Bütün operasyonlar bunun içindi

               Emekli Tuğgeneral Nejat Eslen: "Biz de PYD'yi vuruyorsak, ABD ile bir vekâlet savaşını başlattık. Bu vekâlet savaşı genişleyecek mi, genişlemeyecek mi? Mesele bu" dedi.

Bu tespit doğru.

                Esasında Türkiye, ABD ile birlikteliğini çoktan bozdu. Daha doğrusu çıkarların birlikteliği yerini çıkarların artık birlikte yürütülemeyeceği noktaya geldi. 1990'lı yıllarda başlayan ve Erdoğan hükümetleri ile süren, sonra gittikçe daralan bir yola girdik. Gele gele öteden beri Yeniçağ okuyucularının hiç şaşırmayacakları yerde düğümlendi.

Biz her fırsatta Büyük Orta Doğu Projesi'nin Türkiye'yi bölme projesi olduğunu, Suriye-Türkiye ilişkilerinin öteden beri sürüp gelen gelenekselliği içinde yürütülmesi gerektiğini vurguluyorduk. Ancak Davutoğlu'nun "sıfır sorun" sloganıyla yürüttüğü, Erdoğan hükümetlerinin "ilerlediği politika", gele gele "kardeşim Esad'dan" "Esed" politikasına evrilerek Türkiye sınırında ABD askerlerinin bayrak dikerek "biz buradayız buyurun gelin" tehdidine kadar vardı.

                Türkiye bu sonucu önceden görmeliydi.

                Ta 1994'lerde PKK'nın Eruh ve Şemdinli baskınları bunun habercisiydi.

                Süreci başlattıklarında arkalarında ABD her zaman vardı.

                PKK hiçbir dönem arkasını boş bulmadı. Her zaman Batılı güçlerle birlikte hareket etti.

                Özellikle ABD politikaları 1990'lardan sonra Orta Doğu'ya bir düzen verme biçiminde görüldü. Bu planın en önemli ayağı hiç şüphesiz önce Irak, sonra Suriye ve eş zamanlı olarak da Türkiye idi.

Hatırlayın!

1994'ten sonra Türkiye'deki basının gündeminde hep Çekiç Güç vardı.. Basın, kaç kere ABD'nin İncirlik'ten kalkan Amerikan uçaklarının PKK'ya yardım attığını, silahlı destek sağladığını yazdı.

Bunun anlamı neydi?

"Ey Türk milleti, haberin olsun, dostumuz (!) ABD ikili oynuyor" bilgisini kamuoyuna vermekti. Kısaca açık istihbarat paylaşmaktı.

TSK içinde Atatürkçü subaylar, hem NATO içinde olmak ve hem de PKK'nın Türkiye'yi vurmasına destek vermek arasındaki zıtlığı fark etmişti.

İşte tam bunlar olurken FETÖ örgütü, ordunun dinsiz Kemalistlerden kurtarılması emrini verdi. Türk Silahlı Kuvvetlerine sızmanın önemine vurgu yapmaya başladı. Dershanelerde ele geçirdiği çalışkan ve zeki öğrencileri ikna ederek Allah ve din adına askeri okullara yönlendirmeye başladı.

                Amerika'nın Büyük Orta Doğu planının Türkiye'deki en mühim ayağı bu idi. Türk Ordusunu içeriden çökertmek.. Gerçi NATO bağlamında ikna ettiği, yönlendirebileceği subaylar elbette vardı. Ancak kurumsal olarak ta askeri okuldan itibaren Mustafa Kemal zihniyeti aşılanarak yetiştirilen Türk subayları, genel çoğunluk itibariyle kolay alt edilemezdi. Bunu anlamışlardı. Ama FETÖ, dini kullanmaktaydı. Bütün kamuoyunun itiraz edemeyeceği yumuşak karın burasıydı.

Başardılar..

Ve bu sayede Ergenekon ve Balyoz'la en okkalı darbeyi vurmayı başardılar...

Şimdi Ege işgal ediliyor..

Şimdi Suriye'de ABD-PYD iş birliği ile kuşatılıyoruz.

Ve tam da bugünlerde ABD ile vekalet savaşlarındayız..

Halihazırda PKK dışarıda tutuluyor gibi görünse de çok yakında amaca uygun bir militer güç olarak daha da resmileşerek ABD tarafından yandaş ilan edilecektir.

Ve Türkiye, ne yazık ki, ABD'nin Büyük Orta Doğu Eş Başkanlığı görevini önce kabullenmiş, sonra caymış görülen bir siyasi kadro ile yönetildiği için meçhule giden bir gemi gibi ortalıkta dolaşmaktadır..

ABD-FETÖ-PKK ve diğerleri her ne yaptılarsa hepsi bugün ve sonrası içindi.

Yazarın Diğer Yazıları