Çakma New York

Tilkinin dönüp dolaşıp gideceği yer, kürkçü dükkanı. Döndüm. Her zaman yaptığım gibi, gidişimle dönüşüm arasındaki altı aylık arada fark ettiklerimi yazayım. Halk arasında, bir terim vardır, "çakma" diye. Yani bilinen ve pahalı bir malın kötü ve ucuz taklidi. Bazı hanımlar binlerce liralık çanta, ayakkabı ve çeşitli aksesuarın, çok ucuza taklidini bulur. Hatta bunun için pazar bile kuruluyormuş. Tabii keseye göre geleni, çakmalar. Asıl mallar, genelde parası olanlara. Şimdi diyeceksiniz, nereden çıktı bu çakma muhabbeti.

                Türkiye'ye hareket etmeden önce İstanbul'dan bir inşaatçının, New York'taki Central Park özentisi taklidini, İstanbul'da yaptığını okumuştum. Burada da reklamını gördüm, şoförüne "Central Park'a çek" diyor. Uçaktan inince, köprüye giderken de, yolda ABD'de olay yaratan Trump'un kulelerinden birini gördüm. Aydın Doğan'a aitmiş üzerinde Trump diye yazıyordu. Yollarda ilanlar falan, hep İngilizce. İstanbul sanki çakma New York. İşte o zaman fark ettim. Yahu bizde her şey çakma.

                Biz, cumhuriyet döneminde, asıl ve kaliteli mal olan Türkiye'de yaşama şansına ulaştık. Mustafa Kemal ve vatansever arkadaşları, bu milletin kökündeki asaleti anlayıp, milletin özünü ve ülkenin adını Türkiye koydu. Çakma Türkiyeliler, bir kere bile Türk'üm diyemedi. Türk ve Türkiye kavramlarını değiştirmek için kırk takla attılar. Mustafa Kemal, Orta Asya'daki Türk boyları ve Türklerin kökü konusunda araştırmalar yapıyordu. İşte bu yüzden "Ne mutlu Türk'üm" demiş, Türklüğü ile övünmüş, "Türk, öğün, güven" demişti.

***

                Genelde biz bir şey yapmayız, hep bize birileri bir şey yapar ya, işte o mantıktan; Alttan, alta çakma Türkiye yaratmak isteyenler, önce esas mal üzerinde oynadılar. Müziğimizi, dilimizi, örf ve ananelerimizi, kılığımızı kıyafetimizi, ordunun üniformasını, insan ilişkilerini, yediğimizi, içtiğimizi, aşkım aşkım (love) diyerek, hatta karı koca hitabını, kısaca akla gelen ve bize ait olan öz kurallarımızın tümünü dejenere ettiler. Sonra da yerlerine, bu sizler için daha iyi diye bir şeyler verdiler. Son darbeleri de, son 15 yıldır vurdular.

Birden bire, sahte bir Türkiye yarattılar. Demokrasi çakma. Özgürlükler çakma. Basın bile çakma oldu. Yiyip içtiklerimiz bile geleneksel damak tadımızın çok ötesinde. Diyeceksiniz dünya artık uluslararası toplum, sınırlar kalktı. Doğru. Gelişmiş toplumlar dünyayı tanıyor ama geleneksel değerlerini yok etmeden. Kadınına saygılı ve eşit davranan Türkler, kadına eziyet yapmaya başladı.

***

Neyse, bu konulara sonra döneceğim. Gelelim şimdi güncel dış gelişmelere. Özgürlükler konusunda, AKP hükümeti bir Amerikalı gazetecinin Türkiye'ye girişini engelledi. Associated Press haber ajansı, Foreign Affairs ve Al Jazeera America'da yazan David Lepeska, adlı gazetecinin, İstanbul Atatürk Havaalanı'nda girişi engellenip Chicago'ya geri gönderildiğini duyurdu. Tam da Merkezi Washington'da bulunan Özgürlük Evi (Freedom House) "Dünyada Basın Özgürlüğü 2016 yılı Raporu" yayınlayıp Türkiye, 156'ncı sıraya düşerken, geçen yıl olduğu gibi özgür olmayan ülkeler kategorisinde yer aldı. Türkiye, Avrupa ülkeleri arasında da 42'nci, yani sonuncu oldu. Bu arada ABD Dışişleri Bakanlığı, vatandaşlarının turistik bölgelere gitmemesi uyarısı yayınladı.

Ekonomi ise... Artık dünya, Türkiye'nin dış borç kullanarak oynadığı oyunda yer kalmadığını ve kaynak bulamadığını yazıyor. Bakın IMF Türkiye raporuna. Ne yapalım, para kaynağımız Reza Zarrab'ı da Miami'de tutuklayıp New York'ta yargılamaya başladılar. Nasıl kaynak yaratsın zavallılar. Araplar da zorda. IMF'den para ister. Kral'ı ABD dehleme planları yapar. Durum karışık vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları