Tarafsız bölgede CHP'yi HDP'ye yapıştırma gayretlerini izledik. Bu konuda Av. Mehmet Sarı'nın çabası ön plana çıktı. Bu AK Parti sözcüsünün kadın sığınma evini çağrıştıran ceket rengini beğendiğimi de ifade edeyim. Çok değişik, capcanlı bir mordu. Çok güzel dikilmişti. Hani ne iş yaptığını bilmesek kadın evlerinden birinde müdür zannederdik. Sarı, ısrarla CHP-HDP işbirliğinden sözetti. Olmayan bir konuyu işleyip suçlamalarda bulundu. Bu işi o kadar ileri götürdü ki Ahmet Hakan'ı sinirlendirmeyi başardı.

Böyyük Araştırmacı İhsan Aktaş ise iyice raydan çıktı. Örneğin AK Parti'nin yeni politikası "Atatürkçülük" ile Trakya öncelikli yeni oylar kazanacağını öne sürdü. Aktaş'a samimiyetle soruyorum;"Söylediklerine gerçekten inanıyor mu?"

CNN Türk'teki tartışmanın yıldızı Muharrem İnce'ydi. AK Parti'yi Atatürkçülük konusunda samimi olmamakla suçladı. Yakın geçmişten, "İki ayyaş"tan başladı, "90 yıllık reklam arası"na uzandı. Son örnek olarak İsmail Kahraman'ın tekrar TBMM Başkanlığına aday olmasını gösterdi. Devlete ait tabelalardan TC'leri, okullardan, "Türk'üm, doğruyum" andının kaldırılmasını hatırlatmayı unutmadı.

***

Aynı konu

NTV'nin Doğrudan Siyaset'inde de "Çakma Atatürkçülük" ele alındı. Mehmet Tezkan, 10 Kasım günü Cuma Hutbesi'nde tek kelimeyle bile Atatürk'ten söz edilmemesini kınadı. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bu tutumuna ve ilgili Bakan başta, AK Parti'ye epeyi yüklendi. Mahmut Övür'ün yanlılığı ise belirginleşti. Bu yüzden ondan söz etmek istemiyorum. İlginç olan Faruk Acar'ın geldiği nokta. Son ayların en objektif yorumcusu. En önemli sözü, "Bu Atatürkçülük yüzde 50+1 hesabı"nı kayda geçmek istiyorum

***

Çekirdek çitlerken golü kaçırdı

Dün sabah  Orhan Ayhan ağabeyle konuşurken karalar bağladık... TRT'den Fahri İkiler'in vefatıyla başladık. Ardından efsane taekwondocumuz İsmet Iraz'la devam ettik. Tam bu sırada Gazeteciler Cemiyeti'nden Tamer Güvenç'in Hakk'a yürüdüğü  mesajını aldık. Dertleşirken en önemli vurgumuz "ölümün de hayırlısı" idi. Hüzünlü sohbeti aynı şekilde noktaladık.

Nedense aklıma Amerikadaki Phoenix Hastanesi geldi. Sol elimin parmakları kırıldığında gitmiştim. Bu konuda 5N 1K'ya girmeyeceğim. Sadece orada başhekimin odasında gördüğüm posterden bahsetmek istiyorum. Tıpkı komedi tiyatrosu sembolü gibiydi. Altında kocaman "smile-smile" yazılıydı. "Hastaya güleryüz göster" anlamındaydı. Bu sembolü sevdim. Hayatın her evresinde en kötü anlarımda bile anımsadım. Allahtan bir tek şey dilerim "ölümün de hayırlısı..." En korktuğum şey yürüyememek. Bir yere sabitlenip o anı beklemek. Eğer "tık diye gidersem" yüzüme mutlaka "Phonisin smiles'i yapışık kalacaktır.

Bugün Karacaahmet'te toprağa verilecek Fahri İkiler'le ilgili bir anımı yazıp havayı yumuşatmak istiyorum. İkiler'in kameramanlık yıllarıydı. İnönü'de görevliydi. Kamerası basın tribününde, üç işi aynı anda beceriyor. Bir yandan çekimde, diğer taraftan benimle sohbette... Ceplerine o nefis seyyar satıcı çekirdeklerini doldurmuş halde. Yani çitlemeyi ihmal etmiyor. Bir ara eli boşaldı, cebine daldı. Tam o anda Beşiktaş golü atmaz mı... Baktım Fahri'nin yüzü bembeyaz... Felaketi anladım ama hiç bir şey soramadım. Gece merakla yayını bekledim, "gol yoktu"... Golü yiyen merhum olmuştu... Gırgırı yıllar yılı devam etti. Zaman içinde TRT'nin Spor Koordinatörlüğü'ne kadar yükseldi. Ne zaman beni görse önce güler, sonra bizim hastanelerin sembolü hemşirenin "sus" işaretini yapardı.

Üç dostumuzu da sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum. "Yaprak dökümü mevsimi" demenin tam zamanındayız...

***

Rezillik sürüyor

Eğer karikatür yapma yeteneğim olsa ilk çizeceğim Mircea Lucescu olur. Kendisine Christian Andersen kıyafetini giydirir, altına da "Çocuklara Masallar" yazardım. Hakem tarafından 10 kişi bırakılmış Arnavutluk'tan 3 gol yiyip mağlup oldu. Hala masal anlatıyor. "Aslı yok yaylasında 500 koyunum var benim" türküsünü Rumen aksanıyla okumayı sürdürüyor.

Hem FOX TV, hem S Sport'tan yayınlanan tatsız tuzsuz maçın yıldızı FOX'taki yorumcu Yılmaz Vural'dı. Bana kalsa bu sabah itibarıyla Lucescu'nun yerine getiririm!