Çıkarma yapılacak araziyi iyi tanıyordu

Çıkarma yapılacak araziyi iyi tanıyordu
Bir Mehmet Çavuş çıkıyor, toprağımıza ayak basan düşmanı tekrar denize atıyor.

Paşa bu sözleri ciddî bir tebessümle telâkki(karşılamak) ediyordu.

Cumba tavanlarına ve pencere kenarlarına varıncaya kadar kanepeleri, koltukları bile halılar, seccadeler ve kilimler altında koyulaşmış, bu çok gölgeli geniş odada Mustafa Kemal Paşa'nın siması Rambrandvarî bir tablo mevzuunu andırıyordu. Genç bir simada bu kadar engin bir mâna gördüğümü hatırlamıyorum: Işıklarla gölgelerin dalgaları arasında sebat, tevekkül(kederden uzak olmak), tevazu(alçakgönüllülük-kibirsizlik), vekar, mülâyemet(uygunluk), huşunet(sertlik), saffet(temizlik-arılık), zekâ... Bütün bu zıt şeylerin toplandığı sarışın ve gayet sevimli bir yüz...

Çekmekte olduğu doksan dokuzlu necef tespihi(Kristal Kuvars ve Kaya Kristali olarak da adlandırılan taşı. Özelliği yazın eli terletmemesi ve çekiminin kolay olmasıdır.) masasının üzerine bırakarak:

- O halde derhal başlarız, dedi.

Ve kimi yerde, kimi yazıhanenin üzerinde, kimi köşede buzcamlı koyu renk dolapta, kimi İngilizlerden zaptolunma koca bir makinalı tüfek önündeki koyu renkli çini sobanın üzerinde bulunan defterlerden, müsvedde ve tebyizlerden(temize çekme) süzülen Çanakkale menkıbesinin(Olağanüstü olayların) hulâsasını(esasını), bu sabırlı ve temkinli kumandandan üç gün ve her mülâkat on iki saatten aşağı sürmemek şartıyla dinledim.

Başlamazdan evvel dedi ki:

- Tabiî esrarı askeriyeye(askeri sırlara) temas eden noktaları size söylemeyeceğim. Bunlar ne sizi alâkadar eder, ne de okuyanlara bir fayda temin eder. Bunlar san'at adamları içindir ki tarih hepsinden bahsedecektir.

- Elbet Paşam. Maksadım, o günlerin vak'alarını bizzat zati âlinizden öğrenmektir. Askerliğe temas eden noktaları ben de anlamam. Bunun üzerine Paşa izaha başladı.

Evvelâ Sofya sefareti ataşemiliterliğinden buraya çağrılmış ve Tekirdağ'da 19'uncu fırkayı teşkile memur edilmiş ve bu kuvvetle Eçe limanı, Seddülbahir ve Morto limanı arasındaki sahilin muhafazasına memur olmuş. Esasen Balkan harbinden beri bu araziyi iyice tanırmış.

Dedi ki:

- Benim kanaatime göre düşman ihraç teşebbüsünde bulunursa iki noktadan teşebbüs ederdi:

Biri Seddülbahir, diğeri Kabatepe civarı... Ve benim noktai nazarıma göre düşmanı karaya çıkartamadan bu sahil parçalarını doğrudan doğruya müdafaa etmek mümkündü. Binaenaleyh(bundan dolayı) alaylarımı, böyle sahilden müdafaa edecek surette yerleştirdim. Bu vaziyet takriben şubat 1330...

Mustafa Kemal Paşa, kendisinin Maydos mıntıkası kumandanlığı esnasında cereyan eden mühim vak'aları şu suretle hulâsa etti: Düşman bir defa Seddülbahir'e ve Kumkale'ye asker çıkarmak teşebbüsünde bulunuyor. O zaman, hep ağızlarda işitip okuduğumuz bir Mehmet Çavuş çıkıyor, toprağımıza ayak basan düşmanı tekrar denize atıyor.

- Düşman bu karaya asker çıkarmak teşebbüsünü neden denedi?

- Bu hareket bir keşif olarak kabul edilebilir. Bir de malûm olan 5 mart vardır.

- Ki asıl bizi alâkadar eden de odur, Paşa Hazretleri.(Devam edecek)