CHP'nin adayı Büyükerşen

Şirin Payzın, mutad ziyaretlerinden biri için Ankara'daydı. CHP Genel Başkanı'na misafir oldu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun söylediklerini pür dikkat dinledim. Kamuoyunda merakla beklenen sorulardan birine de cevap aldığımı sanıyorum. CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı kesinlikle Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen olacak. Kılıçdaroğlu onu öyle bir anlattı ki, yere göğe sığdıramadı. "Türkiye'nin aradığı tüm özelliklere sahip" dedi. Ardından geleneksel tarzıyla ekledi; "Ancak, adaylığına ben değil Parti Meclisi karar verir".

Burada önemli bir gerçeği vurgulamak istiyorum; "Kılıçdaroğlu bugüne kadar kimi önerdi de, reddedildi?" Geçmiş tecrübelerime dayanarak söylüyorum, Büyükerşen Hoca aranan vasıflara sahip. Geçmiş icraatları da ortada. İkinci turu mutlaka bulur. Sonrası gelmez. Hepsi o kadar.

En çok merak edilen konulardan biri Abdüllatif Şener'in İstanbul Belediye Başkanlığı için desteklenmesi idi. Kılıçdaroğlu bunu reddetti. Karşı çıkışındaki zarif tarzını beğendim. Benim itirazım ise, yüzde 60 oy alırız tahminine. Bu iş oldukça zor. Hatta imkansız...

***

Biraz da sizden

Çoktandır mesajlarınıza yer verememeyi biraz telafi etmeyi amaçlıyorum. H. Sancar Karaca'nın eleştirisini bana değil, sözünü ettiği yazarımıza iletmesini öneriyorum. Fikrimi soracak olursa Atatürk karşıtı her şeye itirazım var.

Hüseyin Erdoğan, merhum Selami İzzet Sedes'le ilgili girişimini Sedat Sertoğlu ile sürdürebilir. Kendisi yeğenidir. Beraber de çalıştığımız gazeteci arkadaşımızdır.

Çanakkale'den Op. Dr. Muzaffer Doğan'ın Troya öyküsünü eksiksiz yazmasına teşekkür ediyorum. Bir başka Dr. ise -neyin doktoru bilmiyorum- Beşiktaş fanatiği olmamı kınıyor. Adını yazmıyorum. Çünkü beni sağa sola şikayet eden tarzı hasta Fenerbahçeli ağabeyimi hatırlattı. Bu üslup yüzünden Beşiktaş taraftarı olduğumu itiraf edeyim. Bu arkadaşa önerim şikayetlerle bir yerlere varamayacağını anlaması.

Tahir Buğrahan Akın internette yer alan "Çanakkale şehidi Beşiktaşlı Kâzım" başlıklı yazımdaki resimden söz ediyor. İnanın ben aradım bulamadım.

***

25. festival

Kültür ve Turizm Bakanlığı, İBB ve TRT'nin katkılarıyla yapılan Türk Müziği Festivali'nin 25.'si 15 Nisan-15 Mayıs tarihleri arasında gerçekleşecek.

Festivalin geleneksel ödülleri şöyle:

Afyon Kocatepe Ünv. Devlet Konservatuvarı İbrahim Alimoğlu Müzik Müzesi'nin hayata geçirilmesindeki destekleriyle Rektör Prof. Dr. Mustafa Solak'a, sponsor olan iş adamı İbrahim Alimoğlu ve Afyon Devlet Konservatuvarı Müdürü Prof. Dr. Uğur Türkmen; Yılın Türk Kültürüne/Müziğine Hizmet Ödülü'ne layık görüldüler.

TRT İstanbul Radyosu sanatçıları Celal Bakar'a yılın Türk Halk Müziği Solisti ödülü, Mine Geçili'ye Yılın Türk Sanat Müziği Solisti Ödülü verilecek. Ayrıca TRT İstanbul Radyosu TSM ve THM Şube Müdürlüklerine Türk Müziğine Hizmet Kurum Ödülü verilmesi uygun görüldü. TRT Müzik'te yayınlanan Harman Yeri/THM ve Şaheserler/TSM programlarına Yılın Türk Müziği Programı Ödülleri tevdi edilecek. Tören 29 Nisan 2018'de saat 19.30'da İstanbul'da Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezi'nde yapılacak.

Bildiğiniz gibi THM'de Harman Yeri ve TSM'de Şaheserler'e oy verenler arasında ben de vardım. Bu yüzden mutluluğum ikiye katlandı.

...

Bu arada Candevin'in duyurusunu aktarmak istiyorum. Çayyolu Musiki Cemiyeti Derneği Türk Müziği Topluluğu'nun konseri 1 Nisan'da. Şef Vedat Kaptan Yurdakul'un katkılarıyla gerçekleşecek. Yer Ankara Çayyolu Tiyatrosu, Cüneyt Gökçer Sahnesi. Nazik davetleri için teşekkür ediyorum.

İstiklal Marşımız

Dr. Ö. Aslan Kalafatçılar'ın mesajı aynı konuda yazan tüm okurlarım adına:

"Burhan Bey, İstiklal Marşımızın güftesi de bestesi de harikadır. Ancak söylenirken kelimeler olur olmaz yerden bölünüyor. Musiki dilinde buna prozodi hatası denir. Marşımızda fazla prozodi hatası var. Fakat bu, bestenin değiştirilmesini gerektirmez. Bir kompozitör bunu rahatlıkla halleder.

İkinci husus benim eskiden beri gücüme gidiyor. Amerika'dan Afrika'nın minik ülkelerine kadar birçok yerde millî marşlar çalınırken, insanlar ellerini kalplerinin üzerlerine koyuyorlar. Ben bunu lise yıllarımdan beri uyguluyorum. Basın olarak bunun üzerine eğilirseniz, kanunlaşabilir. Biz de İstiklal Marşımızı söylerken aynı şeyi yaparız."

...

Ali Üçer'in yeni yaşını Atatürk'e bağlayan yazısını çok beğendim. Hiç olmazsa kısa bir bölümü kullanacağım:

"56 doldu 57'ye girdim. 57 ne? Ata'mızın öldüğü yaş. Kısacık ömrüne ne mucizeler sığdırdı. Ya ben ne sığdırdım? Cim karnında bir nokta olamadım. Peki ne oldum? Ata'mızın aydınlanma devriminin ışığında ve emekleriyle Cumhuriyetin sıradan ama dirençli bir aydın yurttaşı oldum. Hep onur duydum bu kimliğimle hep..."

Yazarın Diğer Yazıları