MEDYA POLEMİK

MEDYA POLEMİK
MHP'yi neden yazamıyorum!

Bahçeli her fırsatta medyayı suçluyor ama bir de "gazeteci"nin penceresinden bakın meseleye

MHP'yi neden yazamıyorum!

Devlet Bahçeli'nin grup konuşmasını dinlerken okurun sorusu aklıma geldi:

'MHP'yi neden yazmıyorsun?'

Yanıtını yine Bahçeli'yi dinlerken buldum..

MHP liderinin salı konuşmasının dışında bir faaliyeti yok ki.. Arada sırada yazılı açıklama yapıyor o kadar!..

Aslında MHP'yi yazmıyorum değil..

Yazamıyorum..

Niye mi yazamıyorum?

1 Kasım seçim şokunu üstlerinden atamadılar.. Siyasetin içindeymiş gibiler ama kenarında duruyorlar..

Söyleyecek fazla bir şeyleri yok.. İktidarı eleştirecek halleri yok..

Çünkü; mahcuplar..

*

Niye mi?

Ellerine 'ortaklık yoluyla da olsa' ülkeyi yönetme imkânı geçti; ellerinin tersiyle ittiler de ondan..

Hem iktidar olmayı istemeyeceksin..

Hem de iktidarın yaptıklarını eleştireceksin..

Anlaşılır bi durum değil..

Halka izah edilecek politika değil..

Bırakın halka izah etmeyi, kendilerine bile izah edemiyorlar..

Bu sebeple olacak, Bahçeli salı günleri âdettendir diyerek partisinin grup toplantısında konuşuyor..

Yine âdettendir diyerek iktidarı eleştiriyor..

Âdettendir diyerek Başbakan'ı topa tutuyor, Cumhurbaşkanı'na çatıyor..

*

Bahçeli dün yine 'hayırcı' olmadığını, koalisyon kurmak istemeyenin AKP olduğunu söyledi..

Belli ki içi rahat değil..

Rahat değil ama atı alan Üsküdar'ı geçti.. Partisinin Meclis'teki temsil sayısını yarı yarıya küçülttü..

80'den 40 indirdi...

Mehmet Tezkan / Milliyet

 

 

*

 

Ne kadar askerperverlermiş meğer

(...)  Geçen 30 Ağustos'ta Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ndeki davette çok ilginç bir şey yaşanmış. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar göreve yeni başladığı için bütün gazeteciler, tabii ki çoğunlukla da iktidar yanlısı medyanın gazetecileri, ona "Hayırlı olsun" demek için kuyruğa girmişler.

...Bilin bakalım kuyruktakilerden "en istekli olanı" kimmiş... Tahmininiz doğru... Rahmetli Hasan Karakaya...

...Meğer bu arkadaşların hepsinin içinde birer asker, ruhlarında rütbeli bir paşa yatıyormuş. Dertleri, asker değil, onlar tarafından adam yerine konmamakmış.

 Demek ki neymiş... İnsan Genelkurmay Başkanı ile sohbet edince hemen "darbeci" olmuyormuş...

Ertuğrul Özkök / Hürriyet

 

 

*

 

Meclisin itibarını korumak mı istiyorsunuz!..

TBMM yönetimi yeni dönemde Meclis lokantalarının mönülerinde "itibar" operasyonu yapmış ve fiyatları sildirmiş. Böylece milletvekillerinin misafirlerine ısmarladıkları yemeklerde hesabın ne kadar tuttuğunu sadece hesabı ödeyen milletvekili bilebilecek, misafirler yedikleri yemeğin ev sahibine kaça mal olduğunu öğrenemeyecekler. (...) Meclis lokantalarının "dünyanın en ucuz lokantası" diye sosyal medyada konu edilmesinin Meclis'in itibarına zarar verdiğini düşünüyorlarmış.

Meclis'in itibarı şöyle korunur:

Milletvekilleri kendilerini seçen halkın temsilcileri olduklarını hiç akıllarından çıkarmazlar, tüm yasama faaliyetlerine ciddi olarak katılırlar,

Komisyonlardaki görevlerini hakkıyla yerine getirirler,

Ne olduğunu bile bilmedikleri kanunlara grup başkanvekili öyle işaret etti diye parmak kaldırmazlar,

Meclis'in denetleme görevini titizlikle yerine getirirler, hesap sorarlar,

Kendilerinin bir parmak kaldırma-indirme makinesine dönüşmesine izin vermezler.

Meclis'in itibarını koruyacak şeyler bunlardır. Bu işi hakkıyla yapsınlar, varsın yemekleri de ucuza yesinler, kimsenin ne gözü kalır, ne aklı.

Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet

 

 

*

 

Muhalefetin avucunda tuz; yine koşuyor...

(...) Demagoji yapıyor; "12 Eylül'le hesaplaşacağız!" Breh... Breh... Breh... 12 Eylül çocuklarına bak sen!

Ama... Yiyenler de yok değil hani...

Kılıçdaroğlu-Bahçeli çifti Davutoğlu'na randevu veriyor.

Saatlerce oturup konuşuyorlar.

Gazeteler yazıyor.

Milliyet: "Ruhunda uzlaştılar."

Sabah: "Darbe anayasası tarihe karışacak."

Hürriyet: "12 Eylül mutabakatı."

Haber-Türk: "Mutabakat tamam."

Cumhuriyet: "12 Eylül'ün izleri silinecek!"

Bunları okudukça Erkin Koray'ın şarkısı geliyor aklıma:

"Bir ben miyim perişan gecenin karanlığında..."

Cumhuriyet gazetesi bile "12 Eylül'ün izleri silinecek" diye manşet atıyorsa, biz kime, ne anlatacağız?

Yazsalar ya, "12 Eylül'ün izi" saydıkları kaç madde kaldı anayasada?

"12 Eylül ile hesaplaşıyoruz" dedikleri koca bir yalan. Ortada 12 Eylül Anayasa'sı filan kalmadı.

AKP göz boyayacak "kadın hakları", "tüketici hakları" gibi bir-iki maddeyi anayasaya ekleyerek asıl yürütme'yi düzenlemek istiyor!

Bunu adı başkanlık sistemi filan değildir; diktatörlüktür.

Hadi medyayı anladık, diyelim...

Muhalefet partileri, AKP'nin kendilerini yine kullandığı gerçeğini görmüyor mu?

Her hıyarım var diyene bir avuç tuzla koşmak siyaset midir arkadaş!

Bu ülkede görmek sahiden çok mu zor?

Bu uyuşuk siyaset insanı canından bezdiriyor.

Soner Yalçın / Sözcü

 

*

 

1-301.jpg

Ercan Akyol Milliyet