Cezamı öder, çıkarım!

Kapımı çalan postacı mazbatalı zarfı uzatınca herhalde yazılarımdan dolayı adliyeye çağırıyorlar diye düşündüm. Değilmiş, trafik cezası tebligatıymış! Şimdilerde köhneleşen Çankaya Köşkü yakınlarında sağa dönüş veren kavşakta sağa dönerek kırmızı ışığı ihlal ettiğim için 172 TL. ceza kesmişler! 

Aklıma hız sınırı aşıp radara yakalanan Yeni Akit yazarı Hasan Karakaya’nın,  “Bu işlerde ‘Paralel’ bir ‘el’ pekalâ olabilir!..” ifadeleri geldi! Cık! Paralel polislerin hepsi ya açıkta, ya hapiste, ya da işten atıldı! Hem bu siyasi atmosferde niçin benle uğraşsınlar?
 “Polisin değil hırsızın üzerine gidin” ,  “gençlerin dini, milli ve ahlaki değerlerini aşındırmayın” , “bir suçlu için bin adamı cezalandırmayın” , “yurt dışında dalgalanan Türk bayraklarını indirmeyin”  gibi eleştiriler yüzünden uyarılmak isteniyor olabilir miydim!
Yok ya, IŞİD tezkeresi, Bankasya’yı batırma gayretleri, çöken inşaatlar, PKK ile müzakereler vs.. onlarca önemli sorun varken bunca iş arasında benimle mi uğraşacaklar, yok yok...
İtiraz etmek aklıma geldi. Hakkımı arayabilir miydim? Sağa dönüş yolu açık ve yayalara yeşil yanmadığı zaman ışıkta kim beklerdi? Zaten belediyenin oraya yanıp sönen ışık koyması gerekirdi. 
İyi de acaba dosyam Yarsavcı paralel (buna da çok gülüyorum, Ulusalcı-İslamcı gibi bir şey!) mi yoksa YBP’li hükümet bağımlı hakimlerin mi eline düşecekti? Karar aleyhimde çıkarsa UYAP’tan kafama uygun nöbetçi mahkeme ayarlayabilir miydim? İyi de Yeniçağ yazarı olarak beni destekleyecek savcı ve hakim bulabilir miydim?
Kafama yatmadı. En iyisi hiç ödememek! Nasıl olsa birkaç yıl sonra bir seçim torbasıyla trafik cezaları affolur! Fakat benim ceza miktarı tam ortada. Af ile tamamen yırtabilir yahut birkaç lira yüzünden astronomik ceza faizleri ödemek zorunda da kalabilirim...
Cezamı yatırıp devleti mi zenginleştireceğim? Hani devletin nereye harcadığını bilsem gam çekmeyecem! Ödediğim vergi ve cezaların nereye gittiğini denetleyecek bir Sayıştay ve bunun hesabını soracak bir Meclis olsa neyse! 
Ne yerlerinden yurtlarından sürülen Türkmenlere ne de Suriyeli göçmenlere gitmediği belli. Nerdeyse yarısı dileniyor! Zaten elektrik, doğal gaz zamları yüzünden muhtemelen ben de yardıma muhtaç hale gelecem. Önümüze yatacak bir ağababamız da yok ki...
Peki, ödesem Hollywood filmlerindeki gibi haksızlıklar karşısında, “Durun, ben cezasını, vergisini ödeyen T.C. vatandaşıyım!”  diye gururla haykırabilir miyim? Yeni Türkiye’de bu sözlerin bir karşılığı var mı, yoksa karşıma çıkacak sivil giyimli görevliler pis pis sırıtır mı?
Bayram şerefesinde çoluk çocuğa dağıtacak bayram bahşişini nasıl denkleştiririm hesabı yaparken bir de bu çıktı, bunaldım. Bir yandan da aklıma mukayyet olmaya dikkat ediyorum. Kafayı sıyırırsam hastaneye ilaca parayı nerden bulacaz?
Kurbanı yurt içinde ve dışındaki muhtaçlara nasıl ulaştırırım sıkıntısı ile kıvranırken bir de bu çıktı başıma! Daraldım, “kimse yok mu” diye etrafıma bakındım, yokmuş, hayırseverin yardım toplama yetkisini de elinden almışlar...
Şöyle rahat, okuyucuyu gülümsetecek bir yazı kaleme alayım dedim, olmuyor! Öyle saçma bir yönetim var ki, hayatın her yanından ya kan ya da gözyaşı damlıyor. Ben gereğini yapar, cezamı çeker çıkarım da millet ne zaman gerçek bir bayram yaşar, bilmiyorum ama yine de umutluyum. 

Yazarın Diğer Yazıları