"Cihat" ilan ettiğin "kafir"le barışmaya kalktın madem...

İstanbul Atatürk Havalimanı'na yapılan terör saldırısının bütün sorumluluğunu üstlenmek üzere bir adım öne çıkmanı bekliyoruz;

Hadi.

***

Bu faturanın tamamını sen ödeyeceksin. Sen ödemelisin.

Çünkü...

Bireylerin, toplumların, devletlerin hiç fark etmez;

Mesela Gazze'deki "hak" ve "hukuk" mücadelesini, mesela "Türkmen Dağı"ndaki "hak" ve "hukuk" mücadelesini, insanın bütün siyasi, felsefi anlam yüklemelerinden arınmış haldeki "hayatta kalabilmek" çabasını bile  dini/ideolojik bir terminolojiyle "cihat" olarak benimser/benimsetirsen eğer...

Ve...

"Benim Müslüman kardeşimi katlediyor" dediğin İsrail'le,

"Benim Müslüman kardeşimin üzerine misket bombası yağdırıyor" dediğin Rusya ile,

Üstelik de "Benim Müslüman kardeşim"in hak ve hukukuna halel getiren bir zeminde tüttürmeye kalkıştığın o "barış çubukları" işte böyle yakar kavurur ortalığı!

***

Barışma demiyorum, yanlış anlaşılmasın.

Savaşma diyorum!

Vatan toprağının bir karışı için savaş tabii...

Bayrağın için savaş.

Şehitlerin kanını yerde bırakmamak mı niyetin; sen yürü, biz koşarız!

Ama...

"Diplomasi" alanında kurulması gereken diyalogları; Kubilay'ın üzerine yürüyen Giritli Derviş Mehmet ağzıyla kurmaya kalkışma!

"Uluslararası çıkarları" korumak bahanesiyle "cihat" bayrağı açma, ne "sözde dostu"na, ne düşmanına!

Ki...

O "katil kafir diktatör"lerden herhangi birinden "özür" dilemeye kalkıştığında, Allah yolunda "kurban" edilirken bulmayasın kendini!

***

Madem "cihat" ilan ettiğin "kafir"le barışmaya kalktığın günün ertesinde, uzun bir süre el altından desteklediğin, yaralarını sardığın, lojistik destek sağladığın ve "Allah yolunda katliam" yaptıkları aşikâr olduğu halde "terör örgütü" olarak tanımamakta direndiğin bir sapkınlar sürüsü tarafından kana bulandı "gönlünün payitahtı";

Bu sefer şapkanı önüne koy ve düşün bari:

Ben nerede yanlış yaptım!

 

*

 

"İnsani zafiyet"i de sorgulayalım

Hastane koridorlarından bildiriyorum:

 "Bu ayki tahlil kotanızı doldurdunuz" diyerek, doktorunun istediği tahlilleri yaptırmaya çalışan bir "hasta"yı geri çevirerek, tedavisini geciktirmek de son tahlilde "öldüren" bir eylem...

Hasta size derdini anlatırken "what's up'tan yazışmak" da -derdini anlamayıp dermanı için yanlış adres gösterirseniz- son tahlilde "öldüren" bir eylem...

Ameliyat günü verip ertelemek, ameliyat günü verip ertelemek, ameliyat günü verip ertelemek, ameliyat günü hastayı temizlik görevlilerinden bile önce kapıya dikip hazırlık odasına almak için dahi saatlerce bir sandalyenin üzerinde bekletmek de "öldüren" bir eylem...

Ameliyat bir saat, doktorun ameliyat raporu ve reçetesinin gelmesi 4 saat, çünkü bilgisayarınıza iletilmiş raporu kontrole tenezzül etmemişsiniz; anestezi etkisi geçen, ilaçlarını bu lakayıtlık yüzünden alamayan hastanın acılar içinde kıvranması da, -sorun ona- "öldüren" bir eylem...

Doğru teşhis, doğru tedavi, doğru müdahale, doğru iğne; hatta bazen sadece doğru üslupla yaklaşılmazsa hastaya, "öldüren" eyleme dönüşebilir hepsi de...

Dün gün boyu, ülkenin en anlı-şanlı Tıp Fakültesi Hastanesi'nde Diyojen gibi bunları aradım;

Hiçbirini bulmak için "yüksek istihbarat kabiliyeti" de gerekmiyordu ama bulamadım!

 "İstihbari zafiyet"imizden önce hayatın her alanında "insani zafiyet"imizi yenmemiz gerekiyor galiba; "insan hayatının ucuz bir ürün" olmadığını kavradığımızda terörle mücadelede de, eğitimde de, sağlıkta da hissedilecektir yansıması.

 

*

 

Hayatın olağan akışı

Zeytinburnu'ndan havalimanı istikametine giderken çevirmeye takılınca şoförümüz isyan etti:

 "Allah Allah ne oldu şimdi... Gün ortasında, durup dururken bu neyin çevirmesi..."

Bir gün önce dehşetengiz bir terör saldırısıyla sarsıldığını varsaydığımız bir şehirde hayat "olağan akışı"na ne çabuk dönmüş değil mi;

Hiçbir şey olmamış gibi!

 

 

*

 

19 yaşındaki evladı ameliyat masasında "kalan" annenin duvarları yumruklarken söylediği gibi; adından başka hiçbir şeyin kalmamış Cerrahpaşa!

 

*

 

Hamilelere "terör" uyarısı

Op. Dr. Betül Görgen uyarıyor:

"Hamileler ve tüp bebek tedavisi gören kadınlar terör haberlerini izlemesin. Oluşan kaygı bozuklukları hormon dengelerini etkileyerek yumurtlama fonksiyonunun bozulmasına neden olabildiği gibi, kan basıncısının artması, bebeğin gelişimini yavaşlatacak bir dizi etkiye sebep olabiliyor, kronik stres ise döllenmiş embriyonun rahme tutunmasını bile olumsuz etkileyebiliyor..."

Boşuna demiyoruz; bebek katilleri!

 

Yazarın Diğer Yazıları