Bugün bayram!

"Nerede o eski bayramlar?" cümlesini kurmak için fazla genç ama bayramı bayram gibi yaşayan son neslin bayram yazısı bu.

Şimdilerde bayramda tatile gitme modasından da kısmen nasibini almış, ilk bir ya da iki gün bayram ziyareti yapan son günü tatil havasında geçiren arada kalmış, hem geleneksel hem modern nesil bu anlattığım.

Her bayram sabahı aklınıza ilk gelen rahmetli Barış Manço' nun "Bugün bayram erken kalkın çocuklar" şarkısı ise, siz de o meşhur "eski bayramlar"ı yaşayan nesildensiniz demektir.

"Nerede o eski bayramlar?" lafı da espri cümlesine dönüştü artık.

Evet, gerçekten de yok artık o eski bayramlar ama neden?

Vakitsizlikten mi, yoksa özden kopuştan mı?

Eskiden geniş aile yapısı hâkimken artık daha bireysel bir yaşam sürmemiz, bir koşturmacaya kapılıp gitmemizden mi?

O yüzden mi tatil lafını duyduğumuz anda fırsat bu fırsat deyip, güneye kaçma isteğimiz?

Eskiden, bayram daha gelmeden heyecanı başlardı. Günler öncesinden evler temizlenir, tatlılar yapılır; o gün giyilecek kıyafetler önceden hazırlanır, bayram sabahı ilk olarak yeni elbiseler giyilirdi.

Evin erkeklerinin bayram namazından gelmesinin ardından yapılan kabristan ziyaretleri ve devamında bayram ziyaretleri…

Kapı kapı dolaşmalar, aman kimseyi unutmayalımlar…

Birçokları için, özellikle büyük şehir insanları için bunlar çoktan geride kaldı.

Ama dillerde hep aynı cümle: "Ah o eski bayramlar!" Dönüp de kendine bakan yok. Oysa kendi ne yapıyor o eski günleri yaşatmak için.

Pek tabii içinde bulunduğumuz zaman bizleri çok etkiliyor. Çalışma hayatının yoğunluğu ve yaşattığı stres derken insan nefes almak; bayram tatilini de fırsat bilip tatil yapmak, dinlenmek, gezmek istiyor.

Ama sonra da çocukluğunda yaşadığı bayram coşkusunu düşününce hep bir özlem ve iç çekmelerle anıyor eski günleri.

Ben nerede o eski bayramlar diye bir serzenişte bulunmayacağım. Günümüzde de o duyguları yakalamak zor değil.

Bayramlar olumsuz duygulardan arınıp huzura varma zamanıdır.

Değişimi bayramlarda değil, öncelikle kendimizde aramalıyız.

Hem kendinize vakit ayırıp hem de büyükleri ziyaret etmek için pek âlâ vakit var.

İşte size bayramı bayram havasında yaşamak için naçizane bayram önerilerim:

Çocuklar yaşadıkları şeylere anlam yükler, yaşamadıklarına değil. O yüzden çocuklarınızın bayrama ne mana yüklemesini istiyorsanız onu yaşatın. Benim tavsiyem; şekerler, oyuncaklar alıp, harçlık vermenizden yana.

Bayram, kaybettiklerimizi kazanmanın en uygun zamanıdır. Örneğin, kırdığımız bir kalbi, küstürdüğümüz bir arkadaşı. Gidin gönüllerini alın.

Modern zaman bizi ferdileştirdi ve yalnızlığa hapsetti. Bayramda bunu kırın. Ailenizin, dostlarınızın, sevdiklerinizin yanına gidin. Uzakta yaşıyor ve gidemiyorsanız, arayın ya da mesaj atın.

Ama içinizden gelmiyorsa da sırf bir ritüeli gerçekleştirmek için, duygusu olmayan mesajlar atmayın.

Ramazanda açlıktan hareketleri yavaşlayanlar, sporu, yürüyüşü bırakanlar… Vücut ciddi biçimde formdan düştü. Bayramda kapalı ev ortamından çıkıp, kesinlikle açık havayla buluşun.

Yemeğe dikkat edin! Ramazan'da az yemeye alışmış vücut. Günde yalnızca iki öğün yemek yenmiş. O yüzden bolca yiyin. Paragrafa "Yemeğe dikkat edin"le başladım diye az yiyin diyeceğim mi sandınız? "Bolca yemeğe dikkat edin" demek istedim! Eee, vücüt enerji kaybetti. Bol bol yiyip geri kazanalım enerjimizi!

Tatlı yiyip, tatlı konuştuğunuz bir bayram dilerim.

Nice bayramlar yaşamak ümidiyle...

Haydi, bayramımızı kutlamaya…

Yazarın Diğer Yazıları