Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Serap BESİMOĞLU

Serap BESİMOĞLU

Çağdaş eğitimde sanata yönelmek

Eğitimciliğinin yanı sıra sanata olan düşkünlüğü ile de tanıdığım, kendisi ile birçok kez, “Eğitim ve Sanat İlişkisi” üzerine keyifli sohbetler yaptığım, Ankara - Beysukent Fevzi Özbey İlköğretim Okulu, eğitim yöneticisi Sn. Yalçın Tamer’le bu kez “Çağdaş Eğitim Bilimi, Kültür, Sanat ve Sosyal Gelişim” üzerine konuştuk. Başarılı projelerini hayranlıkla izlediğim Yalçın Hoca’ya eğitimle ilgili aklıma takılanları sordum.
- Geleneksel okul anlayışları ve çağın değişen insan tipinin ihtiyaç duyduğu okul anlayışı çerçevesinde sosyal ve sanatsal yaklaşımlı okullar nasıl olmalıdır? dedim.
Cevap kısa ve netti: “Bilişsel gelişimin ana destekleyicileri sanatsal, sportif ve ahlâkî gelişim olduğuna göre çağın yeni okul anlayışı da sanatın her dalını özellikle farkındalık açısından ön plana almalıdır.” 
Gerçekten de gençlerin ezbercilik ve doğal ihtiyaçlarına aykırı bir eğitimin hem bedensel hem de ruhsal gelişime hiçbir katkısı olmayacaktır.
Aslında birçok eğitimcinin bu noktada buluşacağına inanıyorum. Tek tip gelişime endeksli bir eğitim, insanın liderlik özelliklerinin yani, baskın güçlerinin ortaya çıkmasını engelleyecektir.
Yeni okulunda ziyaret ettiğim Yalçın Hoca bana üzerinde çalıştığı müthiş projesinden bahsetti. Proje; demokratik iklimli, dost öğretmen yaklaşımlı, özgürlüğün ve sanatın tüm dallarını ön plana alan bir çalışma. Bu çalışmanın temel felsefesi ise yapısalcı yaklaşımın insan ve çocuk merkezli oluşu. Kısacası yeni nesiler bu yaklaşımlarla geleceği, barışı, sevgiyi, dostluğu ve paylaşımı taşıyan bireyler olarak yetişecekler...
Kendisine son yıllarda toplumun ruh sağlığında ciddi bozulmalar olduğunu ve bunun nereden kaynaklanabileceğini bir eğitimci yaklaşımıyla nasıl açıklarsınız? diye sorduğumda ise; “Davranışçı yaklaşımla bireyler, sanatsal, sportif ve sosyal alanlarda ihtiyaçları olan eğitimi tam anlamıyla alamadılar. Bu ise eğitimde doğaya dönüş ilkesine aykırıdır. Oysa birey bu ihtiyaçları doğuştan getirir. Sanatın her dalınınsa ruhsal ve akılsal (bilişsel) gelişimi en üst düzeyde desteklediği kesindir. Hal böyle olunca sanat ve eğitim bireylerin, dolayısı ile toplumun ruh sağlığının korunmasında en önemli faktördür. Bunu önemser ve yapısalcı yaklaşımın bize ve öğrencilerimize sunduğu, insana özgü olan felsefeyi desteklersek yeni önder okullar oluşarak toplumun ve genç bireylerin ruh sağlığının korunmasında etkili olacaktır” dedi.
Gerçekten de Hoca’nın bu görüşüne katılmamak elde değil... Çünkü aklın yolu tektir. Bana göre de bilgiyi ancak her yönden sağlıklı gelişmiş bireyler etkili kullanabilir. Son olarak kendisine yine dönüp dolaşıp kendi işimi “sanat”ı sordum. Büyük Atatürk’ün “Sanatsız kalmış bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözüyle eğitimi buluşturmasını istedim. Bakın neler söyledi: “Kişi dünyaya mutlu ve sağlıklı yaşamak, kendini gerçekleştirmek ve dış dünyadaki problemlerle mücadele etmek için gelir. Eğitim de bu ihtiyaçları gerçekleştirmeye yönelik olmalıdır. Mutlu yaşamak da, kendini gerçekleştirmek de bireyin sanatsal yönünü kullanması ve ortaya koymasıyla mümkündür. Dolayısı ile yüce Atatürk’ün sanatı şah damarına benzetmesi her zamanki gibi dahice ve doğru bir yaklaşımdır.”
  Ben de bu keyifli sohbetimizi yüce Atatürk’ün konuyla ilgili güzel bir sözüyle sonlandırıyorum. “Eğitimdir ki, bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terk eder” Sanatsız kalmayınız.

Yazarın Diğer Yazıları