Cenevre, Suriye, PYD ve beslemeler

Bilindiği gibi, Cenevre'de, Suriye yönetimi ve muhalif gruplar, 1 Şubat'ta, sorunun çözümü için müzakerelere başladı. Müzakereler sıkıntılı ve gecikmeli başladı. Türkiye'deki besleme gazeteci, akademisyen ve politikacılar bu sıkıntı ve gecikmenin nedeninin Türkiye olduğunu yazıp TV'de konuşmaya başladılar. Gövdesi Türkiye'de ruhu başka coğrafyalarda dolaşanlar, AKP yönetimini eleştirme numarasıyla Türkiye'yi aşağılayıp ve Türkiye'den hesap sormayı alışkanlık haline getirdiler. Hırsızlığı ve Türk düşmanlığını din kisvesi altında aklamaya çalışan bir güruha şimdi de AKP düşmanlığı kisvesiyle Türk devletini itibarsızlaştıranlar katıldı. AKP yönetiminin yaptığı iyi işlerden birisi de PKK'nın güdümünde olan PYD'ye karşı aldığı tavırdır. Zira PYD ileriki tarihlerde ABD, İsrail ve diğer Batılı ülkelerin çıkarları için Suriye'de ve Orta Doğu bölgesinde kullanılacaktır. Medeni ülkelerde bir dernek veya vakıflarla çıkarlarını koruyan Batılı emperyalist ülkelerin, Orta Doğu'da eli silahlı örgütlere ihtiyaçları vardır. Bu nedenle PYD, Batı ve özellikle ABD ve İsrail için ileriye dönük bir projedir. Rusya da PYD ile yakından ilgilenmektedir. PYD ise durumu bildiği için, fiyatını yükseltmek amacıyla her iki tarafa da mavi boncuk vermektedir.

Bölüşme ve iktidar kavgası...

Suriye'nin hemen parçalanmasını isteyen tek ülke İsrail'dir. Bölge ve bölge dışı diğer aktörler, Türkiye, İran, Suudi Arabistan, Rusya ve ABD gibi ülkeler, Suriye'nin parçalanmasıyla Afganistan, Libya ve Yemen gibi bölüşme ve iktidar kavgalarının devam edeceğine inanmaktadırlar. İstikrarsız bir ülkenin sömürülmesinin daha zor olacağı ayrıca kendileri için de çok iş ve risk taşıyacağı savıyla emperyalist ülkeler, en azından şimdilik Suriye'nin parçalanmasına karşı çıkmaktadırlar. Bu politikalarının gereği olarak, ülke bütünlüğü ve huzuru için Esad rejiminin bir müddet daha devam etmesini istemektedirler. AKP iktidarı, zor da olsa son bir yıldan bu tarafa durumu kavramış gözükmektedir, zira Esad'ın gidişiyle ilgili eskisi kadar bağırıp-çağırmamaktadır. Esad ise Rusya ve İran'ın güçlü desteğini yanında görmekte ise de bu güçlü desteğin ilelebet devam etmeyeceğini bilmektedir. Esad'ın kalması, en azından iktidar ortağı olması Suriye'nin bir bütün olarak kalmasını, içte barışın tesisi, emperyalist ülkelerin müdahale ve sömürülerinin daha az olacağı demektir. Suriye'de olacak kaos Türkiye'yi daha fazla, mülteci ve sınır güvenliği açısından sıkıntıya sokacaktır. Ayrıca PKK'nın uzantısı PYD daha da güçlenecek, Türkiye'nin güney sınırlarına yerleşerek PKK, doğudan PYD, güneyden Türkiye'ye ciddi sıkıntılar yaratacaklardır.

Karışık ve çetrefil bir süreç

Cenevre'ye tekrar dönecek olursak, 23 Ekim ve 14 Kasım 2015 Viyana toplantılarında alınan karar gereği, 1 Şubat 2016 tarihinde dokuz farklı muhalefet grubundan 34 temsilci seçilerek İsviçre'nin Cenevre kentinde BM tarafından organize edilen Suriye barış görüşmelerine katılmışlardır. Delegasyonun bu kadar kalabalık olmasının nedeni, dokuz farklı muhalefet grubunun her birinde de alt gruplar mevcuttur, dolayısıyla bütün fraksiyonların orada temsil edilmesini sağlamak için muhalefetin delege sayısı kabarık olmuştur. Bu fraksiyon ve gruplar bölge veya bölge dışı ülkeler tarafından desteklenmektedir. Bu nedenle bu fraksiyonların temsil edilmesi bazı ülkelerin desteğiyle olmaktadır. Bir nevi, ülkeler bu militanlar vasıtasıyla görüşmelerde kendilerini temsil ettirmekte ve neler olup bittiğini öğrenmeye çalışmaktadırlar. Müzakerelere 17 ülke, BM ve AB de katılmaktadır. Zaten bu toplantı BM'nin patronajı altında ABD ve Rusya ikilisinin desteğiyle gerçekleşmektedir. Çok karışanı, çok katılanı ve farklı çıkarların olduğu karışık ve çetrefil bir müzakere sürecidir. AKP iktidarı da Suriye konusunda zikzaklar yapmış, gereksiz bir şekilde sorunun içine girmiş, taraflarla çatışma durumuna gelmiş ve kendi çıkarını da koruyamaz hale düşmüştür. Suudi Arabistan hariç etkili bütün taraflarla sorunlu hale gelmiştir. AKP, işin başından beri Türkmenleri güçlendirip Türkmen kartını oynasaydı, hiç kimseyle kötü olmadan zikzak yapmadan hem iç kamuoyunda hem de dışta tutarlı bir politikayla takdir toplar ve başarılı olurdu. Ancak 4 yıl hem Irak'ta hem de Suriye'de, Türkmenleri görmezden geldi, mezhep kartını oynadı, hem imajını bozdu hem de herkesle kötü olup çıkarlarını koruyamaz hale geldi. Umarız bu hatalar tekrarlanmaz.

 

Yazarın Diğer Yazıları