış" diyor.

Yanlış mı?

İmam Hatipli Metin Külünk, siyasi muhaliflerine olağan eleştiri yapmak yerine karalamacı bir dil kullanarak şunları söylüyor: "15 Temmuz'un silahlı kanadının başaramadığını, dördünü bir araya getirerek ittifak üzerinden Türkiye'yi Erdoğansızlaştırmak, Erdoğansız siyaset, Erdoğansız Türkiye hedefine ulaşmak için 15 Temmuz'un devamı olan bir modeldir."

Hatırlayın lütfen..

Millet İttifakı kurulmazdan evvel bunlar Saadet Partisi liderini Cumhur ittifakıyla bir olmaya ikna etmek istemiyor muydu?

İstiyorlardı.

Peki, aradan bir ay bile geçmeden ne değişti de Sadet Partisi birden "15 Temmuz'un devamı" haline geldi?

Nasıl "şer ittifakının" parçası, FETÖ'nün siyasi ayağı oldu?

Bu zihniyetin eski dostlarına bile saygısı yok. İftirada sınır tanımıyor. "Benimle değilsen düşmansın" mantığından hareket ediyor. Ülkeyi bu anlayışla bölebildiği kadar bölüyor. Ve sonra da seçmene vaatlerde bulunuyor: "Daha çok demokrasi, daha çok adalet getireceğiz..."

Biz de soruyoruz: Bu zamana kadar götürülenler ve halen daha ülkenin üzerine çöken bu zihniyet ne olacak?

Yazarın Diğer Yazıları