ÇANAKKALE’DE SAVAŞ HUKUKU İHLALLERİ -11-

ÇANAKKALE’DE SAVAŞ HUKUKU İHLALLERİ -11-
Centilmenler savaşı dediler ama savaş hukukunu sıklıkla ihlal ettiler

Buyıl Çanakkale zaferinin -deniz, kara ve hava- 101. yılı. Bu köşede, zaferin kazanılmasında destan yazan; başta Mareşal Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere gerek cephede gerek cephe gerisinde canları pahasına savaşan, kadın, erkek, çocuk, lise-üniversite talebelerini yeri geldikçe tanıtmaya çalıştık. Savaş sırasında Çanakkale’de görev yapan Türk ve yabancı gazetecilerden bahsettik. Bu yazı dizimizde, Atatürk Araştırma Merkezi’nden Mesut Erşan’ın Çanakkale muharebelerinde işlenen savaş hukuku ihlallerini anlatan yazısını aktaracağız.

Birinci Dünya Harbi içinde Çanakkale Muharebelerinin çok özel bir yeri vardır. Hem tarihin kaydettiği en kanlı savaşlardan birisi olması hem de yıllar boyu devam eden sosyo-politik sonuçlarıyla bugün bile güncelliğini korumaktadır. Diğer yandan bir centilmenler savaşı olarak da dünya harp tarihinde yerini almıştır. Ancak böyle nitelendirilmesine rağmen uluslararası savaş hukuku ihlallerinin de sıklıkla yaşandığı bir savaş olmuştur. Bu makalede insanoğlunun yazılı tarihin başından beri savaşlarda askerî davranışlara uygun kurallar getirme çabası sonucunda ortaya çıkan Cenevre ve Lahey sözleşmelerine aykırı olarak, yaklaşık sekiz ay süren Çanakkale muharebeleri sırasında yaşanan, bireysel ihlaller dışındaki sistematik hukuk ihlalleri örnekleriyle değerlendirilmiştir. İnsanlık tarihinin her döneminde, uluslararası sorunlar görüşmeler yoluyla çözülmeye çalışılmış, diplomatik yolların tıkanmasıyla da savaş kaçınılmaz olmuş ve savaşlar hep var olagelmiş, çağının en modern silahlarıyla donatılmış ordular savaş meydanlarında karşı karşıya gelmişlerdir. Ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün ifadesiyle “savaş yalnız karşı karşıya gelen iki ordunun çarpışması değildir. Milletlerin çarpışmasıdır. Meydan muharebesi milletlerin bütün mevcudiyetleriyle, ilim ve fen sahasındaki seviyeleriyle, ahlaklarıyla, harslarıyla hülasa bütün maddi ve manevi kudret ve faziletleri ve her türlü vasıtalarıyla çarpıştığı bir imtihan sahasıdır. Bu sahada, çarpışan milletlerin hakiki kuvvet ve kıymetleri ölçülür.” ( Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri,I-III, Ankara 2006,s.184) Savaş alanı maddi güçlerin çarpışma alanı olduğu kadar, ahlak ve faziletin, kısaca insanlık onurunun sergilendiği alanlardır. Ancak tarihin her döneminde savaş meydanları, düşmanlık duygularının en yoğun yaşandığı, insanlık dışı davranışlarla insanlık onurunun ayaklar altına alındığı alanlar olmuştur. İnsanoğlu savaşın bir hukuk dairesinde yapılması için uluslararası antlaşmalar ihdas etmiş fakat savaşın özel şartları içinde hukuk ihlallerinin önüne geçilememiştir.