Çevrecilik buna derim ben-1

Bu köşenin okuyucuları, Muğla’nın Köyceğiz İlçesi sınırları içinde kalan Köyceğiz Gölü ve Dalyan Beldesi sınırları içinde kalan Dalyan Kanalları ile ilgili yazılarımı hatırlayacaklardır. Gölde ve kanallarda meydana gelen olaylara her zaman kendi bakış açımla yorum yapmaya çalıştım.
Ama bu bakış açısı ile yazdığım yazıların yetkililer tarafından tam olarak anlaşılmadığını gördükçe de üzülüyorum. Her yıl bir milyona yakın yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği bu bölgemiz de ne yazık ki her kurum kendi kafasına göre her yıl değişik uygulama kararları alıyor ve bunu yapar iken de, asıl muhatap alınması gereken (yani bu bölgeye yerli ve yabancı turistleri getiren) seyahat acentelerinin, yeni uygulama kararları ile ilgili olarak düşüncelerinin ne olduğunu hiçbir yetkili sorma gereği hissetmiyor.
Her konuda olduğu gibi  “biz yaptık oldu” mantığının devam ettiğini görmek her ne kadar canımızı sıksa da, aldıkları yanlış kararlar yüzünden “yetkililerin” cezalandırılmaması ve yanlış kararları ile ülke turizmine zarar vermeye devam etmeleri insanın tahammül sınırlarını zorluyor. Konuların çözümü bir o kadar kolay iken, aynı konuya birden çok kurumun müdahil olması ve kendi kafalarına göre karar metinlerine müdahale etmeleri yüzünden, bu 2009 yaz sezonu yine bir sürü tartışmaları beraberinde getirecek.
Geçen yaz sonunda başlayan ve Denizcilik Müsteşarlığına bağlı İzmir Bölgesi ekiplerinin bölgede estirdikleri tehditler sonucunda, her şeyin bir çırpıda değişeceğini beklemek kadar büyük bir saçmalık dünyanın bir başka turizm bölgesinde görülmez. Böyle bir mantık olabilir mi, ahşap tekneler yapılır iken hiçbir denetim mekanizmasını çalıştırmayan bu kurum ve onun yan kolları, tekneler suya indirildikten sonra;  “Tekne boyu uzun olmuş şu kadar santimetre keseceksiniz” diyebilmekte. Yapılıp bitmiş bir tekneyi nasıl keserek kısaltabilirsiniz Allah aşkına.
Bununla da kalmıyorlar ve teknelere binecek yolcu sayısını 25 olarak sınırlıyorlar. Buna gerekçe olarak, teknelerin kapasitesini, çevreye daha az zarar verilmesini gösteriyorlar. Söyler misiniz lütfen, günde yüz tekne ile gezdirebileceğiniz insanları iki yüz tekneye bindirip gezdirdiğinizde nasıl çevreyi korumuş oluyorsunuz. Bu kadar teknenin yaktığı mazotu ve suya bıraktığı sintineyi hiç mi düşünmüyorsunuz. Çevreyi korumak istiyorsanız, teknelerin su üzerinde yarattıkları dalgalarla uğraşın, nehir kenarındaki sazlıklara asıl zararı bu dalgalar veriyor, daha fazla tekne kullanılması demek, daha fazla dalga yaratılması ve nehir kenarındaki sazlıkların daha çok kopması anlamına gelmektedir.
Bu uygulama sanıyorum çevrecilik açısından tez konusu olabilecek bir uygulama olarak anılacaktır. Çünkü daha fazla yakıt tüketimine ve daha fazla sintine boşaltılmasına neden olacak bu uygulamanın  “çevreyi düşünerek” yapıldığının söylenmesi kadar abesle iştigal bir durum ve uygulama görmedim.
Buradan uygulamanın yılmaz savunucusu Sayın Muğla Valisine önerim, alınan kararları uygulamaya koymadan önce karar mekanizmasına dahil ettiği tarafları iyi belirlemesi gerektiği yönünde olacaktır. Sonuçta bu teknelerin nehirde çalıştığı vakıa olmakla birlikte, bu teknelere binen turistleri getiren bir de tur operatörleri var, bir de onları dinleyin Sayın Vali.

Yazarın Diğer Yazıları